Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

Cabiriler ve Kordahiler

Suudi Arabistan’ın Lübnan’a karşı kararı tüm ölçütlerde tarihi bir karar. Suudi Arabistan Beyrut’taki büyükelçisini geri çekti, Lübnan büyükelçisinden ülkeden ayrılmasını isteyerek onu sınır dışı etti ve Lübnan’dan tüm ithalatı durdurdu. Bahreyn, Kuveyt ve BAE’de onu takip ederek aynı adımları attılar.
Halihazırda Lübnan Enformasyon Bakanlığını yürüten George Kordahi, “Kim Milyoner Olmak İster” yarışma programından sonra şöhret kazanan bir sunucu. Bahsi geçen yarışma programında yapım ekibinin hazırladığı soruların kendisini kandırıp kültürlü sanmasına neden olduğu gibi, geniş şöhreti ve Körfez ülkelerinde üst düzey yetkililerle sosyal ilişkileri de aklını çelerek siyaseti anlayabildiğini sanmasına neden olmuş.  Gerçekte ise Kordahi, bazı sosyal medya ünlüleri gibi şöhretin aklını çelerek seçkinlerden olduğunu sanmasına yol açan bir basit insan modelinden ibaret. Suudi Arabistan’ın son duruşu, bölgedeki güç dengesi ile ilgili sağlam ve isabetli bir siyasi duruştu. Kordahi, bu siyasi duruş için bir sebep olamayacak kadar küçük, o sadece bardağı taşıran son damla gibiydi.
Öte yandan, eski bir Suudi Arabistanlı yetkili olan Saad el-Cabiri, birkaç gün önce ünlü Amerikan tv programı “60 Dakika”ya katıldı ve daha 13’üncü dakikada yozlaşmışlığı, yalan yanlış konuştuğu, vatan hainliği, ülkesine ve liderlerine ihaneti açığa çıktı. Dahası, destekçilerinin Suudi Arabistan ve liderlerine karşı hiçbir kanıt ve delillerinin olmadığını, tüm söylenenlerin gerçeklerden ziyade “ihtiyar kadınların dedikodusuna” yakın olduğunu gösterdi. Ki bu da en güçlü istihbarat örgütlerinin Suudi Arabistan'ı hedef almaktaki başarısızlığının kanıtı.
Ebu-t Tayyib el-Mutenebbi’nin “Düşmanların sadece Rumlar değil, arkanda onlar gibi düşmanlar duruyor, hangi biriyle savaşasın” sözü, bu iki şahsı tanımlayan en iyi ifade. Kordahi ondan daha az önemli olsa da Cabiri gibi. Ama asıl sorun, Cabiriler ve Kordahiler, yani her birinin temsil ettiği modeli temsil eden düşünce, yönelim ve kişiler. Cabiri’nin benzerleri ve öğrencileri olduğu gibi Kordahi’nin de var ve bunlara karşı tek çözüm, kararlılık.
Lübnan başarısız bir devleti temsil ediyor ve bölgesel güçler dengesinde her açıdan değersiz, İran işgali altında, siyasi seçkinleri başarısız, küçük, dağınık, kaynaksız bir ülke. İçinde Lübnan halkı dışında Suudi Arabistan ve Arap ülkeleri için bir anlam ifade eden hiçbir şey kalmadı. Suudi Arabistan’ın son kararı, sert adımların yanı sıra Suudi Arabistan'da verimli ve sadakatle çalışan, ona zarar veren faaliyetlerde bulunmayan Lübnan toplumuna verdiği önemi vurgulayan ifadeler de içerdi.
Lübnan'daki iç siyasi denklem karmaşık ve başarısız. Başarısızlıktan uzaklaşmak ise bir başarıdır. Bırakalım İran, başarısız hale getirdiği bir ülke ile sevinsin ve ona karşı sorumluluklarını üstlensin. Lübnan'ı desteklediğini iddia eden bazı Avrupa ülkeleriyle bu başarısız siyasi denklemin sonuçlarına katlansın. Önemli olan tek şey Lübnan halkı. Kendisine asıl zarar verenlerin İran'a bağlı siyasi liderleri olduğunu bilmesi iyi olur. Burada sadece Hizbullah'ı kastetmiyorum, aynı zamanda Lübnan'daki İran işgalinin tüm suçlarını tamamen örten Avn Hareketini de kastediyorum.
Suudi Arabistan, Lübnan halkının en büyük destekçisidir ve bu tarih ile rakamlarla kanıtlıdır. Bu akımların destekçisi Lübnanlıların, sorumluluğu üstlenmesi gereken tek tarafın Lübnan halkının geri kalanı değil, kendileri olduğunu bilmeleri iyi olur. Arap Körfezi ülkeleri bu konuda Suudi Arabistan'ı takip edecekler çünkü çıkarları tek ve bir.
