Süleyman Cevdet
Mısırlıaraştırmacı yazar
TT

Fas’ta aslında ne oldu?

Bu ayın 8'inde Fas'ta yaşananları anlamakta şaşkınız. Burada yaşananlar neredeyse anlaşılmaz bir durum arz ediyor. Bunun sebebi, Milli Bağımsızlar Birliği Partisi'nin (RNI) parlamento seçimlerinde çoğunluğu kazanıp hükümet kurmak için koalisyona liderlik etmeye hak kazanması değil, on yıl boyunca iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin saatler içinde kendisini gökten yere düşerken bulmasıdır.
Milli Bağımsızlar Birliği Partisi, sürpriz bir şekilde hükümete zar zor katılan bir partiden yeni hükümeti kurmak için kraldan yetki alan bir partiye dönüştü. Buna karşılık Adalet ve Kalkınma Partisi, yalnızca bir sonraki hükümete katılmanın değil -ki bu olası görünmemektedir-, yeni parlamento içinde sadece bir parlamenter blok oluşturmasının neredeyse imkânsız olduğunu gördü. Çünkü önceki seçimde kazandığı 125 sandalyeyi kaybetti ve şu anda elinde yalnızca 12 sandalye buluyor!
Faslı seçmene tam olarak ne oldu? Bu, seçmenler arasında anketi gerektirecek bir sorudur. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin düşüşünün temelinde, İslami geçmişine kadar uzanan sebepler mi, siyasi sebepler mi, yoksa ekonomik sebepler mi yer alıyor?
Burada ilk seçeneği devre dışı bırakabiliriz. Çünkü parti bu geçmişini başından beri gizlemedi ve on yıl boyunca liderlerinin yaptığı açıklamalarla vatandaşlara ılımlı bir yüz gösterdi. Seçmenin onu bölgedeki radikal siyasal İslamcı hareketin bir parçası olarak gördüğü için cezalandırdığı doğruysa, bunun beş yıl önce yapılan seçimlerde de yaşanması gerekirdi. Zira, İslami geçmişi açısından partinin o günkü durumu ile bugünü arasında herhangi bir fark yoktur.
O halde bu sebepleri geride bırakıp siyasi olanlara bakmamız gerekiyor. Buradaki siyasi sebepleri, Rabat ve Tel Aviv arasında bir irtibat ofisi düzeyinde diplomatik ilişkilerin başlatılmasıyla sınırlayabiliriz. Bu durumda sorun şu olur: Partinin gerilemesinin ve düşüşünün sebeplerini bu konuya irca edebilir miyiz?
İşin aslı bu aynı anda hem evet hem hayır olarak yanıtlayabileceğimiz bir sorudur. Evet diyebiliriz çünkü ilişkiler parti iktidar koltuğunda iken başlatıldı. Dolayısıyla seçmen bu konuda herhangi birini suçlamak istiyorsa karşısında yalnızca bu hükümeti bulacaktır. Bu soruya cevabımız hayır da olabilir, çünkü İsrail ile bu ilişkileri kabul etmekte açıkça çekingen davrandı. Oysa ilişkiler elçilik düzeyinde değil, bir irtibat ofisi düzeyinde başlamıştı ve büyükelçilik düzeyine ulaşması Fas tarafından bazı şartlara bağlıydı. Diğer taraftan kaybeden partinin istifa eden genel sekreteri ve görevi son bulan Başbakan Sadeddin el-Osmani, haftalar önce Rabat'ı ziyaret eden ve Fas Dışişleri Bakanı ile görüşen İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid'i kabul etmeyeceğini açıklamıştı.
Geriye, özellikle kırsal kesimdeki birçok vatandaşın zorlu yaşam koşullarında kendini gösteren ve onlar ile şehir sakinleri arasındaki açık farklılıklara yol açan ekonomik sebepler kalıyor. Bu farklılıklar, Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin, şehirden uzaktaki nüfus lehine bir denge yaratma konusunda başarısız olduğunu gösteriyor. Basında kırsal hareket olarak meşhur olan bu partinin, politikalarında bir tür sosyal adalet arayışında olduğunu unuttuk mu?
