Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

İran ve ABD fili

Suudi Arabistan, İran'la “görüşmelerin hâlâ istikşafi olduğunu ve henüz somut sonuçlara ulaşmadıklarını” duyurdu. Aynı zamanda Beyaz Saray, ABD-Batı dörtlü bir bildiri yayınladı ve bildiride İran’ın “kışkırtıcı eylemlerinin hızlandığına” dair uyarıda bulundu.
Peki bu bildiri veya Suudi Arabistan ile yapılan müzakereler Tahran’ın davranışlarını değiştirmesini sağlayacak mı? İran’ın her zaman havuç olmayacağını sopa da olacağını hissetmesini sağlayacak mı? ABD’nin son zamanlarda İran’a yaptırımlar uyguladığı doğru. Ancak bu yeterli mi?
Tüm bunların dışında, Washington'da İran'a karşı askeri harekâtın düşünülmesi gerektiğini dile getiren sesler yükseliyor. Örneğin ABD'nin eski Ortadoğu Temsilcisi Dennis Ross, Foreign Policy dergisinde dikkat çekici bir yazı kaleme aldı. Ross söz konusu yazısında Tahran’ın artık Washington'u ciddiye almadığını, bu yüzden Biden yönetiminin nükleer dosyada ilerleme kaydetmeyi istiyorsa askeri olasılıkları bir kez daha masaya yatırması gerektiğini ifade etti.
Peki şunu sorayım: İran uyarıları ve müzakereleri ciddiye alıyor mu? Şüpheliyim. Zira İran sadece karşı tarafı oyalamakla kalmıyor, aynı zamanda son zamanlarda bir insansız hava aracıyla (İHA) bir ABD üssünü hedef aldı. Husiler saldırganlıklarını ve terörlerini sürdürürken, Tahran'a bağlı silahlı grupların seçim sonuçlarını değiştirmek için Bağdat'ı ateşe vermeye çalıştığına şahit oluyoruz.
Tahran, ABD yönetiminin şu anda iç sorunlar yüzünden kenara sıkışmış olduğunun ve kimin düşman olduğunun yeniden belirlenmesi hususunda kafasının karışık olduğunun farkında. Aynı zamanda İran ABD filinin düşmanların değil müttefiklerin odasında olduğunu da çok iyi biliyor. Her şey bir yana Washington hala aralarında hiçbir şahin olmadığı bir güvercin takımıyla İran’la uğraşıyor. Washington hala İran'ın sabotajları karşısında dişlerini çıkarmış değil.
Örneğin Washington'un Suudi Arabistan ile bir füze anlaşması yaptığı doğru. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü anlaşma için “Suudi Arabistan’a karşı sınır ötesi saldırıların artmasından sonra yapıldı” dedi. Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada anlaşmanın “Başkan Biden'ın Suudi Arabistan'ın bölgesel savunmasını destekleme taahhüdüne uygun” olarak geldiğini söyledi.
Tüm bunlara rağmen İran, terörist Kasım Süleymani'nin Bağdat'ta ABD tarafından yapılan bir hava saldırısı ile öldürülmesinden bu yana ‘sopanın’ etkisini hala hissetmedi. İran'ın sadece güç dilinden anladığı her daim biliniyordu. Zira Tahran müzakereleri diplomatik bir çözümün parçası olarak görmüyor. Ayrıca uyarıları dikkate almıyor.
Dolayısıyla tıpkı ABD Senatosu'na bağlı Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Jim Risch’in dediği gibi ne dörtlü bildirinin ne de Suudi Arabistan-İran müzakerelerinin bir faydası olacak. Taran’ın gözü şu anda sadece İsrail’e odaklanmış durumda. Risch Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte “İran’ın asla bir nükleer silah edinemeyeceğinden” emin olduğunu söyledi. “İsrail’in buna izin vermeyeceğini” söyleyen Risch “Bunu durduracak olan ABD değil. Müzakere masasında oturan taraflardan hiçbiri de olmayacak. Kimi kastettiğimi biliyorsunuz” dedi.
Önemli gazete röportajının ayrıntılarında geçtiği gibi senatöre İsrail’in bunu yapamayacağına dair bir endişesi olup olmadığı sorulduğunda “Endişelenmiyorum. Eminim ki İsrail bunu yapacak” dedi.
Bu yüzden İran'ın gözü artık Biden yönetiminde değil İsrail'de. Ondan korkuyor, ki kesinlikle Tahran’ın anlayacağı dil de bu.