Sam Mensa
TT

Esed rejimini izolasyonundan çıkarma ile Viyana müzakereleri arasındaki yarış

Suriye rejiminin çöküş veya değişim tehlikesi devresini aştığı ve Beşşar Esed'in yönetiminin temellerini sağlamlaştırdığı yönünde bölgede hakim olan izlenim doğru görünüyor mu?
Eğer cevap evet ise, Esed'in kararlarını kontrol eden ve egemenliğini ihlal eden 5 yabancı ülkenin kontrolü altındaki bir ülkenin kalıntıları üzerinde bile olsa yönetimde kalması, İran'ın bölgedeki rolünün bölgesel ve uluslararası olarak tanınması anlamına mı geliyor?
İran’ın en azından ulaştığı genişlemeyi koruma, bulundukları bölgelerde müttefik ve milislerini güçlendirme politikasının kabul edildiği anlamı mı taşıyor?
Bu sorulara nihai ve kesin bir cevap vermek imkansız. Ancak, bu iki izlenimin doğruluğuna işaret eden bölgesel göstergeler bulunuyor, elbette siyasetin ne tam siyah ya da beyaz olmadığını, gerçekleri değiştiren ve bazen alt üst eden sürekli ve değişken bir dinamiğe tabi olduğu unutulmamalı.
İsrail Başbakanı Naftali Bennett'in Binyamin Netanyahu’nun 12’den fazla ziyaretini hatırlatan Moskova ziyareti ve kendisiyle ilgili sızdırılanlarla başlayalım.
Ziyarette İsrail hükümetlerinin Suriye'de İran'ı kuzey sınırlarından uzaklaştırabilecek ve rolünü sınırlayabilecek bir Rus rolüne güvenmeye devam ettiğini gösteren sıkıcı ve belirsiz açıklamalar monoton bir biçimde tekrarlandı.
Söz arasında bu arzunun gerçekleştirilmesinde Esed’in olası rolüne ilişkin ima dahi yenilendi.
İsrail'in yeni hükümetiyle devam eden bu politikası - çıkmazı, Tel Aviv'in Amerikan kalkanı olmadan İran'a karşı geniş bir savaşa girişememesinin, hatta bir yıldırım saldırı düzenleyememesinin sonucudur.
Bu, şu anda mümkün değil. İkincisi, İsrail Viyana'daki nükleer anlaşma müzakerelerinin sonucu konusunda kaygılı.
Washington ile ilişkiler daha sıcak hale gelse de, henüz İsrailli yöneticilere güven verecek bir düzeye ulaşmadı. Bilindiği gibi ABD ile İsrail arasındaki tartışma konularının büyük bir bölümü İsrail hükümeti içinde de tartışılıyor. En öne çıkanları da, nükleer anlaşmaya ilişkin tutum ve geleceğine gölge düşüren İsrail-Filistin çatışmasının çözümüne yönelik yaklaşımdır.
Bennett'in Moskova ziyareti ile Suriye devrimi ve Esed rejiminin ihlallerinin üzerinden geçen 11 yıldan sonra İsrail'in tutumunda dikkate değer olan husus, İsrail hava saldırılarının birincisi rejimi, ikincisi altyapıyı hedef almaması konusunda Moskova ile vardığı uzlaşmadır.
Tel Aviv’in  2018'de verilen ve bugüne kadar yerine getirilmeyen söze dayanarak İranlıları kuzey sınırlarından uzaklaştırmakta Moskova'nın bir rol oynayacağı ihtimaline güvenmeye devam etmesidir.
Moskova ve Tahran arasında, ihtilaflar olduğuna hiç şüphe yok.
Bunun ilk nedeni, Rusya'nın Suriye krizinde İran'dan uzakta, Tel Aviv, Ankara ve Washington gibi etkili güçlerle artan koordinasyonu.
İkincisi Moskova'nın, ABD'nin Suriye'den çekilmesinin ardından doğudaki varlık alanlarını genişletme girişimleri ve Ürdün’den Lübnan’a (Suriye’den geçerek) doğalgaz taşıyacak Arap boru hattı projesi.
Bu proje, yaptırımların kaldırılması halinde gelecekte bu boru hatlarını doğalgaz ve petrolünü pazarlamak için kullanma olasılığı nedeniyle İran'ın da çıkarına.
Ayrıca Rusya ve İran’ın Suriye'deki ittifaklarının kırılgan olduğuna ve her birinin kazanç elde etmek için diğerini bir kart olarak kullandığına şüphe yok.
Ancak bu, Rusya'nın, ABD'nin veya İsrail'in sunabileceği ya da sunamayacağı bir karşılık olmadan bunu yapacağı anlamına gelmiyor. Çünkü İran'ın Suriye'deki varlığı askeri, siyasi, sosyal ve dini boyutlarıyla kökleşmiş, dolayısıyla koparılıp atılması zor.
İsrail politikasını takip eden biri için, İsrailli liderlerin ve yetkililerin, Moskova'nın İran'ın Suriye'deki genişlemesini dizginleme kudreti hakkında söylediklerine kani olduklarına inanması kuşkusuz zor.
Bu bağlamda, İsrail'in bu konudaki seçeneklerinin yukarıda bahsettiğimiz nedenlerden ötürü sınırlı hale geldiği belirtilmeli.
Buna ilaveten, İsrail aralarında barış anlaşmalarının olduğu Ürdün ve Mısır ile Irak arasındaki yakınlaşmanın ve Lübnan ile Suriye’nin de buna dahil edilmesi girişimlerinin habercisi olan bölgedeki yeni iklimden de korkuyor.
