İstemi Yılmaz
TT

Türkiye’nin Suriye operasyonu Rusya’ya mı takıldı?

İç politikada derin tartışma yaratan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye’de askeri faaliyetlerine izin veren tezkerenin TBMM’de kabulü üzerinden bir hafta geçti. Her ne kadar ülke gündemi suni konu ve spekülasyonlarla meşgul edilse de bölgeyi takip eden uzman ve gazetecilerin gözü Suriye’deki terör örgütü YPG/PKK’ya yönelik gerçekleştirilecek askeri harekatta. Fakat ortada henüz operasyon yok.
Aslında bölgedeki TSK ve Suriye Milli Ordusu (SMO) birlikleri son bir haftadır yoğun bir hazırlık içerisinde. Türk askeri SMO güçlerini toparlıyor, terör mevzileri zaman zaman bombalanıyor, sivil halkı uyaran “Geliyoruz” temalı bildiriler havadan bırakılıyor ve YPG/PKK kontrol noktaları sık sık İnsansız Hava Araçlarıyla (İHA) taciz ediliyor. Hatta TSK Rus askerleriyle devriyeleri dahi durdurarak saldırı pozisyonuna geçti. Ayrıca Washington’a da YPG’nin sınırdan 30 km derinliğe çekilmesi ve teröristlerin ve Tel Rıfat ve Münbiç’i terk etmesi gerektiği bildirildi.
Hazırlık aşamasındaki operasyonun en geniş anlamdaki askeri hedefleri Fırat’ın batısında Tel Rıfat ve Münbiç, Fırat’ın doğusundaysa Ayn el Arab ve Ayn İsa olarak ifade ediliyor. Ancak bu hedefler gerçekçilikten uzak. Bölgede hem Pentagon hem de Kremlin etkin konumda. Tamamı terör örgütü YPG/PKK kontrolündeki bölgelerde Ayn İsa ve Tel Rıfat’ta Rus bayrağının dalgalandığını, Münbiç ve Ayn el Arab’da ise Amerikan zırhlılarının cirit attığını görmek mümkün. Dolayısıyla bu durum, yoğun bir diplomasi trafiğini de beraberinde getiriyor.
Washington yönetimi YPG/PKK’ya zaman kazandırmak adına bölgedeki üçlü anlaşmaları öne sürüyor. Selefi Donald Trump’la Ortadoğu politikasında ayrışmak zorunda olan ABD Başkanı Joe Biden’ın manevra alanı sınırlı. Bu nedenle Pentagon, terör örgütünü yüzüstü bırakmadığını göstermek için bölgeye silah-mühimmat takviyesi yapıyor. Diplomatik alanda ise YPG/PKK’yı Esed rejimiyle masaya oturtmaya çalışıyor. Örgütün siyasi kanadı PYD’nin üst düzey isimlerinden Aldar Halil yerel bir kanala verdiği demeçte Şam’la doğrudan diyalog kurmaya hazır olduklarını söyledi. Elbette Halil’in sözleri Amerikan’ın kulağına fısıldadığı stratejinin bir parçası. Zira ABD, bu hamleyle Rusya’ya “anlaşabiliriz” mesajı veriyor. Hafta içinde düzenlenen basın toplantısında konuşan ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü John Kirby’nin ifadeleri bu planın işareti: “Suriye’de Rusya ile iletişim kanallarını açık tutmaya çalışıyoruz.
Sahadaki en avantajlı konum kesinlikle Moskova’ya ait. Rusya, TSK-SMO kanadından ve Pentagon’dan gelen teklifleri değerlendirmekle meşgul. Kremlin’in Ankara’dan talebi muhalif grupların son kalesi konumundaki “İdlib’de bir an önce kilit noktaların rejime teslim edilmesi.” Washington’dan beklentileriyse Fırat’ın doğusunda terör örgütü YPG/PKK çemberinde kalan “Kamışlı’nın ABD askerlerinden arındırılması.” Bu amaçla bölgeye Su-35 savaş uçakları sevk edildi bile.
Normal şartlarda SMO’nun 2 Kasım’da askeri operasyona başlayacağı iddia ediliyordu. Görünen o ki diplomasi muhaliflerin önüne set çekmiş durumda. Harekatın ilk etapta Fırat’ın batısında Tel Rıfat, Fırat’ın doğusunda da Ayn İsa ile sınırlı kalması muhtemel. Rus etkisinin görüldüğü söz konusu YPG/PKK mevzilerine karşılık Moskova’nın “İdlib’in ve M4 karayolunun kalbi konumundaki Eriha’yı istediği” dile getiriliyor.
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde terör örgütü YPG/PKK’ya yönelik harekatı ilk aşamada Rusya’ya takıldı. Kaybedilen zaman YPG’lilere diplomatik manevra alanı açıyor. Bugüne kadar örgütün karşısına çıkan fırsatı rejim nezdinde meşruiyetini perçinleyerek kullandığına şahit olmadık. Fakat yine de zaman kaybının operasyondaki askeri hedeflerin sayısını sınırlandıracağı söylenebilir.