Hüda Huseyni
Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist
TT

Azerbaycan ile İsrail arasında yaşananlar İran'ı endişelendiriyor!

İran, Türkiye ve Pakistan'ın Bakü ile askeri tatbikatlar gerçekleştirmesinden haftalar sonra, Azerbaycan sınırları boyunca geniş çaplı askeri tatbikatlar gerçekleştirdi. Bu tatbikatlar, İran'ın ‘İsrail kuvvetlerinin Azerbaycan topraklarında konuşlandığı yönündeki iddiaları’ üzerine yapıldı.
İran'ın şu anda iki temel sorunu var: ‘İsrail ve Azerbaycan'ın İran'ı bölgeden izole etme ihtimali.’ Ayrıca İran, İsrail ile yakın ilişkileri dolayısıyla Azerbaycan'ı tehdit ediyor ve bu ilişkilerin kesilmesini istiyor. Peki Azerbaycan cumhurbaşkanı buna karşılık ne yaptı? İsrail insansız hava aracının yanında çektirdiği bir fotoğraf yayınladı. İran, Azerbaycan'ın hem İsrail hem de Türkiye ile olan yakın ilişkilerinden endişe duymaktadır. İsrail, Azerbaycan petrolü satın alırken; Azerbaycan, drone teknolojisi dahil olmak üzere İsrail silahlarını satın alıyor.
Dağlık Karabağ Savaşı, bölgesel güç dinamiklerinde İran'ın memnun olmadığı niteliksel bir değişimi de beraberinde getirdi. Nitekim Ermenistan, İran'ın ticaret yapmasına ve dış dünyaya açılmasına izin verdiği için faydalıydı. Fakat şimdi Azerbaycan, kapıyı kapatmaya çalışıyor. İran ile Azerbaycan arasında artan gerilimin ortasında, Devrim Muhafızları yanlısı birçok sosyal medya sitesinde dolanan haberler, Güney Kafkasya Cumhuriyeti'nde ‘Hüseyniler’ adında yeni bir direnişin yakın zamanda kuruluşunu ilan ettiğini söylüyor. Hüseyniler, İran'ın oluşturduğu diğer milislerin tüm özelliklerini taşıyor. Bu türden gelişmeler, Şii çoğunlukta bir ülke olmasına rağmen, iç güvenliğin bozulmasına ve siyasi istikrarsızlığa yol açabilir. Bununla birlikte ülke, yıllarca süren Sovyet yönetiminin ardından büyük ölçüde laik kalmıştır ve dahası mevcut hükümet İsrail'in yakın ve önemli bir müttefiki, Türkiye'nin ise kardeş milletidir.
Tahran geçmişte devrimini Azerbaycan'a ihraç etmeye çalışsa da pek bir başarı elde edemedi. İran, Azeri milliyetçiliğini iç işlerine tehdit olarak görmektedir. Bunun nedeni ise, Kuzey Azerbaycan Eyaletindeki büyük Azeri etnik azınlıktır. İran, Bakü ile ilişkilerini sürdürürken, Azerbaycan'ın düşmanı Ermenistan'a çok daha fazla destek verdi. Ermenistan ve Azerbaycan arasında Türkiye ve Rusya'nın arabuluculuğunda imzalanan ateşkes anlaşmasının en büyük kaybedeni İran oldu. Bununla birlikte İsrail'in Azerbaycan ile askeri ve siyasi ilişkileri aracılığıyla İran sınırlarına artan yakınlığı daha büyük bir endişe kaynağıdır. Geçtiğimiz haftanın başlarında İran, bölgede herhangi bir jeopolitik değişikliğe müsamaha göstermeyeceği konusunda kararlılığını göstermiş ve buna karşı uyarıda bulunmuştu.
İran ile Azerbaycan arasında yaşanacak herhangi bir askeri çatışma bölgesel bir yangına sebep olacaktır. Türkiye'nin geçtiğimiz Haziran ayında Bakü ile bir güvenlik anlaşması yaptığı düşünülürse, Türkiye'nin Azerbaycan'ı destekleyeceği kesindir. Ayrıca Türkiye ve Azerbaycan'ın müttefiki Pakistan, İran'ın doğu sınırına yönelik askeri baskıları artıracaktır. Bu bağlamda, bölgesel gerilimlerin yeniden alevlenmesi ve Azerbaycan-İran arasındaki savaş riskinin artması tesadüf değildir. Çünkü İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, İran'a karşıt bir bölgesel jeopolitik sistemi devraldı. Bu oluşumun bir kısmı, Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan'dan oluşan Batı yanlısı bir askeri ve güvenlik grubudur.
Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan arasında yeni bir siyasi ve askeri iş birliği kuran Bakü Deklarasyonu 27 Temmuz'da imzalandı. Bakü Deklarasyonu, işgal altındaki toprakların Azerbaycan'a iadesine desteğini yinelemekle birlikte, Pakistan ile Hindistan arasındaki tartışmalı iki bölge üzerinde Pakistan’ın yanında olunduğunu ifade etti. Ayrıca Eylül başlarında, Bakü'de ortak bir askeri tatbikat düzenlediler ve Azerbaycan askeri liderleri, 2020 Dağlık Karabağ Savaşı sırasındaki destekleri için bu tatbikatları onlara bir teşekkür vesilesi olarak kullandılar.
2000'li yılların başından itibaren Azerbaycan ile güvenlik ortaklığı bulunan İsrail de bu jeopolitik gruba dahildir. 2 Ağustos'ta Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin ısındığı bir dönemde Azerbaycan ticaret ve turizmin teşviki için İsrail'de bir ofis açtı. Bu, resmi büyükelçiliğin açılması için hazırlık niteliğindedir. İsrail’in ise, 1993'ten beri Bakü'de büyükelçiliği bulunmaktadır.
