Fayez Sara
Suriyeli gazeteci-yazar
TT

Suriye halkının gerçek dostunun mirasından bize kalanlar

Suriye-Rus ilişkilerinin başlangıcı 1944 yılına kadar uzanmaktadır. Bu yıl, Sovyetler Birliği ile Suriye Cumhuriyeti -o dönemki isimleriyle- arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasına tanık oldu. Sovyet Dışişleri Bakanı Nikolay Novikov’un Şam'ı ziyaret etmesinin önünü açan bu adım, Moskova'nın yeni ülkeye olan ilgisini gösteriyordu ki, o sıralar Rusların bölgede ayak basacağı hiçbir yer yoktu.
Rusya, 1945’te Suriye'yi San Francisco Konferansı'na davet etmesi için ABD'yi ikna etmeye çalıştı. Böylece Suriye, diğer 40 ülkeyle birlikte Birleşmiş Milletler'in (BM) kuruluşuna katılan beş Arap ülkesinden biri oldu. Ayrıca Moskova, Fransa'nın Suriye'den çekilmesi için başlatılan uluslararası kampanyaya destek oldu. 1946'da Fransız kuvvetlerinin tahliyesini memnuniyetle karşılayanlar arasında ilk sıralarda yer aldı.
Taraflar arasındaki ilişkiler, 1948 Filistin savaşı, Sovyetler Birliği'nin bölme kararı karşısındaki tutumu ve İsrail’i tanıması ile birlikte gerilse de 1950’lerde özellikle Batı politikasını reddetme konusundaki ortak tavırları sebebiyle yeniden toparlandı. İki taraf, ilişkilerin iyileştirilmesi için Suriye’de iki önemli kapıyı araladı: Ekonomik kalkınma ve Suriye ordusunun silahlandırılması. Suriye Cumhurbaşkanı Şükrü el-Kuvvetli'nin 1956 yılında Moskova'ya yaptığı ziyaret, iki ülke arasındaki ilişkilerde bir dönüm noktası oldu. Bunu, Suriye'ye 300 milyon dolar yardım, teknik ve endüstriyel destek verilmesini içeren bir ekonomik işbirliği anlaşmasının imzalanması izledi. Suriye, Rusya ile imzaladığı bir silah anlaşmasıyla silahlanma sürecine başladı. 1960’ta Rus T-34 ve T-54 tanklarının Suriye güçlerinin hizmetine girmesinin önü açıldı. Bu, Suriye ordusunun askeri doktrininde değişimin başladığının bir göstergesiydi.
Sovyetlerin Suriye'ye doğru bu yönelimi, Mısır'a yönelik benzer bir hareketle eşzamanlı oldu. Ortadoğu’da geniş alanda varlığını tescil ettirmek amacıyla, siyasi, askeri, ekonomik ve sosyal zorluklarla yüzleşmeleri için hükümetleri destekledi ve yardım ederek bağlarını güçlendirdi. Bu şekilde Sovyetler Birliği'nin Suriye ve Mısır ile ilişkileri, bölge ülkelerinin çoğuna yayılmadan önce çeşitli alanları kapsayacak şekilde gelişmeye başladı.
Suriye-Sovyet ilişkilerinin tarihine hızlı bir şekilde göz atarsak, Sovyetlerin 1963’te Suriye’de iktidara gelen ‘Baas’ rejimine verilen desteği artırmaya odaklandığını görürüz. Sovyetlerle olan ideolojik ve siyasi yakınlaşması, ona sponsor ve dost statüsü kazandırdı. Özellikle 1970'te Hafız Esed'in iktidarı ele geçirmesinin ardından rejime verilen destek karşılığında Moskova'nın gerek bölgesel gerekse de uluslararası düzeydeki politikaları desteklendi. Sovyet desteği siyasi alanın ötesine geçerek silah, teçhizat, mühimmat ve uzmanları içeren geniş bir askeri desteğe ve diğer taraftan Fırat Barajı'nın inşası, petrol yatırımı, demiryolunun genişletilmesi, çeşitli disiplinlerde ve seviyelerde yüzbinlerce kadronun eğitim ve öğretimine dek genişledi.
