Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

ABD ve Yemen… Peki ama nasıl?

Husiler’in Sana’da, biri henüz reşit olmayan dokuz Yemenliye karşı gerçekleştirdiği zorla tutuklama, acımasız işkencelerde bulunma, göstermelik yargılaman ve cezai infazların ardından Sana’daki ABD büyükelçiliği Maslahatgüzarı bu eylemleri Husi barbarlığı olarak adlandırarak kınadı.
ABD'nin Yemen Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Cathy Westley, bu infazların ardından yayınladığı mesajda, Husilerin 9 kişiyi göstermelik bir yargılamanın ardından ve yıllarca süren işkence ve ihlallerin ardından vahşice idam ettiğini belirtti.
Westley, “İdam edilenlerden biri henüz reşit değildi. Bu vahşi eylem, Husilerin temel insan haklarını hiçe saymasının bir başka örneği. Bu olay, insani yardım malzemeleri ve ticari gıda ithalatı için önemli bir geçiş noktası olan Muha ticari limanına saldırılarından sadece birkaç gün sonra gerçekleşti.
ABD Büyükelçisi Maslahatgüzarı mesajını şu sözlerle bitirdi: “Bu barbarlığa son verilmeli.”
Buradaki soru şu: Peki ama nasıl? Yemenliler veya komşularına yönelik bu barbarlık ve Husi terör suçları, ABD Büyükelçiliği tarafından yayınlanan bir mesaj yoluyla duracak mı?
Kınama açıklamaları ve endişe ifadeleri, El Kaide ve DEAŞ gibi kontrolsüz terörist gruplar, devletler tarafından gözetilen terör örgütleri veya Husiler ve Hizbullah gibi İran tarafından desteklenen bu grupları durdurmadı.
 Yemenli sivillerin, Maslahatgüzarın ‘barbarlık’ olarak nitelendirdiği şekilde böyle canice öldürülmesi de mantıksız. ABD’li kurumlar, herhangi bir Arap ülkesindeki zanlının tutuklanması için ortalığı ayağa kaldırırken, Sana'daki Washington Büyükelçiliği tarafından bir açıklama yapıldı.
ABD, dokuz Yemenli sivilin öldürülmesine yönelik tutumunu, işkence ve sözde mahkemeden sonra ancak büyükelçilik bildirisiyle açıklarken! ABD Temsilciler Meclisi Başkanı'nın Arap ülkelerine mensup herhangi birini suçlaması durumunda açıklama yapması mantıksız.
ABD’nin bölgedeki İran destekli Husiler tarafından yönetilen terörist gruplarla ilişkilerinde bir dengesizlik var. Yemenli sivilleri veya güney Suudi Arabistan'daki sivil havaalanlarını hedef alan terörist ve suç teşkil eden Husi eylemlerinden Tahran sorumlu tutulmuyor.
Washington, Husileri terör listesine almadığı sürece Amerikan yaklaşımında bir dengesizlik var. Yemen’de istikrarı sağlamak ve uluslararası meşruiyet kararları uygulamak için Husileri çökertmek konusunda ABD’liler tarafından askeri olarak değil, koordinasyon, pozisyonlar ve lojistik askeri taahhüt şeklinde ciddi bir adım olmadığı sürece bir dengesizlik var.
Kınama, ihbar ve endişe ifadeleri vatan topraklarını geri getirmez, istikrarı desteklemez, terörü ve teröristleri caydırmaz, İran'ın bölgede yayılmasını durdurmaz, İran ile devam eden müzakerelere bile hizmet etmez. Denk bir güç olmaksızın müzakerelerin hiçbir anlamı yoktur.
Bölgemizdeki, özellikle İran destekli terörist güçlerin terör ve suçlarında ısrar etmesinin nedeni, genel olarak ülkeler ve kurumlardan gelen bu Batı seçiciliğidir. Çünkü Batı'dan tanık olduğumuz şey, ciddiyet değil, seçicilik, hoşgörüdür.
Suudi Arabistan'ın başında olduğu Arap koalisyonu Yemen'de birbiri ardına inisiyatifler sunarken, Husiler sadece daha fazla terör ve suç eylemi gerçekleştirirken, Batı sadece seçici tutumlar ve anlamsız sloganlar sundu.
Dolayısıyla ne zaman Yemen ile ilgili bir Amerikan-Batı açıklaması yayınlansa, gözlemcinin aynı soruyu tekrar etmekten başka çaresi kalmıyor: “Peki ama nasıl?!”