Buna karşılık, ‘Rusya, Ermenistan ve İran'dan’ oluşan bir diğer jeopolitik grup var. Ermenistan, Pakistan ile olan toprak anlaşmazlığında Hindistan'ı destekledi. Dolayısıyla Reisi’nin atanmasının, iki jeopolitik grup arasındaki ilişkileri kötüleştirmesi şaşırtıcı değildir. Bununla birlikte İran’ın Azerbaycan karşısında kılıçlarını birbirine vurmasının ilk örneği bu değil. 2007'de Aliyev, İran'ın ‘büyük bir sorun’ olduğunu söyledi ve yarattığı tehdide karşı etkili bir uluslararası mekanizmanın bulunmadığını belirtti. Geçtiğimiz ay, Azerbaycan'ı ‘Siyonist bir oluşum’ olarak tanımladıktan sonra İran, Azerbaycan sınırında otuz yılın en büyük askeri manevralarını gerçekleştirdi. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade, ülkesinin ‘Siyonist bir varlığın (İsrail) sınırlarına yakın olmasına müsamaha göstermeyeceğini ve gerekli gördüğü güvenlik önlemlerini alacağını’ söyledi. ABD'nin eski Bakü Büyükelçisi Matthew Bryza, “İran, düşman olmaya çalışmasa da, üç ülkenin önceki ortak askeri tatbikatlarından duyduğu rahatsızlığını gösteriyor” değerlendirmesinde bulundu.
İran'ın Azerbaycan ile ilişkilerinin bozulmasına etki eden 5 temel faktör bulunmaktadır.
Birinci faktör, Azerbaycan ile İsrail arasındaki güvenlik ortaklığıdır. 2009 yılımda, Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Hasan Firuzabadi, dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'i ağırlayan Azerbaycan'a üstü kapalı bir tehdit göndermiş ve Cumhurbaşkanı Aliyev'i ‘kasvetli bir gelecekle karşı karşıya kalacağı’ konusunda şiddetli bir şekilde uyarmıştı. İran ve Azerbaycan Şii ülkeler olsalar da aralarında önemli bir fark vardır: Azerbaycan yetmiş yıl önce Sovyetler Birliği'nden laik bir kültürü miras aldı ve bunu sürdürdü. Ayrıca İran, Azerbaycan'ın Türk kültürüne dayanan laik kimliğini kabul etmeye hazır değil. Türkiye'nin komşu sınırları içinde artan etkisi karşısında rahatsızlık duyuyor.
İkinci faktör, İran'ın geleneksel nüfuz alanına ait gördüğü laik bir Şii devletini kabul etme konusundaki isteksizliğidir. İran’ın Şii köktenciliğinin burada gerçek bir dayanağı bulunmamakla birlikte Azerbaycan vatandaşlarının sadece yüzde 8'i şeriatın ülkelerinde resmi bir kanun haline getirilmesini destekliyor.
Bu bağlamda zikredilebilecek üçüncü faktör ise, İran'ın “nüfusun dörtte birinden fazlasını temsil eden Azeri azınlık arasında ayrılıkçı eğilimin ortaya çıkmasından” endişe duymasıdır. Bu azınlığın Dağlık Karabağ Savaşı'nda Bakü'yü desteklemesi, endişesini daha da artırdı. Bu, Tahran'ın Ermenistan'a verdiği destekle tamamen çelişen bir durumdur.
Dördüncü faktör son otuz yılda Azerbaycan ekonomisinde ve enerji altyapısında yaşanan geniş kapsamlı gelişmelerdir. Bu onu, Güney Kafkasya ülkeleri arasında egemen bir devlet haline getirdi. İran böyle bir gelişmeden ötürü hoşnut değildir. ABD’li bir diplomatın sözleri bunu açıkça ortaya koymaktadır: “İran Azerbaycan'ı güçlendirmekle ilgilenmeyecektir. Bunun bazı sebepleri vardır. Tahran'ın ulusal güvenliği ve toprak bütünlüğü ile ilgili hedefleri, bağımsız Azerbaycan'ın güçlenmesine asla izin vermeyecektir.” İran, Azerbaycan'ın -beş ülkeden dördünün Türkçe konuştuğu- Orta Asya'da Türk nüfuzunun gelişmesi için bir kanal haline gelmesinden endişe duyuyor. Türkmenistan ve Kazakistan, Azerbaycan ve Türkiye üzerinden enerji ihracat noktaları geliştirerek, Rusya'nın bölgesel boru hatları üzerindeki hegemonyasını devre dışı bırakmak istiyor.
Şuşa Bildirisi'nde, “Taraflardan herhangi birinin bağımsızlığına ya da toprak bütünlüğüne üçüncü bir devletçe tehdit ve saldırı halinde taraflar birbirine gerekli yardımı yapacak” maddesinin yer alması ise dikkatleri çeken bir diğer husustur.
Irak halkının son seçimlerde İran’ı reddetmesi, Afganistan’daki Taliban’ın İran’ın komşusu olması ve ayrıca Tahran’ın Lübnan’daki en güçlü kolu olan Hizbullah’ın İran’ın Lübnan’da yarattığı yıkımı tamamlayacak bir iç maceraya girmekle tehdit etmesi -ki bu macera İran’ın nüfuzuna son vermenin tek yolu- İran’ın endişelerini artırıyor.