Sovyetler Birliği, ideolojik ve siyasi sebeplerle, baba Esed rejiminin destekçisi ve savunucusu rolünü oynadı. Bu açıdan Moskova, özellikle 1967 savaşında aldığı yenilginin ardından Batı ve İsrail politikası karşısında rejimin yanında yer aldı. Suriye ordusunu ve ekonomisini, 1973’teki savaşta Mısır'a katılmasını sağlayacak ölçüde yeniden yapılandırdı. Rejimin bölge politikalarını ve özellikle de Lübnan müdahalesini ve Filistinlileri kontrol etme arayışını destekledi. Bununla birlikte, Suriye Komünist Partisi dahil olmak üzere içerideki siyasi yapılanmaları Ulusal İlerici Cephe’ye katılmaları ve rejimi desteklemeleri için teşvik etti. 1980’lerde, İslamcı örgütlere ve onların müttefiklerine karşı mücadelesinde rejimi destekledi.
Sovyet rejiminin Esed rejimiyle olan ilişkileri, rejimin iç ve dış düzeyde karşılaştığı tehditlerin ve krizlerin üstesinden gelmesine yardımcı olmanın ötesine geçmiş, rejimin uğradığı kayıpların çoğu telafi edilmiştir. Nitekim Suriye ya da Lübnan’da İsrail ile olan savaşlarında rejimin silah ve mühimmat kayıplarını gidermiştir. Ancak bu ilişkilerin en önemli sonucu, rejimin varlığının korunmasıydı. Sovyet koruması ve yardımları olmasaydı Esed rejiminin ayakta kalamayacağını söylemeye gerek yok.
Sovyetlerin rejimin politikaları ve pozisyonları ile ilişkideki rolü -sonuçları göz önüne alındığı zaman- Moskova'nın onayından ayrıştırılamaz. Çünkü iktidarın arkasında durulmuş ve rejimin doğası desteklenmiştir. Esed’in liderliğinde, -yozlaşmış bir diktatörlük olarak- mezhep dengesi gözetilen, diktatörün mezhebini ve ailesini yücelten, yönetimde ve servette onlara öncelik veren bir yönetim benimsenmiştir. Moskova'nın Suriye'deki durumun, rejimin yapısının ve gidişatının tüm ayrıntılarını bildiğini kimse inkâr edemez. Bunu, Rus istihbarat servisi (KGB) ve uzmanları aracılığıyla değil, bilakis karma evlilikler de dahil olmak üzere -ki 2011 yılı itibariyle elli bini aştığı söyleniyor- çalışma, iş ilişkileri ve dostluk yoluyla Sovyetlerle ilişki kuran Suriyeliler aracılığıyla yapmıştır. 
Suriye ile Sovyetler Birliği arasındaki ilişkiler, 1940'ların ortasından 1991 Sovyetler Birliği'nin çöküşüne kadar geçen süre boyunca Suriye'ye ve Suriyelilere pek çok alanda yapılan yardımlar açısından olumlu olarak değerlendirilse ve bu açıdan Rusya ‘gerçek dost’ nitelendirmesini hak etse de bu ilişkilerin özellikle baba Esed döneminde, Suriye ve Suriyeliler için felaket sonuçları olmuştur. Çünkü bir diktatöre, onun yozlaşmış rejimine ve yakın çevresine, zorlukları aşmaları için yardım edilmiş, koruma sağlanmış ve Suriyelileri onlarca yıl yağmalamaya ve aşağılamaya devam etme fırsatı verilmiştir.
Suriyelilerin Sovyetler dönemindeki ideolojik ve siyasi ilişkilerden kazanımları kaybolmuş ve geriye yalnızca bu ilişkilerin ıstırabı ve zararları kalmıştır. Bugün bu ilişkiler, Rusya tarafından KGB istihbarat servisinin kalıntıları, paraya ve güce susamış Rus mafya gruplarıyla; Suriye’den ise Moskova'dakinin çarpıtılmış bir versiyonunu temsil eden Esed rejimi ve varisleri tarafından yürütülmektedir. İki taraf, bu ilişkiyi, özellikle son yıllarda öldürme, yerinden etme, yağmalama ve felaketin süresini uzatma gibi sonuçlarla somutlaştırmıştır.