Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Yemen hakkındaki anlaşmazlık

ABD Temsilciler Meclisi üyeleri açık bir iştahla, Kongre çatısı  altında 300 karar ve değişiklikten oluşan bir paketi oyladı. Az bir grup, Suudi Arabistan Krallığı’na Yemen'de devam eden savaş gerekçesiyle askeri-lojistik hizmetlerin ve ABD yapımı silahların tedarik edilmesini engellemeyi öngören bir değişiklik kararını destekledi. Karar daha sonra oylama için Senato'ya sunulacak.
Ancak hikayenin başka yanları var. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Neom kentine uçtu ve burada Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile bir araya geldi. Söz konusu görüşmeden sonra ABD’nin, İran destekli Husilerin balistik füzelerine ve insansız hava araçlarına (İHA) karşı Krallığı destekleme araçlarını tedarik etmeye devam edeceğine ilişkin net bir açıklama geldi.
ABD hükümeti, bu karmaşık bölgesel ve uluslararası koşullarda Kongre'nin oylaması ve şartları yüzünden yanlış bir mesaj göndermek istemiyor.
Sahaya inersek; Suudi Arabistan askeri yetenekleri üzerindeki kısıtlamaAvrupa ve doğu pazarlarına yönelmeye yol açacak. Bunun yanı sıra bir yıldan fazla bir süredir herhangi bir askeri hava operasyon yapılmadı. Patriot bataryalarının Suudi Arabistan da dahil olmak üzere bölgeden çekilmesi Yunanistan’dan muadillerinin getirtilmesine neden oldu.
Biden yönetimi Sullivan’ı Neom’a göndermeden, oylamadan günler önce Kongre’ye Krallık ile ABD savaş helikopteri filosunun bakımını da içeren yeni bir askeri anlaşmanın taslağı iletti.
Washington'da Kongre ile anlaşmazlık yaşanması sıradışı bir olay değil. Zira Suudi Arabistan, 1980’lerde İran-Irak savaşı sırasında Washington'ın Kongre’nin tehditleri sonucunda beş AWACS uçağı satmaktan vazgeçmesinin alternatif olarak İngilizlerle Nimrod uçaklarını satın almak üzere müzakerede bulundu.  Ancak en nihayetinde ABD ile yapılan anlaşma uygulandı.
Suudi Arabistan için Yemen’deki savaş, dünyanın başka bir yerinde meydana gelen bir olay değild. Doğrudan Krallığın sınırlarında yaşanan bir hadise. Krallık neredeyse her gün Husiler tarafından şehirlerini ve tesislerini hedef alan balistik saldırılara ve İHA bombardımanlarına karşı savunma yapıyor.
Yemen'deki savaşın boyutları, Sana'daki yönetim tartışmasının ötesine geçiyor. Bu, Yemen’in İran destekli Husilerin egemenliğine bırakılmasını engelleyen üç ana sebebe dayanıyor.
Bunlardan ilki, savaşta sadece eli kolu bağlı olan Yemen halkının değil, aynı zamanda Suudi Arabistan’ın da bir hedef olması. Zira İran Suudi Arabistan ve Doğu Afrika’nın güvenliğini tehdit etmek için Yemen’i bir üs olarak seçti. İran; Lübnan, Suriye ve Irak'ta yaptığı gibi aynı yayılma ve bölge ülkelerinin güvenliğini istikrarsızlaştırmak ve kendi egemenliğini dayatmak için milisleri kullanmakla tehdit etme stratejisini tekrarlıyor.
İkincisi; Yemen, Suriye, Afganistan ve buna benzer ülkelerdeki gibi başta Arap Yarımadası El Kaidesi olmak üzere terörist grupların konuşlanmış olduğu bir yer. Yemen savaşı, bu silahlı grupların yayılmasını ve Husi güçleriyle iş birliği yapılmasını engelliyor.
Üçüncüsü; Yemen'de İran destekli Husilere ve terörist El-Kaide’ye karşı verilen mücadele, İran ve El-Kaide’nin Kızıldeniz ve Umman Denizi'ndeki deniz yollarına ulaşarak bu rotaları tehdit etmesini engellemek için dünya adına yürütülen bir savaştır. Nitekim Husiler daha önce bu güzergahı kullanan gemileri füzelerle ve mayınlarla hedef almışlar ve kritik öneme sahip deniz bölgelerinden çıkartılmışlardı. Aynı zamanda El-Kaide'nin deniz bölgelerine bir ilgisi var. Zira 2011’deki 11 Eylül Saldırıları’ndan önce Aden'deki ABD USS Cole savaş gemisini hedef alan El-Kaide’ydi. Bu silahlı gruplar, deniz yollarına uzanan bölgelerde konuşlanmaya ve Kızıldeniz'i geçerek Afrika Boynuzu ülkelerine doğru ilerlemeye çalışıyorlar. Bunların hepsi savaş meydanındaki gerçek düşüncelerdir. ABD gerçekten İran'ın Husiler veya El-Kaide aracılığıyla Babülmendep’i kontrol altına almasına veya tehdit etmesine ya da buradaki deniz yollarına mayınlar döşemesine izin vermek mi istiyor?
ABD merkezli yaklaşık 50 kuruluş ve dernek, Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı’nın (WFP) Yemen'deki insani krize ilişkin raporuna dayanarak, çeşitli nedenlerle Suudi Arabistan ile yapılan askeri anlaşmaları kısıtlama projesini hızlandırmaya destek verdi. Ne yazık ki gerçeklerden farklı bir hikaye anlatıldı. Zira ABD hükümetinin bizzat kendisi sahadaki gerçekleri toplama taraftarı. Hükümet Husi milislerinin akaryakıt ve mal taşıyan gemilerin hareketine hakim olmak, bunları kontrol altına almak, satmak ve düşmanlarını cezalandırmak için kullanmak istediğini, buna ek olarak insani desteğin çoğunun Suudi Arabistan'dan geldiğini vurgulamıştı.
Yemen krizi Kongre'nin ve hatta ABD hükümetinin tutumundan ziyade Yemen'in içerisindeki gelişmelere bağlı. Zira savaş sadece Yemen’de herkes için barış ve istikrarı garanti eden bir anlaşmaya varıldığı takdirde sona ermiş olacak.