Velid Haduri
Enerji konusunda uzman, Iraklı yazar
TT

COP26: 100’den fazla ülke metan emisyonlarını azaltma sözü verdi

26. İklim Değişikliği Konferansı (COP26), Birleşmiş Milletler himayesinde, onlarca devlet lideri ve çevreyi destekleyen çok sayıda sivil toplum kuruluşunun katılımıyla Glasgow’da gerçekleşiyor. Bu iklim konferanslarında, toplantıların ‘birkaç fikir ve programın sunulduğu’ iki veya üç hafta sürmesi âdettendir.
Bu konferansların sonuçları son anlara kadar önceden bilinmemesine rağmen, daha önce sıfır emisyon elde etme düşüncesinin, ‘yeni bir dünya düzenine girme yolunda tüm dünya ülkeleri tarafından uygulanması için’ bir gerçeklik haline geldiği çok açık. Evet, sıfır emisyona ulaşmak için belirlenen tarihlerde farklılıklar var. Bazıları 2050 yılına kadar gerekli hedefi belirlerken, Çin gibi diğer ülkeler ise 2060 yılını belirledi. Zamanlamadaki bu tutarsızlıklar, yaklaşmakta olan uygarlık değişimi ışığında marjinal görünüyor. Anlaşmazlıklar, petrolden, gazdan ve açık havadan kaynaklanan karbondioksit emisyonlarının yakalanmasında teknik ve bilimsel gelişmede ilerleme olasılığından kaynaklanıyor.
Suudi Arabistan gibi büyük petrol ülkeleri, 2060 yılına kadar emisyonları sıfırlamaya çalışıyor. Ama önümüzdeki onlarca yılda bilimsel gelişmelere bağlı olarak, yüzyılın ortasına kadar sıfır emisyon hedefine ulaşma potansiyeli de mevcut. Karbondioksit emisyonlarını yakalamanın petrol üretiminden, metal üretiminden ve hatta açık havadan kaynaklanan tüm emisyonları içereceğini belirtmekte fayda var.
Nitekim, ilk açık hava emisyonları yakalama tesisinin inşası yakın zamanda ilan edildi. Bu durum, dünyanın karbon emisyonlarını yakalama teknolojisini iyileştirmek ve geliştirmek için bilimsel başarılarda kat etmesi gereken uzun bir yol olduğu anlamına geliyor.
100’den fazla ülke, COP26 Konferansı’nın ilk haftasında küresel ısınmayı mümkün olan en kısa sürede azaltmaya katkı sağlamak için, küresel metan emisyonlarını bugün ve 2030 arasında yaklaşık yüzde 30 oranında azaltma sözü verdi.
Sıfır emisyon hedefine ulaşmak artık gerçek oldu. Hedeflenen tarih, yüzyılın ortası olmasına rağmen ancak özellikle Avrupa’daki gençlerden geniş bir halk desteğinin olduğu ve bu desteğin hükümetler tarafından peş peşe benimsendiği ortaya çıktı.
Enerji geçişinin ve hidrokarbonlardan sürdürülebilir enerjilere doğru enerji değişiminden kaynaklanan medeniyet değişiminin karşı karşıya olduğu başka zorluklar da var. Bu değişikliğin maliyeti pahalıdır. Örneğin istatistikler, Sahra altı Afrika ülkelerinin bu enerji değişikliğinin bedelini karşılamak için on yıl boyunca yılda yaklaşık 1,2 trilyon dolar dış yardıma ihtiyaç duyacağını tahmin ediyor.
Bu miktarı sağlamak için, ‘İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra Avrupa’nın Yeniden İnşası için Marshall Planı’nda gördüğümüz gibi’ ülkelerden henüz taahhüt alamıyoruz.
Bir de Beyaz Saray’daki ilk gününden çevreyi ve yenilenebilir enerjileri desteklemek için trilyon dolarlık bir bütçe talep eden ABD Başkanı Joe Biden’ın yaşadığı ABD deneyimi var. Başkan Biden, bütçe tasarısını Demokrat Parti’nin çoğunluğa sahip olduğu Kongre’nin her iki kanadına da gönderdi. Ancak partisinin bazı üyeleri ona karşı çıkarken, bazıları da Glasgow’a gelene kadar bütçenin onaylanmasını engelledi. Bu durum ise Kongre’nin her iki kanadından da onay henüz alınmadığı için, desteklediği bazı önerileri desteklemesinin, kendi açısından zor olduğu anlamına geliyor.
Başkan Biden, partisinin kendisine ve Demokrat çoğunluğa olan sadakatine güveniyordu. Ancak ABD Başkanı iki bütçeyi bir araya getirdi: Sosyal bütçeye eklenen, yaklaşık bir trilyon dolar değerindeki enerji ve iklim, ayrıca birkaç trilyon dolar olarak tahmin edilen altyapı inşaatı. Bir grup Demokrat milletvekili, bütçenin büyüklüğüne ve bu paraya ulaşılacak vergilere karşı çıktı.
ABD’li seçmenlerin 2022 sonbaharındaki ara seçimler öncesinde vergi artışına karşı tepkisi korkusuyla Demokratlar, bütçeye karşı çıkarak önüne engel koydular. Kömür üreten eyaletlerden bazı Kongre üyeleri ise, gelecekte kömür kullanmama olasılığına itiraz ettiler.