Tevfik Seyf
Suudi yazar ve düşünür
TT

İsteyerek ya da zorla… İşte böyle değişiyoruz

Kıymetli dostlarımdan biri bana teknolojinin bireysel kimlik üzerindeki etkisine ilişkin şu soruları yöneltti: Bu etkinin doğası nedir ve nasıl meydana gelir? Yönünü ve yansımalarını belirlemede bizim bir katkımız var mı?
Daha önceki bir yazımda bu konuyu bir tür küçümseme ile ele aldığımı fark ettim. Zira konu dikkatli bir şekilde incelenmiyor ve yerel araştırmacılar tarafından ciddi ve isabetli bir meydan okuma olarak ele alınmıyor. Bir de konuya gençleri kültürel olarak iletişim kurdukları toplumların davranışlarından internet, görsel medya veya seyahat yoluyla etkilenmesiyle sınırlayan ve derinlere kazınan zihinsel dönüşüme bakmayanlar da var.
Peki, konuyu açıklığa kavuşturalım: Burada prensip olarak tek bir teknolojik gelişmeden veya ekonominin belirli yönünden izole edilmiş olmaktan bahsetmiyoruz. Üretimine veya gelişimine katılmadığımız için teknoloji ile ilişkimizin ürünlerinin kullanımıyla sınırlı olduğu doğrudur. Ancak bu kullanım bir boşlukta gerçekleşmez. Yeni bir yaşamın ve ekonomik modelin parçasıdır. Bu, teknolojinin doğası ve sınırlamaları hakkında bir dereceye kadar bilgi sahibi olunduğunu ve geçmişte çok gerekli görünen bağlılıklardan taviz vermeye (psikolojik olarak) hazır olunduğunu gösterir. Buna en örnek bir gencin ailenin kontrolünde olmayan özel bir telefona sahip olmasının kabul edilmesidir. Bu geçmişte, özellikle de genç kızlar için (aslında bu çok muhafazakar aileler arasında halen bir sorun ve çatışma nedenidir) mümkün olan bir durum değildi.
Teknoloji tek başına gelmiyor. Aynı kullanıcıda fiilen meydana gelen bir dönüşümü de ifade ediyor. Ayrıca yeni fırsatlara, yani diğer olası dönüşümlere kapı açıyor. Gözlerimizin önünde olan sadece bir ‘şey’ ya da ‘meta’ değil, ebeveynlerimizin seçimlerinden farklı yaşam seçimlerinin bir sembolüdür. Aslında ebeveynlerimiz bu seçenekleri reddetmedi. Bunlara karşı tutumları ne olurdu bir fikrimiz yok. Çünkü bunları bilmiyorlardı. Bunları, bizim başımıza geldiği gibi onların da hayatlarına empoze etmediler.
Teknoloji hayatımızın özünü değiştiriyor. Geçim kaynaklarını ve yaşam biçimini derinden etkiliyor. Ayrıca alışık olduğumuz bilgi kaynaklarını ortadan kaldırarak yeni kaynaklar yaratıyor. Bu -gizlice- bizi bir parçası olduğumuz tarihsel ufuktan koparıp farklı ufuklara yönlendirdiği anlamına geliyor. Bu nedenle her bireyin yaşamına -zorla- yansıyan ve böylece ülkenin ekonomik haritasındaki konumunu değiştiren fakat ondan da önce kendine ve yaşama biçimine bakışını değiştiren paralel gelişmelerden bahsediyoruz. Bu değişim, önceki benliği ile şimdiki benliği arasında bir karşılaştırma ve her birinin tanıdığı veya tanımak istediği diğer insanlarla olan ilişkisi ile sağlanır.
Kendinize ve bugün ilişki içinde olduğunuz insanlara bakın; 30-40 yıl önce nasıldınız? İşleriniz, geçim kaynaklarınız, sosyal ilişkilerinizin kapsamı, kültürünüz, anne- babanız ve kardeşleriniz ile olan ilişkiniz, özlemleriniz, her birinizin kendinize ve etrafınızdaki dünyaya ilişkin vizyonu nasıldı? Bu unsurların her biri insan zihninin şekillenmesine, yani kişiliğini veya kimliğini şekillendirmeye katkıda bulunur.
Kendi neslinizin bireylerini ile sonraki nesillerinki ile karşılaştırın: Gelir kaynakları ve temel değerlerde, düşünmede, isteklerde ve korkularda, fikirler ile kanaatler arasındaki geçiş hızındaki farklılıklara bakın. İki kuşak arasındaki farklılıklar kimliği oluşturan, yani bir kişinin kendisini ve dünyasını anlamasını etkileyen faktörlerdeki değişimi yansıtır.
Sözün özü şu: Teknoloji ve ekonominin dönüşümü bizi yavaş bir şekilde ama derinden değiştiriyor. Bunun nedeni ekonomisi, teknolojisi, bilgisi ve değerleriyle yeni dünyaya katılmayı seçmemizdir.