Memun Fendi
TT

Seyfulislam… Tehlike mi yoksa bir fırsat mı?

Seyfulislam Kaddafi’nin Libya’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanıp kazanmaması bir tarafa, seçimlerde yarışması dahi bazılarının düşündüğü gibi bir tehlike değil fırsattır. Bunu, Arap Baharı'nın ve bölgemizde demokratik dönüşüm fikrinin destekçisi olmama rağmen söylüyorum. Mısır'daki Ocak 2011 Devrimi’nin zirvesinde, rejim kalıntılarının varlığının ulusal bir gereklilik olduğuna ve onları siyasi sahneden dışlayıp Arap Sosyalist Birliği gibi devrim için yeni tek bir parti kurmanın Mısır'daki demokrasinin geleceği için bir felaket olacağına inananlar arasındaydım. O günkü görüşüm hepimizin nehri, yani tek partiyi arkamızda bırakacağı ve kalıntıların nehrin bir tarafında, devrimin destekçilerinin ise diğer tarafında kalacağı fikrine dayanıyordu. Böylece ABD’deki Cumhuriyetçi ve Demokrat kanatların oluşturduğu gibi genel hatları belli iki partimiz olacaktı. Ancak Mısırlılar olarak her zaman yaptığımız gibi nehri hepimiz geçtik.
Libya'da demokrasinin inşa edilme fırsatı Mısır'dakinden daha fazla olabilir. Bunun pek çok sebebi var ama en önemlisi şu ki Libya toplumunda net bir bölgecilik fikri var. Seyfulislam da Sirte, Trablus, Beni Velid, Bingazi ve daha birçok şehirde destekçisi olmasına rağmen adaylık başvurusunu Sebha kentinde yaptı. Zira Kaddafi rejiminin ülke genelinde örgütlü bir şekilde destekçileri vardı. Diğer yandan eski Ulusal Mutabakat Hükümeti'ndeki (UMH) İçişleri Bakanı Fethi Başağa gibi başka bir aday daha var. Başağa'nın Mısrata da dahil olmak üzere batı bölgesindeki bazı bölgelerde ağırlığı bulunuyor. Bunlar birçok ekonomik ve finansal getirileri olan, ticari ve kentsel bölgelerdir.
Seyfulislam ‘Eylül’ü temsil ediyorsa, Başağa ‘Şubat’ı temsil ediyor. Cumhurbaşkanı adaylarının sayısının fazla olmasına ve kesiştikleri noktalar bulunmasına rağmen kabaca, Seyfulislam'ın cumhurbaşkanlığı savaşına girmesinin seçimi Libyalıların deyimine göre 'Eylül' ve 'Şubat' arasındaki bir rekabete dönüştürdüğü söylenebilir.
Bununla birlikte haritaya baktığımızda bir aday önceki rejimi, başka bir aday ordunun gücünü, bir diğer aday parlamento deneyimini, dördüncüsü ise iş insanları ile hükümet yetkililerini temsil ediyor gibi görünüyor. Bu ideolojik ve bölgesel çeşitliliğe aşiretlerin kesişim noktalarını da eklerseniz, Mısır deneyiminde gördüğümüz gibi sadece ideolojik sloganlar çeşitliliğinden ziyade sahada destekçilere sahip olan bir çeşitlilik hali ile karşı karşıya olursunuz.
Kabilesel ve bölgesel çeşitlilik, Libya deneyimine, kendisini Lübnan örneğine ve dağın Lübnan ve güneyi ile ilişkisine daha yakın ancak mezhepçilik içermeyen bir şeye götüren karşılaştırmalı bir nitelik kazandırıyor. Sahadaki gerçek çeşitlilik, demokratik yapının başlangıcıdır ve Libya anayasası bölgeler arasında federal bir birlik kurulması fikrini kabul ederse, bu yapının birbiri ile uyumu artabilir.
