Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

LGBT topluluğunun zorbalığı!

Bugünlerde Avustralya’da eşcinselliği reddedenlerin reddetme haklarını aleni ve fiili olarak ifade etmeleriyle ilgili olarak insanlığın geleceğinin tablosu hakkında ilginç ve uyarıcı bir tartışma dönüyor!
Zamanın nasıl tersine döndüğünü görebiliyor musunuz? Eşcinsel topluluğu ya da yaygın isimleri ile 'LGBT topluluğu' ezilen, dışlanan ve savunmasız taraf iken, bugün en güçlü ve sizi eksiksiz ve aklı başında bir insan olarak kabul etme ya da etmeme ölçütlerine en bağlı olan taraf haline geldi.
Scott Morrison liderliğindeki Avustralya hükümeti tarafından önerilen bir yasa tasarısı, eşcinselliği reddedenlere bu düşüncelerini kendi kurumlarında ve kendilerine bağlı yerlerde ifade etme ve açıklama hakkını veriyor. Örneğin yasa, Katolik okullarına dini değerler adına eşcinsel öğretmenleri görevden alma veya öğrencileri okuldan atma hakkı tanıyor.
Morrison yasa tasarısını parlamentoya sunduğu sırada yaptığı açıklamada “Çeşitli dini geleneklerden gelen birçok insan, Avustralya hayatında ‘linç kültürünün' yayılmasına karşı dini korumanın olmayışından endişeli. İnsanlar, inançları bir başkasınınkinden farklı olduğu için linç edilmemeli, zulme uğramamalı veya suçlanmamalı” dedi.
Başbakan ve tasarısı, ister gerçekten eşcinsel olsunlar isterse de sadece siyasi kart oynuyor olsunlar LGBT destekçilerinden beklendik bir eleştiri yağmuru ile karşılandı. Zira Avustralya İnsan Hakları Hukuk Merkezi, tasarının ‘eşitlik hakkı ile din özgürlüğü arasında adil bir denge kuramadığını’ açıkladı.
İnsan hakları grupları ve LGBT aktivistleri yasanın insanlara bağnaz düşüncelerini dile getirme ve işyerlerinde, okullarda ve sağlık kuruluşlarında aşağılayıcı veya zarar verici yorumlarda bulunma yetkisi verdiğini söylediler.
Avustralya 2017'de eşcinsel evlilik yasasını zaten geçirmiş olmasına rağmen bu grup bununla yetinmeyerek anormal bir şeyin normalleşmesine karşı çıkan herkesi 'baskı altına almayı' istiyor.
BBC'nin haberinde yer aldığı gibi, bu gürültü patırtı ve 'zorbalık', dini grupların düşüncelerini ifade etme haklarının ciddi anlamda kısıtlandığını hissetmelerine neden oldu.
Hatta Avustralya hükümeti, eşcinsel karşıtı görüşlerini açık açık dile getiren tenisçi Margaret Smith Court’a Avustralya Onur Nişanı verdiği için bu yılın başlarında ağır eleştirilere maruz kaldı!
Bu yaşananlar sadece Avustralya’ya has bir şey değil. Zira son Avrupa Futbol Şampiyonası'nda, Macaristan Parlamentosu'ndaki eşcinsel karşıtı yasa ve halkın yasayı destekleyen tezahüratlarından ötürü herkesin Macaristan milli takımını nasıl hedef aldığını hatırlıyoruz.
Bazıları “Biz Araplar veya Müslümanların Batı'daki bu boş meselelerle ne işi var?” diyebilir. Ancak gerçek şu ki zaman bize, Batı dünyasının doğru ve temel değerlerin hakikatinin bir ifadesi olarak gördüğü şeylerin tüm dünyada da doğru kabul edilmesi gerektiğini düşündüğünü öğretti. Yoksa kim bilir belki de devletlerin uluslararası anlaşmalara göre LGBT topluluğunu kabul etmek ve normalleştirmek zorunda kalacağı bir zaman gelebilir!