Nedim Kuteyş
Lübnanlı gazeteci
TT

Expo 2020 Dubai'nin ötesinde

Expo 2020 Dubai, birçok yönden bölgede yaşanan çatışma gerçeğinin sembolik açıdan neredeyse vücut bulmuş halidir.
Üç farklı yerde bulunan aynı 3 heybetli giriş kapısından itibaren BAE'nin geçmişle gelecek arasında olmasını istediği diyalog başlıyor. Expo alanına giriş yapanlar, geleceğin kimliğinin tüm unsurlarını taşıyan devasa bir kapıdan geçiyorlar ama ilerledikçe girdikleri mekanın kesinlikle şimdiye kadar inşa edilmiş en büyük ‘Müşrefiye’ olduğunun farkına varıyorlar. Pakistan ve Tanzanya kökenli İngiliz mimar Asif Khan imzasını taşıyan bu yapı, İslam mimarisinin ana unsurlarından biri ile geleceğin malzemelerinin, fikirlerinin ve boyutlarının yaratıcı bir birleşimi. Burada geçmiş, ne geride kalmış ve geri gelmeyecek bir zamana duyulan bir nostalji ne de Beyrut, Şam ve Bağdat'ın mustarip olduğu hastalıklı bir özlem değil. Aksine, geçmiş ve gelecek arasındaki bir diyalogda bir cümlenin öğesi. İslam dünyasının kimliksel mirası ile diğer dünyanın önerdiği arasında tartışmalı bir an.
Bir yanda mirasın kutlanması diğer yanda esirlik ve bir zincir olarak aşılması var. Fanatizm ve içe kapanma verilerinin dışında ego ve öznelliği vurgulayan bir cesaretle geleceğe doğru bir coşku var.
Fuar, girişinden itibaren bu diyalog ve iletişim çağrısını özetliyor. Korkmadan veya içe kapanmadan tüm fikir ve değerleri lüks mekanlarda karşılıyor. Bu, derinliği içinde Ortadoğu'daki ülke ve toplumların tanık olduğu tüm çatışma ve parçalanma dinamikleri için alternatif bir öneri taşıyor.
Fuarda Türk, geçmişin illüzyonlarıyla yüklü bir neo-Osmanlıcı değil. İslamcı, Endülüs'ün yaralarını taşıyarak, siyasi ve medeni zamanı ‘altın çağ’ anlatılarına ve Hilafet dönemi edebiyatına göre yeniden şekillendirmek isteyen yozlaşmış bir narsisizmle dolu olarak gelmiyor.
Burada diyalog, başarısızlık ve düşüşlerin açtığı gedikleri kapatmaya yardımcı olması için kimlik deposuna dalmaya devam eden doğrudan siyasetin hedeflerinin çok ötesine geçiyor.  Burada diyalogu, aynı anda hem siyasallaşmadan hem de metalaştırmadan arınmış, insani ve medeni köklere daha derin bir dalış koşuluna bağlı buluyorsunuz.
Ortadoğu'da ve belki de dünyada eksik olan şey, BAE'nin önerdiği bu diyalogdur. Bize göre daha da eksik olansa, bir kent ve yönetim merkezi olmadan önce diyalog ve çelişkilerin yönetimi için bir platform olarak şehir fikrinin derin anlamıdır.
Modern ve kalkınmacı olan Arap şehirleri ve metropolleri, farklı tarihsel söylemler ve çeşitlilik açısından zengin deneyimler yoluyla kırsallaştırıldı.
Beyrut, Bağdat ve Şam milislerin etkisiyle ve kimliksel fanatizm siyasetiyle, ayrıca tarihte yapılan hastalıklı kazılar nedeniyle kırsallaştırıldı. Şiddet, fanatizm ve içe kapanıklık tarafından yönetilen, renkli ve çeşitli olmanın mutluluğunun uç anlaşmazlık hatta ayrılık noktaları haline getirildiği belirli toplumların kimlikleri yeniden yapılandırılarak sahte kimlikler yaratıldı. Kırsallaşma bağlamlarının nedenleri ve gerekçeleri değişse de bu şehirler diyalog yeteneklerini kaybettiklerinde kırsallaştılar ve kendilerini şiddet döngülerine teslim ettiler.