Tarihi bir komplo olarak yorumlamak yavan bir yorumdur. Tarihi tesadüf olarak yorumlamak da en az onun kadar yavan bir yorumdur. Zararlı tesadüfler tekrarlandığında, bu kalıcı bir kusurun göstergesidir. Bazı akımlar dışlayıcı, totaliter, demagojik çözümler önerdiğinde, gerçek çözüm akılcılık ve gerçekçilikte yatmaktadır.
Sözü uzatma ve kafaları karıştırma korkusu olmasaydı, onları destekleyen, onlara bir statü kazandıran Körfezli kurumlar olmasaydı hiçbir statü ve değerleri olmayacak, buna rağmen iyiliğe nankörlükle karşılık veren, düşmanlara hizmet eden ve onlara bağlanan bir dizi Lübnanlı ve Lübnanlı olmayan medyatik model ve isim sayılabilirdi. Öte yandan, bunların karşısında onurlu ve seviyeli profesyonel medyatik modeller ve isimler de var. Bu konuda yargıç ve hakem akıl olmalı…
Lübnan, yıllar boyunca başta Körfez ülkeleri olmak üzere Arap ülkelerini hedef alan her türlü düşmanlığın arenası olarak kaldı. Siyasetten medyaya, ideolojiden terör ve uyuşturucuya Lübnan'dan gelen her şey çıkarlara zarar verir, düşmanlara hizmet eder hale geldi. Körfez ülkelerine düşmanlık pompalayan medyatik içerikler ve siyasi teorilerin çoğunun arkasında Lübnan ve ne yazık (aynı zamanda ironiktir) ki bazı Hristiyan taraflar bulunuyor. El-Kaide üyeleri Lübnan'da eğitim görüyor. Husi milislere füzeler ve silahlı insansız hava araçlarının kullanımını öğreten de Lübnanlılar. Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine sevk edilen tonlarca uyuşturucu Lübnan limanlarından geliyor ve bunun gibi daha pek çok şey sayılabilir. Tarihsel olarak, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri, Lübnan'daki bazı taraflardan gelen tüm bu düşmanlık, yolsuzluk ve sabotajlara olması gerekenden daha fazla müsamaha gösterdiler. Hakikat er geç ortaya çıkacaktı, nitekim sağlam, bilge, aklı başında ve dengeli bir şekilde çıktı. Lübnan halkı eline geçen ilk fırsatta iç siyasi denklemi değiştirme gücüne sahiptir.
Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri Lübnan halkından vazgeçmedi. Ondan vazgeçen ve çıkarlarını hiçe sayan kendi seçkinleri ve siyasi akımlarıdır. Çok acı çeken Lübnan’ın acıları, Arap ülkeleri ve halklarından ziyade kendisine zarar veren bu bileşime bir çözüm bulana kadar gün geçtikçe artacaktır.
Lübnan'daki her politikacı, akım ve partinin halk tarafından seçilebilecek bir alternatifi vardır. Bu nedenle, bu onurlu Lübnan halkının kartları yeniden karıp bir seçim yapması an meselesidir. Arap olan her şeye düşmanlığını açıkça ilan eden, ideolojik ve mali yozlaşmaya dalan, Lübnan’ı her türlü sürprize açık hale getiren seçkinlere tarih merhamet etmeyecektir.
Hizbullah, her halükarda Suudi Arabistan, Arap ülkeleri ve bazı dünya ülkelerinde terör örgütü olarak sınıflandırılmış bir yapıdır. Asıl sorun, onu destekleyen, ittifak eden, siyasi ve mezhepsel örtü sağlayanlardır. Neticede yargıladığımız, din, mezhep veya dini bir grup değil, politikalardır.
Lübnan devletine yönelik bu tarihi kararın verdiği en önemli siyasi mesajlardan biri, bu modelin hükümeti ve muhalefetiyle bölgedeki diğer bazı kaos ve terör örneklerine de uygulanabileceğidir. Siyasi akımların, amaçları, hedefleri ve ideolojilerine göre ayrıştırılıp sınıflandırılabileceğidir. Kendilerine yönelik alınması gereken karar ve eylemler konusunda kararlı ve sağlam kararların alınabileceğidir.
Son olarak Suudi Arabistan tüm Arap kardeşlerini destekleyen bir ülkedir. Bu alandaki geçmişi parlak ve stratejisi sağlamdır. Ancak Suudi Arabistan ve Körfez desteğinin sabit olduğunu ve değişmeyeceğini varsayan düşman akımlara artık sessiz kalmak mümkün değildir. Gerçek şu ki, ilişkiler, var olsun ya da olmasın çıkarlara dayalıdır.