Başka bir soru ise şudur: Asıl sorun, partiyi ve hükümeti son beş yılda yöneten adamla, önceki beş yılda yöneten ismin yolunda ve fikirlerinde mi? Daha açık bir şekilde sormak gerekirse: Son beş yılda partiye ve hükümete başkanlık eden Sadeddin el-Osmani değil de Abdelilah Benkirane olsaydı parti yine de bu şekilde bir düşüş yaşar mıydı?
Bu, parti koridorlarında cevap aranmaya devam edecek bir sorudur ve partinin kaçınamayacağı özeleştiri aşamasında çokça konuşulacaktır.
Diğer taraftan hükümetin kenevir ekimini yasallaştıracak yasayı kabul etmesi seçmeni kızdırmış olabilir mi? Bu da güvenilir bir kamuoyu yoklamasında cevabı aranmaya devam edecek bir sorudur. Çünkü yasa geçirilirken seçmenlerin kendi aralarında veyahut kendi içlerinde şu soruyu sormuş olması muhtemeldir: İslami referanslı bir partinin liderlik ettiği hükümet nasıl olur da kenevir ekimi yasasını parlamentodan geçirebilir?
Tüm bu sorular her ne kadar geçmişe dair olsa da gelecekte atılacak adımların düzeltilmesindeki faydası açısından her zaman gereklidir.
Aziz Ahnuş'un liderliğindeki Milli Bağımsızlar Birliği (RNI) hükümetine gelirsek, koltuğa oturduğunda nasıl hareket edeceği gibi kimsenin bilmediği bir sorunla karşı karşıyayız. Bu sorun, ülkedeki en büyük işletme sahiplerinden biri olan Ahnuş'ta yoğunlaşıyor. Bir adam, piyasadaki serbest işi ile zorunlu olarak kesişecek olan hükümet işini birbirinden nasıl ayırabilir? Bu, Hüsnü Mübarek iktidarının son yıllarında Kahire'de uzun süre tartışılan ve anlaşmazlıklara sebep olan bir konudur ki sorunun temelinde, hükümete bir dizi önde gelen iş adamını dahil etmesi vardı.
Sorunun merkezinde, bakanlık düzeyinde güç ve zenginliği birleştirme endişesinin yanı sıra hükümette bir pozisyon alan servet sahibinin gücü ile serveti arasına ne ölçüde mesafe koyabileceği yer almaktadır. Muhtemelen Ahnuş örneğinde mesele çok daha karmaşık olacaktır. Çünkü kendisi hükümetin bir üyesi olmasının yanı sıra parlamentoda çoğunluğu kazanan partinin genel sekreteridir ve kurulacak hükümetin en tepesinde yer alacaktır.
Mübarek zamanında böyle bir sorun için Batı'nın bildiği bir çözümün olduğu söyleniyordu. İstikrarlı bir ekonomik-politik ilkede vücut bulan bu çözüme ‘kör duruşu’ deniyor. Buna göre hükümette pozisyon sahibi olan bir servet sahibi kendi işinin yönetimini bütünüyle başkasına bırakır ve hiçbir şekilde müdahalede bulunmayacağı bağımsız bir yönetime işini devreder.
Mübarek hükümetinin bu çözümü deneyip denemeyeceğini öğrenmek için zaman olmadı. Ancak Ahnuş hükümetinin zamanı var. Yeni hükümet hala ışığı görmeye çalışırken önüne çıkan ilk problem budur ve bu sorunla başa çıkma yeteneği, diğer sorunların üstesinden gelebilme yeteneğinin göstergesi olacaktır. Ahnuş, hükümetini kurmak için istişarelere başladığında, ‘özel sektördeki bütün faaliyetlerden tamamen çekilmek’ niyetinde olduğunu açıkladı. Bu, bahsettiğimiz çözüm modelinin zaten onun zihninde mevcut olduğu anlamına geliyor. Ahnuş, bu görevinde başarılı olmak ve bu çözümün gereklerine uymak istiyor. Bu, başarı yolundaki adımlardan biridir.