İstemi Yılmaz
TT

Türkiye-Ermenistan: Barış ne kadar gerçekçi?

Dünya Taliban gündemini tüketmekle meşgulken Kafkasya yeni bir “açılıma” doğru ilerliyor. Bölgenin tarihi düşmanlıkları rafa kaldırılmak üzere. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ağustos ayının sonunda katıldığı bir programda Erivan’a uzattığı zeytin dalı, Ermenistan’dan gelen aynı tondaki mesajlarla normalleşmeye kapı araladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Malazgirt'in 950. yıldönümü nedeniyle Ahlat'ta Büyükelçilerle Buluşma Programı'nda yaptığı konuşmada Dağlık Karabağ’daki işgalin sona ermesiyle kalıcı barış adına Ermenistan’ın önünde bir fırsat olduğunu ifade etmişti. Aradan geçen iki haftada Erivan bu teklifi değerlendirmiş olacak ki Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan “normalleşmeye” sarıldı.
Karabağ hezimetinin ardından düzenlenen seçimlerden güçlenerek çıkan Paşinyan, Bakanlar Kurulu toplantısının basına yansıyan kısmında “Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi, Ermenistan-Türkiye demiryolu ve karayollarının yeniden açılması hakkında diyalog fırsatı görüyoruz. Ve biz böyle bir diyaloğa hazırız” dedi. Ermenistan Başbakanının mesajının merkezinde bölgeyi “batıyı doğuya, kuzeyi güneye bağlayan bir kavşak haline getirme” fikri yer alıyordu.
Aslında iki ülke ilişkileri düzlüğe çıkarmayı daha önce de denemişti. 2009 yılında dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Ermeni mevkidaşı Edvard Nalbantyan İsviçre'de normalleşme protokolü imzalanmıştı. Protokollerin imzalanmasının ardından Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan Bursa’ya gelerek Türkiye-Ermenistan 2010 Dünya Kupası Elemeleri futbol maçını mevkidaşı Abdullah Gül ile birlikte izlemişti. Ne var ki 2-0 Türkiye’nin galibiyetiyle sonuçlanan maç çözüm getirmedi. Yürürlüğe girmesi için Türk ve Ermeni meclisince onaylanması gereken protokol, 9 sene sürüncemede kaldıktan sonra yırtıp atıldı.
Elbette Erivan-Ankara hattındaki normalleşme umudu salt tarafların hür iradeleriyle yeşermedi. Sınırın yeniden açılarak demiryolu hatlarıyla ekonomiyi canlandırma hedefinin arkasında Moskova var. Rusya Eylül ayının ilk haftasında hem Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov hem de Dışişleri Sözcüsü Maria Zaharova eliyle “Ermenistan ile Türkiye’nin ilişkilerini düzeltmek için atacakları adımları” desteklediklerini duyurdu. Tabii ulaşımdan bahsedip Pekin’i anmamak olmaz. Paşinyan’ın açıklamaları sırasında normalleşmeyi destekleyen listesinde Çin’in varlığı da dikkat çekiyor.
Her şeye rağmen normalleşme takviminde dizginler Erivan ve Ankara’nın elinde. Paşinyan, sözleri ve Moskova’yı arabuluculuğa davetiyle istekli taraf olarak öne çıkıyor. Bunun somut sebepleri mevcut. Azerbaycan karşısında Dağlık Karabağ’da aldığı ağır yenilgi sonrası Erivan, unutmaya çalıştığı bir gerçekle yüzleşti: tecrit ve bağımlılık. Türkiye ile kötü ilişkileri hasebiyle dünyaya açılan kapısını kaybeden Ermenistan yıllardır Rusya’nın kontrolündeki bölge aktörleri arasında sıkışmış durumda. Ankara’nın kapattığı sınırlar ülkeyi Moskova’ya mahkûm hale getiriyor. Söz konusu bağımlılık Erivan’ı dünyanın dışına itiyor. Dağlık Karabağ’da yaşadıkları hezimetin bir tarafı da bu izolasyona dayanıyor. Zira Ermenistan ne somut bir askeri-diplomatik destek alabiliyor ne de ekonomik anlamda kendisini güçlü kılabiliyor.
Türkiye ise tavırlarıyla zorunlu bir açılım yapıyormuş izlenimi veriyor. Mali kırılganlığın arttığı bir dönemde Ankara’nın Azerbaycan’la askeri-ekonomik iş birliğini tek kalemde silmesi mümkün değil. Birileri iki ülkeyi, en çok da Türkiye’yi barışa zorluyor gibi. Sanki Moskova, Erivan’ın yenilgisine zemin hazırlayan Dağlık Karabağ savaşında tarafsızlığının diyetini “normalleşmeyle” ödetmeye çabalıyor.