Birden fazla medya kuruluşunda yer alan, İsrail’in askeri ve güvenlik ilişkilerin yanı sıra ekonomik rolleri kapsayan, buna ilaveten Arap ülkelerini de kapsayacak biçimde genişletilmesi niyetlenen bir forum kurma arzusuna dair haberlerin arkasında belki de İsrail'in bu endişesi yatıyor.
İsrail’in bu tutumuna ilaveten, uluslararası topluma geri dönmesi, izolasyondan kurtarılması, Arap ve Batı ülkeleriyle ilişkilerinin normalleşmesi yöntemiyle Suriye rejimini İran’ın kontrolünden uzaklaştırma ve Arap kucağına iade etmeye dönük Arap girişim ve tutumları öne çıkıyor.
Kendisi ile ilişkileri normalleştirmeye çalışan ülkeleri hedef alanlar dahil rejimin on yıllar boyunca işlediği tüm ağır suçlara rağmen, böyle girişimlerde bulunuluyor.
Arap ülkeleri sanki rejimin kendileri ve Suriye halkına karşı işlediği tüm vahşeti affediyorlar.
İkincisi, Arap ve yabancı ülkeler Suriye’nin yeniden imarına katkıda bulunmaya teşvik ediliyor ve bu yöndeki ilk adım da, Suriye üzerinden Ürdün’den Lübnan’a elektrik nakledilmesi ve Suriye’deki doğalgaz hattının Mısır doğalgazını Lübnan’a taşımakta kullanılması konusunda varılan anlaşma.
Mısır ve Ürdün’ün Ceaser yaptırımlarından muaf tutulmaları, özelde ABD’nin genelde Batı’nın Suriye rejimini kontrol altına alma çabası kapsamında bu tür girişimlere yeşil ışık yaktığına işaret ediyor. Yakında Cezayir’de düzenlenecek olan Arap Birliği zirvesinin sonuçlarının bu yönelimi perçinlemesi bekleniyor.
Beşşar Esed rejiminin İran'dan ayrılmaya ve ülkesindeki genişlemesini daraltmaya gerçekten istekli olduğu ve buna gücünün yetebileceği doğru mu? Bu sorunun cevabı verilirken, İran-Suriye ilişkisinin 1979'daki İran devriminin başlangıcına kadar uzandığı göz ardı edilmemeli. Hafız Esed bu ilişkiyi yavaş yavaş inşa etti ve İran'ı bölgeye soktu, ardından oğlu Beşşar bu süreci pervasızca tamamladı.
Bu ilişki köklü ve İran’ın askeri güçlerden ziyade danışmanlara, Suriye istihbaratı ve kurumları içine sızmasına dayanan Suriye'deki askeri varlığının ötesine geçiyor.  
Suriye askeri birliklerinin çekirdeğini oluşturan İran bağlantılı milislerin büyüklüğü ve rolleri de bu varlığa ekleniyor. Hizbullah’ın geçmişten bugüne Suriye rejimini korumadaki büyük ve belirleyici rolü de unutulmamalı.
Bazı Arap ülkelerinin Esed rejimiyle normalleşme arayışında olduğu, İsrail'in mevzilerini vurmaktan kaçındığı ve Rusya'nın ülkedeki İran varlığına karşı çok temkinli davrandığı bir dönemde, Viyana'da Tahran ve Washington arasındaki nükleer müzakereler, sekteye uğramış bir halde.
İran'ın ABD'den anlaşmadan geri çekilmeme taahhüdü alana kadar nükleer anlaşmaya dönmeme arzusu müzakerelerin başarısız olmasının nedenlerinden biri. İran yaptırımların kalıcı olarak kaldırılacağına dair bir taahhüt almak ve yatırımlar için cazip ve sağlam bir ekonomi inşa etmek istiyor.
Mevcut ABD yönetimi ise İran’ın anlaşmaya uymaması veya belirli anlaşmazlıkların yaşanması ihtimaline karşı ne kendisini ne de gelecekteki yönetimleri bağlayacak böyle bir taahhütte bulunmayı reddediyor.
Yukarıda bahsedilenlerin hepsinin bir sonucu olarak, Esed rejimini İran'dan uzak tutma yanılsamasına dayanarak onu izolasyonundan kurtarmak akıllıca ve çıkara uygun mudur?
Bir yanılsama diyoruz çünkü geçmişte İran'ı bölgeye getiren, daha sonra İran’ın onun yönetimini koruduğu kişiyi izolasyondan kurtarmak,  İran'ı güçlendirmek, rolünü kabul etmek hatta Suriye ve bölgede bu rolünün yerleşmesini sağlamakla eş anlamlıdır.
Viyana müzakereleri sekteye uğradı, uzun ve sonuçsuz bir süre devam etmesi muhtemel müzakere diplomasisi tüneline girdi.
Bir yanda ABD-İran düşmanlığı sürerken, öte yanda Rusya'nın İran'ın Suriye'deki performansından duyduğu memnuniyetsizlik var.
Bunların yanı sıra İran-Arap ve özellikle de Körfez ülkeleriyle anlaşmazlıklar devam ediyor ve Tahran birden fazla konuda şantajlarını sürdürüyor.
Bütün bunlar, Araplar ve Amerikalılar kendisini iyi değerlendirirlerse, İran'ı kuşatmak ve evcilleştirmek, bölgede kaybedilen dengeyi minimum ölçüde yeniden sağlamak, mevcut aşamada önü neredeyse açık İran genişlemesini rahatsız etmek için bir fırsat oluşturabilir.