Ancak Seyfulislam Kaddafi'nin adaylığının, sahada zaten var olduğunu iddia ettiği bu denklemle ilişkisi nedir? Seyfulislam bölgeleri aşan bir şahsiyettir. Bunun sebebi de eski rejimin yüzünü, yani sadece 2011 Şubat Devrimi ile sona eren bir rejimin ideolojisini değil, aynı zamanda istikrar arayan ve devrim sonrası kaos ve iç çekişmelerden nefret eden çoğunlukta gördüğümüz ya da işittiğimiz özlemi temsil etmesidir. Bu özlem çeken kişileri “Senin günlerinden eser kalmadı” grubu olarak adlandırabiliriz. Aynısını Irak’ta Saddam’a karşı duyulan özlemde de görmüştük.
Seyfulislam Libya ulusal uzlaşı fikri için bir fırsatı ve sembolü temsil ediyor. Seyfulislam olmasaydı geçmişin sayfalarını geride bırakmak isteyen ve Libya gibi geniş topraklara ve zengin kaynaklara sahip olan, içeriden önce dışarıya gözünü diken bir ülkede istikrarın sağlanması için uzlaşı formülü arayan Libyalılar onu ortaya çıkarırdı.
Önceki bir rejime karşı devrim yapmak, bazılarının iddia ettiği gibi intikam değil, daha çok uysallaştırıcı bir deneyim (humbling experience) gerektirir. Seyfulislam'ın son on yılda yaşadığı güç ve otorite açısından uysallaşma deneyimi kendisini Albay Muammer Kaddafi'nin oğlu değil, dalgalarının Libya toplumunu oradan oraya sürüklediği iç çekişmeler denizinin ortasında ulusal bir uzlaşı arayan sıradan bir Libyalı yapıyor.
Seyfulislam ile Arap Baharı öncesinde, Londra'da olduğu sırada tanışmıştım. Kendisi ile birden fazla kez konuştum. Bu da mizacı hakkında bir fikir edinmeme yardımcı olmuş olabilir.
Seyfulislam, 2010'dan 2011'e kadar babasının rejimine karşı olanların safındaydı. Libya'nın işlerini yürütenlerden şikayetçiydi. Durum öyle bir noktaya ulaşmıştı ki Seyfulislam Şubat Devrimin’e kadar olan süreçte babasıyla konuşmamıştı.
Bunu direkt kendisinden duydum. Libya devrimi sırasında Libya’ya dönüp kabile coşkusunun kendisini alıp eğitimini ve düşünce yapısını yansıtmayan bir sahneye sürüklediği sırada, bir aracın üstünde kullandığı sözleri sarf etmesi benim için oldukça şaşırtıcıydı.
Burada söylemek istediğim şey, Seyfulislam'ın sahnedeki varlığının son 10 yıldaki uysallaştırıcı deneyimden ve Libya'nın çeşitli bölgelerinde sahadaki gücün kısıtlayıcılarından ötürü Libya'yı intikam dünyasına sokmayacak olmasıdır. Ayrıca kişisel görüşlerime dayanarak söylüyorum ki Seyfulislam intikam duygusu taşıyan biri değil. Bilakis deneyimlerinden ders çıkarabilen ve Libya'yı modern bir devlete taşıma noktasında gerçek bir arzusu olan biridir.
Seyfulislam, cumhurbaşkanlığını kazanma şansı çok yüksek olmasa da bu Libya için uzlaştırıcı bir fırsat olabilir. Libyalıların silah namluları yerine işi seçim sandıklarına götürerek çözmeyi kabul etmesi ve Libya'daki çatışmayı yönetme aracı olarak Seyfulislam ile eski rejim ve yandaşlarının kalıntılarının seçimlere katılmasını kabul etmesi kapsamlı bir ulusal istikrar sürecine doğru gerçek bir başlangıç teşkil edebilir.
Bu bakımdan tüm tarafların demokratik oyunun kurallarını kabul etmesi şartıyla ​Seyfulislam'ın adaylığının bir tehlike değil, bir fırsat olduğunu söylüyorum.