Hamad Macid
TT

Abdullah bin İdris'in farkı neydi?

Hem geçmiş hem de modern zamanların kimi vefat etmiş, kimi halen hayatta olan büyük şahsiyetlerinin, soylularının, alimlerinin, ediplerinin ve şairlerin yaşamlarını düşündüm. İçlerinde daha ihtişamlı, daha meşhur, takdir, övgü, kutlama, sevgi, kabul görme ve popülerlik açısından emsallerinden daha üstün bir hayat sürenleri aklımdan geçirdim. Onların bu faziletleri sadece edebi, bilimsel, şiirsel veya akademik başarılarla kazanmadıklarını gördüm. Elbette bunların da etkisi olduğu inkar edilemez ancak onları akranlarının öne geçiren asıl şeyin “kişisel özelliklerinde” büyük yer tutan çaba, akıl, denge, ölçülülük gibi yüce insani değerler olduğunu anladım. Suudi toplumunun geçen çarşamba günü yasını tuttuğu merhum Şeyh Abdullah bin İdris’in kişiliğinde gördüğümüz de tam olarak buydu. Allah ona rahmet etsin. Bu, hakkı verilmiş bir hayat için gerçek devlet adamlığının ve toplumun saygı duyduğu bir kimse olmanın sembolüdür.
Doğuştan gelen derin dindarlığı, Kur'an-ı Kerim'i tilavet ve tefekküre bağlılığı ve zikirlerle ıslanmış diliyle tanınan Şeyh Abdullah bin İdris, dindarlığın bir insanı aşırılığa götürmeyeceğinin en büyük ispatıydı. Aksine bu güzel adam, dindarlık ve hoşgörüyü birleştirmiş, dinin yükümlülüklerine bağlı kalmakla insanlara açık olmak arasında denge kurmuş ve bütün bunları kendi değerlerinden ödün vermeden sanki “elektronik hassas tartı” gibi titizce yerine getirmişti. Değişikliklere müsamaha ile yaklaşır, sofistikeliği ve nezaketiyle ılımlılık semalarında kanat çırpar, böylece kendisini kavgacıların gürültüsünden ve tartışmacıların yaygarasından uzak tutardı. O, fikrî ihtilaflara düşmemiş, edebî çekişmelere bulaşmamış, gönlü temiz, kalbi hazin, dili yumuşak ve insanların elindekine tenezzül etmeyen bir kimseydi. Toplumdaki her entelektüel yapıdan insanlar onun etrafında yelpaze olurdu. Herkes ona karşı kalbinde sıcaklık hisseder ve onu severdi. 
Şiirinde ve düzyazısında cömertlik, iyi kurgu, sevginin gücü, tatlılık ve hassasiyet gibi eşsiz nitelikler barındıran bu yetenekli yazar, eşine ve kızına hitap ettiği ünlü şiiri “Senden önce mi gideyim yoksa sen de gelir misin?" ile şiirde zirveye çıkmıştı. Bu edebi sembol ile diğer Suudi ve Körfezli yazar ve şairler, Arap dünyasındaki nesir ve şiir piyasasında hak ettikleri değeri ve tanınırlığı göremediler. Tanınırlık ve şöhretten aslan payını Levant, Irak ve Mısır yazarları ve şairleri aldılar. Elbette, entelektüel bir ürünün tanıtılması, ürünlerini ve markalarını tanıtan tüccarların kullandıkları tanıtma stratejileri kadar zekice olmalı. Rahmetli yazarın aramızdan ayrılmasıyla Suudi ve Körfezli yazar ve şairlerin tanıtımını yapmak için bir fırsat doğdu. Hayatındayken yeterli değeri görmemiş bu yazarın en azından vefatı, seçkin Suudi ve Körfezli akranlarının eserlerini tanıtmak için kullanılabilir.