Expo 2020 Dubai, bu derin anlamda, şiddet karşıtı Arap şehrine bir iade-i itibardır. Sahte bir şehir ya da çölde bir cam binalar yığını diye tanımlanarak aşırı bir şekilde küçümsenen ve dil uzatılan Dubai’nin şehirliliğine bir vurgudur. Dubai, BAE ve şu anda Suudi Arabistan'da olduğu gibi yükselen Körfez deneyimlerine yönelik bu önyargı, Expo 2020 Dubai'de somutlaşan bağlama dikkat edilmemesinden kaynaklanıyor. Bu bağlamın, Papa'nın Şubat 2019'da Abu Dabi'ye yaptığı ziyaretin temsil ettiği, bölgedeki ilişkilerin bütünlüğüne ilişkin stratejik anlamlar içeren başka bir diyalog anını da içerdiği unutulmaması gereken bir husus. Bu ziyaret bir Papa’nın Arap Yarımadası’na yaptığı ilk ziyaretti ve BAE, her zaman olduğu gibi, ziyareti törensel atmosferinin ötesine taşımaya çabaladı. Kendisini El-Ezher Şeyhi Dr. Ahmed et-Tayyib'in katılımıyla ‘Kardeşlik ve İnsanlık Belgesi’nin deklare edildiği bir platforma dönüştürdü.
Bu diyalog bağlamı, bölge adına farklı bir gelecek için sabit ve iyimser bir vizyonun çoklu ve çeşitli faaliyetleri aracılığıyla somutlaşan BAE deneyiminin derin anlamları için en ayırt edici kentsel bağlamdır.
Asıl tartışmak istediğim nokta, rejimler ve yönetişim fikirleri arasındaki daha geniş diyalogla ilintili. BAE'nin dünya hala Kovid-19 ile zorlu mücadelesini sürdürürken Expo 2020 Dubai Fuarını düzenlemesi kolay değil. İşte bu noktada, demokratik dünya, demokratik sistemdeki karar alma mekanizmaları nedeniyle hem zaman hem de risklere hızlı karşılık verme fırsatlarını kaybetmesi sonucu zorluklarla karşılaşırken, demokratik yönetim sistemi dışındaki yönetimlerin etkinliğinin bir başka kanıtı ortaya çıkıyor. Bu noktada bir de Batı için şu öneri öne çıkıyor; demokrasinin toplumları ve devletleri yönetmenin tek mekanizması olduğu düşüncesinin narsist yönünü hafifletmesi gerektiği. Özellikle de bu narsisizm, tam liberal ideallere uymasa bile başarılı deneyimleri yok etmek veya rahatsız etmek için bir malzeme haline geldiğinde.
 BAE deneyimi, ‘iyi yönetişimin’ ‘demokratik yönetişime’ üstünlüğü konusunda örnek bir deneyimdir. Yönetişim mekanizmaları, hükümetlerin şekli, meşruiyet kaynakları ve insan haklarının tanımları konusunda uluslararası tartışmalarda boyutlarıyla ele alınması gereken bir öneridir. Bilhassa demokratik düşüncenin, aydınlatıcı tarihinin tüm pırıltısına rağmen, öznel ve nesnel başarısızlıklardan mustarip olduğu göz önüne alındığında. Bu başarısızlıklar Sovyetler Birliği'nin çöküşünün yol açtığı demokrasinin ebedi zaferinin kesinliklerinden uzakta demokrasi ve ondan farklı yönetimlerin yeniden ele alınmasını gerektiriyor. BAE kelimelerle değil eylemlerle liderlik ediyor ve Expo 2020 Dubai’nin açılış günü bunun ifade bulmuş haliydi. Sevgili okuyucu, dünyanın en önemli uluslararası fuarında, tarihindeki ilk Arap ev sahipliğinde ve devletin tüm erkanı ile hazır bulunduğu bir ortamda, dünyanın ne BAE Başkan Yardımcısı, Başbakan ve Dubai Emiri Şeyh Muhammed bin Raşid'in ne de Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayed'in konuşmalarını dinlemediğine dikkatini çekerim.
Diğer birçok ülkede bir süpermarketin açılış etkinliğinde dahi yapılabilecek konuşmaların miktarı ve türü akılda canlandırılıp bununla karşılaştırıldığında, bu küçük ülkenin ifade ettiği uygar fark ortaya çıkacaktır.
Anlamak isteyenler için mesele Expo’nun çok ötesinde... O, medeniyetler diyalogu ve çatışmasının özünde yer alan çok yönlü bir öneridir. Araplar için farklı bir geleceği şekillendirmeye cesur bir katkıdır.