Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

İhlas Kavramı II

“İnsanların amelleri ‘ihlas’,  halleri ise ‘doğruluk’ terazisi ile tartılır.” (el-Kuşeyri)
Bir önceki yazıda İhlas kavramının sözlük anlamı ve genel manada ihlasın geldiği manalar üzerinde durulmuştu. Bu yazıda ise “İhlas kavramının kur’an’i semantiği” üzerinde durulacaktır.
Kur’an-ı Kerimde 31 ayete zikredilen “ihlas” kelimesinin geniş bir anlam yelpazesi içinde kullanıldığı söylebilir. İhlas kavramı siğa olarak da farklı formlarda kullanılır. Kullanıldığı formlar şunlardır: “Halasuv”[1], “Istahlasa”[2],  “Ahlasuv / ahlasna”[3], “Halis / Halisan / halisatan”[4], “Muhlisan / Muhlisun / Muhlisîn”[5], “Muhlasan / Muhlasîn”[6]
 Kur’an-ı Kerim’de İhlas kavramının kullanıldığı manaları şu şekilde ifade etmek mümkündür:  

  • “Halasuv” Yalnız Kalmak, Bir Kenara Çekilmek

 “Bu şekilde ondan umutlarını kesince, baş başa verip durumu gizlice görüşmek için bir kenara çekildiler…” (Yusuf 12/80)

  • “İstahlasa” Birini veya Bir Şeyi Kendine Özel Kılmak

“Melik de dedi: getirin bana onu kendime tahsıs edeyim!...” (Yusuf 12/54)

  • “Ahlasa” İhlasa Erdirmek/İhlaslı Kılmak

“Biz onları özellikle ahiret yurdunu düşünen ihlâslı kimseler kıldık.” (Sad 38/46)

  • “Halisaten” Bir Şeyin Sadece Bir Şeye veya kişiye Özel Kılınması

Müşrikler gebe hayvanların rahimlerinde var olan yavrular için şöyle diyorlardı: “Bu hayvanların  karınlarındaki ‘halis/özel olarak erkeklerimiz içindir ve eşlerimize haramdır’  dediler...” (En'am 6/139).
Yahudi ve Hristiyanlar kendilerinin dünyada Allah katında seçkin olduklarını -“Biz, Allah'ın oğulları ve sevdiği kimseleriz”[7]- diyerek iddia etmişlerdi. Onlar, bu iddialarını ahiret hayatına da taşıyarak “Cennete Yahudi ve Hristiyan olanlardan başkası giremeyecek”[8] diyerek kendilerine has/özel olduğunu iddia ettiler. Onların bu söylemlerine karşılık şöyle cevap verildi: “De ki: “Eğer Ahiret Yurdu Allah katında insanlar­dan yalnızca size özelse, sözünüzde de doğru iseniz ölümü temenni edin” (Bakara 2/ 94).
Yahudi ve Hristiyanların ahiretin sadece kendilerine ait olduğu ifade etmelerine karşılık Allah Teâlâ ahiretteki nimetlerin kimlere has/özel olduğunu şu şekilde haber verir: “De ki: ‘Allah'ın kulları için yarattığı güzelliği, rızkın iyisini, temizini yasaklayan kim?’ De ki: ‘Bunlar dünya hayatında imana erenler için [meşru]durlar; Kıyamet Günü'nde ise yalnızca onlara özgü olacaklardır’…”
(A’raf 7/32)
Kendileriyle evlenmesinin helal olduğu kadınlardan bahsedilirken Hz. Peygambere has/özel kılınan bir durum gündeme getirilir: “…Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık)…” (Ahzab 33/50)

  • “Halis” Saf, Temiz, Her Türlü Kirden, Katkıdan Arınmış

 “Yine sizin için sağmal hayvanlarda da alınacak bir öğüt vardır: size hayvanın karnında sindirilen şeylerden oluşan, atıklarından ve kanından ayrışarak süzülüp gelen saf ve lezzetli, sindirimi kolay bir süt içiriyoruz.” (Nahl 16/66)
Düşüncenin arı, temiz olması anlamına da gelir: “Biz onları özellikle ahiret yurdunu düşünen ihlâslı kimseler kıldık.” (Sad 38/46)

  • Allah’ın Dışındaki Her Şeyden Beri’ Olmak: Tevhid

 “Gemiye bindiklerinde Allah’a boyun eğer/ dini sadece ona has kılar, yalnız ona yalvarırlar. Allah onları karaya çıkardı mı, bakarsın ki, şirk koşuyorlar” (Ankebut 29/65)[9]
“(Kitap Ehli'ne) de ki: Allah hakkında bizimle tartışacak mısınz? Halbuki O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir; bizim yaptıklarımızın sorumluluğu bize, sizin yaptıklarınızın sorumluluğu size aittir. Biz tam bir ihlasla/samimiyetle yalnız O’na bağlıyız” (Bakara 2/139)
Ayette geçen “muhlisun” ifadesi, “Yani biz dini yalnızca Allah’a has kılarak sizden ve sizin yaptıklarınızdan beriyiz, uzağız. Biz yalnız O’na ibadet eder ve yalnız O’na yöneliriz.” demektir. [10]
Kur’an’da yer alan geniş anlam zenginliğiyle ihlas; iman, itaat, ibadet, amel ve dua gibi her türlü dini görevi yaparken, insanların olumlu veya olumsuz ne diyeceklerini dikkate almaksızın sırf Allah için iyi ve samimi bir niyetle yapmaya, şirk, nifak, riya ve süm’a gibi yanlış davranışlardan uzak durmak, niyet, söz, tutum ve davranışlarda samimi ve dosdoğru olmaktır.
İhlası yeni nesillere öğretirken şu yönlerini de ihmal etmemek yararlı olacaktır. İhlas; eksiğini ve acziyetini görmek, her geçen gün olgunluğa doğru bir adım daha yaklaşmaktır. İhlas; Allah için konuşmak, Allah için çalışmak ve bütünüyle Allah için yaşamaktır. Herkes iyi bilmelidir ki ihlas olmadan yapılacak amellerin hem dünya da hem de ahirette bir faydası olmayacaktır. İbn Kayyım’ın ifadesiyle “İhlas ve istikamet olmadan yapılan bir amel, tıpkı yolculuğunda yanındaki torbalarına kum doldurup da kendisine yararı olmayan ağırlıkları boş yere yanında taşıyan yolcuya benzer.”
[1] Yusuf 12/80.
[2] Yusuf 12/54.
[3] Nisa 4/146; Sad 38/46.
[4] Bakara 2/94; En’am 6 139; A’raf 7/37; Nahl 16/66; Ahzab 33/50; Sad 38/46; Zümer 39/3.
[5] Bakara 2/139, A’raf 7/29; Yunus 10/22; Ankebut 29/65; Zümer 39/2,11,14; Mü’min 40/14,65; Beyyine 98/5.
[6] Yusuf 12/40; Hicr 15/51; Meryem 19/51; Saffat 37/40,74,128,160,169; Sad 38/83
[7] Maide 5/18.
[8] Bakara 2/111.
[9] Ayrıca bkz: A’raf 7/29; Yunus 10/22; Lokman 31/32; Beyyine 98/5.
[10] Ebu Abdullah Muhammed b. Ahmed b. Ebi Bekr el-Kurtubi, el-Cami'li-Ahkami-l-Kur'an, II/423.