Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

Afganistan: Terör mezarlığı ve işgalciler mezarlığı

Gerçek gelişmeler büyük olduklarında, etkileri geleceğe uzandığında ve gerçekliğin içinde dallanıp budaklandığında otomatik olarak tarihi olaylara dönüşürler.
Tarihin gelişimi ise her zaman tek bir yönde değildir ve tarih bunu coğrafyanın uzunluğu ve genişliği boyunca sonsuz kanıtlarla sunar.
Afganistan'da olanlar, tüm ölçütlerde tarihi bir olay. Alelacele çekilme ve ülkenin Taliban Hareketi’ne teslim edilmesi, yaşanan ve tüm dünyaya yansıyan dalgalar, geçip giden ve unutulan türden olaylar değil.
Aksine, bunun ötesinde etkileri olan tarih olaylarına dönüştüler. Siyaset, ekonomi ve toplum denklemlerinde önemli bir unsur haline gelecekler. Araştırmacılar, bu temel üzerinde yükselecek ve gelecekte uzun yıllara yayılacak her şeyi izleyecek, yazarlar hakkında yazacaklar.
Afganistan'ın Büyük İskender, Büyük Britanya ve Sovyetler Birliği'nden bu yana “işgalcilerin mezarlığı” olduğu söylemi, yenilgiyi örtbas etmek ve ne ABD içinde ne de dışında hiç kimse için ikna edici olmayan bir dizi argümanla haklı göstermek için uzak tarihin arkasına saklanma aldatmacasıdır.
Bu aldatmacayı görmek için 20 yıl önce aynı Afganistan'ın ABD ve arkasından kurduğu güçlü ittifak tarafından yerlerinden edilen "teröristlerin mezarlığı"da (örneğin el-Kaide) olduğunu herkesin hatırlaması yeterli. Teröre karşı savaş asla bir piknik ya da eğlence değildi, aksine bir zorunluluk ve ağır bedeller ödenmiş, geniş, kapsamlı ve dallara ayrılan pozisyonlar ve politikalar benimsenmiş uluslararası bir stratejiydi. Bölgede ve dünyada köktendincilik ve teröre karşı tutumda geniş çapta yaşanacak siyasi dalgalanmaları izlemek gelecekte epey ilgi çekici olacak.
“Köktendinci dönemin” yeniden canlandığının önemli ve etkili kanıtlarından biri, gerçek dünya ile sanal dünya arasında gerçekleşen büyük geçiştir. Örgütler ve sembolleri, ağırlıkları, paraları ve odakları ile daha önce gerçek dünyada kullanılandan daha geniş tesir ve daha fazla etkiye sahip köktendinci alanlar açmaya odaklandılar.
İdeoloji, herhangi bir parçasından vazgeçmeden süslenebilir ve hafifletilebilir. Köktendinci bir rejim ya da köktendinci bir grup masumları öldürdüğünde, öldürme yöntemi temel bir fark yaratmaz. Bunu ister kılıçla ister bombalarla yapsın, her türlü sonucu ölümdür. Köktendincilerin sanal dünyadaki varlığının, bazı ifadelerini ve üsluplarını rafine etmesi de böyledir. Aşırılıkçı ve terörist ideolojilerinde hiçbir şey değiştirmez.
Yargılamadan ve acımasızca masumların boyunlarını bıçakla kesen sakallı DEAŞ'lı teröristin görüntüsü korkunç ve vahşi bir görüntü. Gelgelelim bir Batı şehrinde yaşayan ve oradan bombalı saldırıları, cinayetleri ve yıkımları yöneten, kendisi, ailesi ve malı güvendeyken planlar yapan ve uygulayan, örgütlere militan kazandıran sakalsız, şık ve zarif İhvancı da en az onun kadar çirkin ve vahşi bir görüntü.
Köktendinciliğin tehlikesi, yalnızca biçimde değil, fikirlerde, görünüşte değil, derinliklerde yatar.
En tehlikeli ve aşırı köktendinci düşünürlerden biri, son derece uç tezleriyle Seyyid Kutub idi. Sakalsızdı ve Batı kıyafetleri giyiyordu, ancak tezleri dünyayı radikalizm ve terörizmle doldurdu.
Sıkı ideolojik katılığı nedeniyle ünlü Kuveytli köktendinci Abdurrahman el-Devseri, Kutub’un sakalsız olmasını, yüzdeki sakal ile kalpteki hislerin ayrı olduğunu söyleyerek savunmuştu.
