Ömer Önhon
TT

Suriye kaynıyor, başka yöne mi bakalım?

Esed, uluslararası toplumun bir üyesi olma yolunda mı? Esed, uluslararası topluma dönüş konusunda bazı ilerlemeler kaydetti ve Suriye'nin yıl sonuna kadar Arap Birliği'ndeki koltuğuna dönmesini bekleyen pek çok kişi var. Esed’le köprü kuran ülkelerin başında Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Ürdün geliyor. Bunlara Mısır da eklendi.
Batı tarafında ise Avrupa Birliği (AB) sessiz görünüyor. Burada ABD, Esed’le normalleşmeyeceğini ve başkalarını böyle bir adım atmaya teşvik etmediğini açıkladı. Öte yandan ABD, bölge ülkelerinin, Esed’in yeşil ışık olarak gördüğü yakınlaşma girişimlerine itiraz etmiyor. Bütün bunlara rağmen Suriye siyasi çözüme yakın değil ve durum kırılgan görünüyor. Esed, zafer kazandığını iddia ediyor. Ancak Suriye topraklarının yüzde 30’undan fazlası kontrolünün dışında bulunuyor. Yine de uluslararası toplumun büyük çoğunluğu tarafından görmezden gelinen ve geçtiğimiz Mayıs ayında gerçekleştirilen seçimlerde yüzde 95,1'lik bir zafer elde ettikten sonra siyasi meşruiyet talep ediyor.
Nüfusun yaklaşık yüzde 90’ının yoksulluk sınırının altında yaşadığı Suriye, derin bir ekonomik krizden geçiyor. Suriye muhalefeti ortadan kalkmadı ve ne Suriye’de ne de yurt dışında yok olmayacak. DEAŞ hala varlığını sürdürüyor, operasyonel yeteneklere sahip ve saldırmaya devam ediyor. Mevcut durumda yaklaşık 4 milyon nüfusa sahip olan İdlib bölgesi, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından terörist bir grup olarak tanımlanan Heyetu Tahriru'ş Şam'ın (HTŞ) kontrolü altında bulunuyor. Birçok küçük gruptan oluşan HTŞ’nin çeşitli silah türleriyle donatılmış 30 bin milisi bulunuyor.  Rusya ve İran, Suriye genelindeki varlığını koruyor ve ihtiyaç duyulduğu anda orada oldukları için ödül talep ediyor.
Öte yandan ABD'nin Afganistan'dan çekilme şekli, Washington'un bölgedeki müttefiklerini alarma geçirdi. Bu durumdan en çok endişelenenler Kürtlerdi. Artık terk edilmeyeceklerine dair güvenceleri olduğu için daha rahat ve cesaretliler. Kürtlerin, ABD koruması altında bağımsız statülerini korumayı hedeflemeleri muhtemeldir. Kürtler aynı zamanda Ruslarla dostane ilişkilere sahipler. Burada belirtmek gerekir ki Ruslar ve Amerikalılar genelde Suriye, özelde Kürtler konularında temas ve koordinasyon içindedirler.
Türkiye’ye gelince 2011 yılından bu yana en tehlikeli krizlerden biriyle karşı karşıya kaldı. Terör saldırıları, YPG, DEAŞ ve milyonlarca Suriyeli mültecinin bölgesel ve siyasi kazanımları, Türkiye’nin mücadele etmeye devam ettiği zorlukların başında yer alıyor. En büyük endişe, Esed güçleri ve Rus müttefikleri tarafından kapsamlı bir askeri harekatın gerçekleşmesi durumunda İdlib'deki militanlara ve sivillere ne olabileceği yönünde. Seçimlere 18 ay, belki de daha az bir süre kalmışken Suriye, bir iç mesele haline geldi.
Türkiye, Suriye krizini sona erdirmek istiyor. Ancak bunun, kendi güvenliği ve çıkarlarını sarsmayacak şekilde gerçekleşmesini arzu ediyor. Suriye krizi, Türkiye ile NATO müttefiklerinin çoğu arasında bir sürtüşmeye neden oldu. ABD ile başka bir kriz yarattı. Ancak ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, Türkiye'nin endişelerini pek umursamıyor.
Hatta bunun aksine Başkan Biden, ulusal acil durumun devamı için Kongre’ye gerekçe olarak, ‘Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusuna askeri saldırı başlatmasının DEAŞ’a karşı yürütülen operasyonu baltalamasını’ sundu. Biden’ın yaklaşımı, YPG’yi cesaretlendiriyor. Birkaç gün önce Azez bölgesinde bir Türk güvenlik unsurunu hedef alan havan topu saldırısı gerçekleştirildi. Ardından Afrin’de bomba yüklü araçla bir patlama meydana geldi.
Bu saldırılar Erdoğan’ın, YPG'ye yeni bir askeri operasyonun işareti olarak görülen “Suriye'den gelen tehditleri ortadan kaldırmak için gerekli adımları atacağız” açıklamasına neden oldu.
ABD, Rusya Esed ve YPG aynı gemide görünüyor olsa da Şam ve Moskova, Türkiye’nin maruz kaldığı hiçbir baskıdan, en hafif tabiriyle, memnuniyetsizlik duymuyorlar.
İnsani açıdan ise yaklaşık 6,6 milyon Suriyeli anavatanlarından kaçarak ev sahibi ülkelerde yeni hayatlar kurdu ve geri dönmeyecekler. Ancak geri kalanlar, kendilerini güvende hissederlerse geri dönebilir. Esed, mültecilerin ülkeye dönmesini dilediği iddiasında bulunurken, amcası Rıfat Esed’in 37 yıl sonra ülkeye dönüşünün ardından sosyal medyadan mutluluğunu dile getiren paylaşımlar yaptı. Çoğu muhalif olan milyonlarca Suriyeli için durum böyle olmayabilir.
Uluslararası toplum, Suriye krizini gündeminden çıkarmak istiyor. Birçok ülke başka yöne bakmaya istekli görünüyor. Hepsinden önemlisi, farklı ülkelerde birçok kötü lider ve diktatörle bir arada yaşadık. Öyleyse neden Esed ile bir arada yaşamayalım? Olaya neden bu açıdan bakmıyoruz? Bu, kalıcı barışı garanti etmese de… İdeal çözüm, gerekli tüm tarafları içeren Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2254 sayılı kararının tam olarak uygulanmasında yatmakta. Fakat optimal bir çözüm mutlaka mevcut olmayabilir.
Esed ve müttefikleri, kendilerinin ‘muzaffer’ olduklarını hissedebilirler. Fakat 2254 sayılı Kararı uygulamak için ne motivasyona ne de iradeye sahipler. Bunu yapmaları için uluslararası toplumun baskısı altında da değiller. Her halükârda, Suriye'deki ve çevresindeki mevcut durum sürdürülemez. Silahlı çatışmaların ve yeni trajedilerin tekrarını önlemek için her tarafın zor seçimler yapması ve acı verici tavizlerde bulunması gerekiyor.
*Şarku’l Avsat’a özel