Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Peki ya biz?

ABD’nin Afganistan’dan çıkmasının ve arkasında bıraktığı kaosun akabinde Avrupa ABD’nin tek taraflı karar vermesinden ötürü askeri, güvenlik ve siyasi durumunu tartışmaya başladı ve Avrupa hızlı müdahale güçleri oluşturulması sonucuna vardı.
Aynı zamanda Avrupa Birliği (AB) Taliban ile ilişkileri için beş şart belirledi. Bu da ABD’nin tavrından bağımsız bir Avrupa siyasi tavrı olduğunu gösteriyor. Şimdi soru şu: Peki ya bölgedeki bizlerin, Körfez Ülkeleri İşbirliği (KİK) ülkelerinin ve ılımlı Arap ülkelerinin yani Mısır’ın bu konudaki tavrı ne olacak?
Bölgedeki çoğu ülkenin Afganistan’da olup bitenler karşısında belli tavırlar gösterdiği doğru. Ancak İran’ın zarar vericiliğinin yanı sıra Taliban’ın iktidara dönmesinden sonra koordinasyon sağlayarak ortak tavırlar gösterilmesi gerekiyor. Bölge ülkeleri, özellikle de ılımlı Arap ülkeleri Taliban'ı tanıyacak mı?
Belirli şartlar olacak mı? Terörizmin geri dönme olasılığına ve radikalizmin teşvik edilmesine yönelik güvenlik koordinasyonuna ne dersiniz? Bazı önemli ılımlı ülkelerin ilk andan itibaren ciddi bir şekilde araştırmak, soruşturmak ve hazırlanmak için harekete geçtiğini biliyorum. Ancak Taliban’ın geri dönüşü ve bunun anlamı, Afganistan’daki eski dönemin bir tekrarı ve iletişim araçlarının gelişimi ile başka etkenlerden dolayı daha da kötüsü olabilecek bir aşamayla nasıl başa çıkılacağının bilinmesi için ortak bir Körfez-Arap koordinasyonu ve net, açıklanmış temeller gerektiriyor.
Evet, KİK’in Arap Baharı'nda Bahreyn Krallığı'nın yanında yer alarak unutulmaz bir tavır sergileyen Yarımada Kalkan Güçleri var. Ancak KİK’in geçtiğimiz dönemde başına gelen sıkıntılardan herkes haberdar. Şimdi Körfez ülkelerinin havası eskisinden daha iyi. Bu yüzden daha büyük ve kapsamlı bir koordinasyon sağlanabilir.
Dolayısıyla ABD’nin Afganistan’dan geri çekilme konusundaki tek taraflı tavrı ABD’nin en önemli müttefikleri olan Avrupa’yı ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nü (NATO) endişelendirdiyse, ABD’nin son davranışı tüm ılımlı Arap ülkelerini ve aynı şekilde KİK’i hayli hayli endişelendirmeli.
Şu anda endişelenmek, olumlu çalışmak ve koordinasyon kurmak lazım. ABD-İran Batı Nükleer Anlaşması müzakereleri ile karşı karşıyayız. Bence ABD-Taliban müzakereleri, bölge ülkelerinin Washington'un Avrupa'daki müttefiklere karşı neler yapabileceği konusundaki alarm zilini durduracak mesabedeydi. Peki ya bölgeye karşı yapabilecekleri?
Mesele özellikle bölgemiz ekonomik ve güvenlik seviyesini onarma, terörü yenme ve daha fazla konuda azımsanmayacak bir mesafe katetmişken Afganistan'dan bölgeye nelerin ihraç edilebileceği veya Nükleer Anlaşma’nın ne getireceği gibi önümüzdeki günler için beklendiği kadar bir endişe yayma meselesi değil.
Ne kadar yol katettiğimizi görmek için Suudi Arabistan'ın tecrübesini ve Vizyon 2030'u incelemek yeterli olacaktır. Zira Suudi Arabistan, radikalizm ve terörizmi yenmek ve sosyal ve ekonomik iyileşme sağlama konusunda zamana karşı yarışan açık bir çalışma atölyesine benziyor. Suudi Arabistan'daki olumlu değişimi gözlemlemek için bir veya 10 köşe yazısı yazmak yetersiz kalır.
Aynı şeyi Mısır’da da görüyoruz. Zira Mısır da reform ve gelişim konusunda bir hayli mesafe katetti. Bazı yandaş medya kuruluşları bunu görmezden gelse de bu, somut bir gerçek. Umman’ın reform projesi de var. Bu da önemli bir olay. Tabi ki Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve 2022 FIFA Dünya Kupası finallerine ev sahipliği yapmaya hazırlandığı için istikrar isteyen Katar da var. Şu anda İran’ın ablukasını kırmaya çalışan Irak’ı da unutmamak gerekir, ki onun olayı daha zor.
Bütün bunlar, bölge ülkelerinin geleceğe baktığı ve kalkınma projelerinin Afgan veya İran projesinden taban tabana zıt olduğu anlamına geliyor. Bizde bol bol olan zorluklar karşısında şaşıracağımızdan korkuluyor. Bu yüzden koordinasyon her zamankinden daha fazla gerekli ve yüksek sesli bir tartışma olmasını hakkediyor.