Salih Kallab
Ürdünlü yazar. Eski Enformasyon, Kültür ve Devlet Bakanı
TT

Hitler ve Netanyahu arasında… Nazi Almanyası ve İsrail!

Sadece bir tane değil, birden çok sorunun olması yeni bir şey değil. Osmanlıların, onlardan önce Haçlıların ve ülkeleri silip süpüren ya da içinden geçen bütün işgalcilerin bu bölgeyi hakimiyetleri altına alması ile sorunlar çoğalmaya başladı. En sonuncu trajedi ise İngilizlerin işgali oldu. Siyonist olan Yahudileri bu topraklara getiren ve onlar için Filistin’de her yeri işgal eden bir devlet kuran İngilizlerdi. Bu devletin işgalleri öyle bir noktaya vardı ki, Kudüs’teki İslami kutsal mekanlara el koyuyor ve bu eli bütün bir Batı Şeria boyunca uzanıyor. Ayrıca bu devlet Binyamin Netanyahu döneminde, Filistin halkının 1967'de işgal ettiği topraklar üzerindeki haklarını tanımayı reddediyor.
Tüm bunların başı, suçlu diktatör Adolf Hitler'in tarihi yenilgisinden ve Nazi Almanyasının çöküşünden önce ülkesindeki ve bazı Avrupa ülkelerinde elinin uzandığı Yahudileri yok etme isteğine dayanıyor. Gerçekte bunun bedelini ödeyen ise Filistin halkı oldu. Zira İngilizler Filistin vatanında, içinden zalimlik ve ırkçılık fışkıran Binyamin Netanyahu’nun da bir süre liderlik ettiği İsrail devletini kurdular.
Yıllardır ortada dolaşan soru şu:
Filistin halkının günahı ne ki bu bedeli ödüyor?! Adolf Hitler'in yenilgisi ve Nazi devletinin çöküşünden sonra Büyük Britanya, Yahudileri neden ülkelerine geri göndermedi?!
Britanya, şu anki haliyle ‘küçülmeden’ önce, yeryüzündeki en güçlü ‘imparatorluk’tu. Adolf Hitler'in yenilgisinden ve Nazi devletinin çöküşünden sonra Yahudileri vatanları olan Almanya’ya geri gönderebilirdi. Gerçek şu ki, Britanya oldukça geliştiği o dönemde Batı Avrupa ve dünyanın dört bir yanından Yahudileri ‘toplayıp’, denizden nehre kadar Filistin’in tamamını ve onun üzerinde Suriye’nin Golan Tepeleri’ne ve Emevilerin başkenti Şam’ın eteklerine kadar bütün toprakları fiili ve pratik olarak işgal eden bu Siyonist devleti kurduğunda tarihi bir hata yapmış oldu.
Tabi ki bu noktada olayların geriye dönük bir şekilde sorgulanması doğru değil. Zira şu anda Yahudilerin ne Britanya İmparatorluğu döneminde ne de sonrasında Almanya'ya ve ‘toplandıkları’ ülkelere geri gönderilmesi mümkün değil. Ancak yeryüzünde dört bir yana dağılan Filistinlilerin en azından 1967 yılında işgal edilen anavatanlarına dönmeleri ve Arap ve Filistinli çevreler tarafından İsrail devletinin başkenti olarak tanınmaya başlanan Batı Kudüs’ün karşısında başkenti Doğu Kudüs olan arzu ettikleri devlete sahip olmaları hala hakları!
Bu Siyonist hareket olmadan, Filistin halkı hiçbir günahı yokken Adolf Hitler'in suçlarının ve Alman Yahudilerine karşı kanlı vahşetinin bedelini ödemeden ve Büyük Britanya sahip olmadığı şeyler konusunda cömert davranıp Filistin'de eskiden beri orada yaşayan sakinlerin pahasına ‘Siyonist’ bir devlet kurmadan önce Yahudilerin özellikle tarihi Arap diyarında yabancı olmadıkları bilinen bir gerçek. Nitekim onlar, tıpkı diğerleri gibi bu bölge sakinlerinin temel bir parçasıydılar. Zira “Din Allah’ındır. Vatan ise herkesindir.”
Ayrıca Adolf Hitler'den ve Nazi Almanya'sından önce Arap başkentleri haline gelen bu tarihi megakentlerde Yahudilerin varlığı Müslümanların ve Hıristiyanların varlığı kadardı. İçlerinden bazıları, ‘Arap dünyası’ olarak adlandırılan dünyayı hedef alan tüm işgalciler ile mücadele eden milliyetçi hareketlere katılmıştı. Aslında bu, Şam, Bağdat ve aynı zamanda Kahire'de; Arap dünyası olarak tanımlanan bölgenin doğusunda ve batısındaki diğer birçok Arap şehrinde böyleydi.
İşte böyle, tarihe karışan o zamanın Yahudileri, fiili ve pratikte Arap Yahudileriydi ve o zamanın Arap kabilelerinin bir parçasıydılar. İslam güneşinin doğuşundan sonra Müslümanlar ve aynı zamanda bu Arap ülkesinin Hıristiyanları gibi aralarında 'usta' şairler ve kabile reisleri vardı. Bu Arap bölgesinde oynadıkları rol önemliydi. Aslında bu roller hala devam ediyor. Yahudilerin önde gelen isimlerinin birçoğunun eskiden beri, Dr. George Habaş ve Mişel Eflak gibi milliyetçi Arap örgütlerinin ve hareketlerinin liderleri olduğu bilinen bir gerçek.
İngilizler tarafından Almanya'dan ve dünyanın dört bir yanından Filistin halkının tarihi anavatanı olan Filistin'e getirilen ve burada kendilerine bir devlet tesis edilen Yahudiler artık köklerini saldıkları yerden çıkarılamazlar. Filistinlilerin vatanının tamamını ve Suriye’nin bir kısmını işgal ederek egemenlik kuran İsrail devleti, bu bölgede daha fazla yayılmak istiyor. Artık birçok Arap ülkesinde İsrail büyükelçilikleri var ve İsrail'de de Arap büyükelçilikleri mevcut.
Bu yüzden; tüm bu gelişmelere bakılınca ve bu bölgedeki İsraillilere bu bölgenin bir parçası olarak muamele edildiği sürece İsrail halkının etkili ve söz sahibi güçleri, Binyamin Netanyahu ve onu destekleyenlerin çizgisindeki herkesin yaptığı eylemlerin tümüne bir son vermeli. İsrail devletinin yanında başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti kurulması şartıyla, Netanyahu’nun ırkçı grubu yerine 1967 yılından önceki sınırları esas alarak İsrail’i bu bölgedeki ülkelerden birine dönüştürmeye hazır olan kişileri getirmeli.
Bu doğrultuda ‘aklı başında’ İsraillilerin, tarihin tek bir yönde ilerlemeye devam edemeyeceğini ve tarihi çarpışmalara sahne olan bu bölgenin İsrail’in yayılmacı hedeflerinden vazgeçmediği ve Filistin halkının 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan ulusal bir devlete sahip olma hakkını tanımadığı sürece bu bölgede istikrarın ve sükunetin olamayacağını anlamaları gerekiyor.