Daha önce köktendinci teorisyen Ebu’l Ala el-Mevdudi de Kutub’un sakalsız olmasıyla ilgili benzer şeyler söylemişti. Bu arada Hindistan ve Pakistan'da radikalizm ve köktendinciliğe yönelik bakış açısı keskin ve şiddetlidir.
Sosyal ağ siteleri, dijital platformlar ve teknoloji şirketleri dünyadaki tüm köktendinci gruplar için geniş bir alan haline geldi. Bu grup ve örgütler bu alana yatırım yapmaya odaklandı. Bu alan da onlar için toplumları etkilemek, zihinleri sabote etmek ve gençler arasından sempatizan toplamak için güvenli ve etkili bir alan haline geldi. Facebook, Google, Apple ve diğerleri gibi dünyanın önde gelen teknoloji şirketleri, güvenlik servislerinin erişemediği, hatta bazen şirketin kendisinin erişemediği "uçtan uca şifreleme" gibi konularda birbirleriyle yarışıyor. Bu, herhangi bir sabotajcıya, ister uyuşturucu ticareti isterse masum insanların öldürülmesi olsun, kargaşa yaymak için etkili araçlar sağlıyor.
Bugün sanal dünyada bu köktendinci salgınla ilgili gözlemlenebilenler, uzun vadede varsayım olarak kalmayacak, aksine, gerçeğe kolay ve sorunsuz bir şekilde aktarılacak. Kaos yaratmanın veya ülkelerin, dünyanın büyük ve stratejik olarak etkili bir devleti yönetemeyeceğini kabul ettiği köktendinci hareketlere teslim edilmesinin yarattığı güvenli sığınakların tehlikesi buradan geliyor.
Bu da, toplanma, planlama ve eğitim açısından sanaldan gerçekliğe geçiş yapıldığında üzerindeki yükü hafifletecektir. Ardından uygulama kolay, tahribat yıkıcı olacaktır.
Köktendinci dönemin geleceğini okumak ve öngörmek bir tür büyü değil, daha ziyade, dokunulabilir sonuçlara ve gözlemlenebilir etkilere ulaşan, birbirini takip eden gerçekler ve olaylardır. İnsani devinim, kesin sonuçlu bir matematiksel denklem olmasa bile, özellikle geniş ana hatlar ve genel eğilimler açısından oldukça öngörülebilir.
Askeri başarısızlık, yaşandığında, öncelikle siyasi bir başarısızlıktır. Savaşın alanını çerçeveleyen politikacı, başarısızlık durumunda suçlanacak taraftır. Politika ve savaşlar, haklarında alınacak karar yalnızca ekonomik yöne odaklanamayacak kadar büyük bir etkiye sahiptir. Her zaman sorulması gereken soru şudur; ABD'nin geri çekilmesi daha az kayıpla ve daha iyi bir şekilde, tarihin en güçlü imparatorluğunun saygınlığına halel getirmeyen bir onurluluk düzeyinde gerçekleştirilebilir miydi? Cevap basitçe evet, bu çeşitli şekillerde ve yollarla mümkündü. Sevgi ve nefretin siyaset üzerinde önemli bir etkisi yok, önemli olan gerçeği ve onun nedenlerini anlamak, geleceği ve sonuçlarını tasavvur etmek. ABD'deki liberal solun tezlerini ve politikalarını veya Taliban Hareketini sevip veya sevmemeniz önemli değil. Aksine, önemli olan bu politikaların nasıl okunacağı, şimdi ve gelecekte etkileriyle nasıl başa çıkılacağı.
 Bu olay ve gelişmeler, dünya düzeninin daha fazla eleştiriye konu olduğu ve boşluklarının gözlemlendiğine dair dayatmayı büyütüyor. Tarihin tüm gereklilikleri, hızı ve tökezlemedeki etkileri artmaya başlayan eksiklikleri ve dengesizlikleri aşan bir “yeni düzen”e doğru itiyor. Bu, tüm dünyanın omuzlarına düşen büyük bir görev ve tırmandırma ile geri çekilme, daha fazla güç ve etki arayışı ile güvenlik arayışı ve kayıpları azaltma arasındaki uluslararası çatışmanın şiddetini zorlayacak bir dayatma olacak. Düşünme biçimleri ve benimsenen stratejilerin doğası, gelecekte “küresel düzende” meydana gelecek değişiklikleri gösteriyor.
Son olarak, zihinler sakinleşmemeli ve ülkeler mevcut tüm sorunları araştırmaktan ve bunlarla başa çıkmanın ve geleceği etkilemenin yollarını planlamaktan çekinmemeli.