Cemile Bayraktar
Gazeteci-Yazar
TT

Hindistan’da Müslüman kadınlar satışa çıkarıldı

Batı, modernite ile dünyanın büyüsünü, dini, mistiği ortadan kaldırıp pozitivist bir anlayışı dünyanın merkezine koyduğunda tüm toplumsal sorunları çözeceğini sanıyordu. Bu sanrı, öyle bir gerçeklik halini aldı ki dünyanın eskisi gibi “bozuk” olduğu gerçeğinin duvar gibi her gün insanlığın yüzüne yüzüne çarpmasına rağmen bir türlü modernitenin hataları görülmek istenmedi. Yine de azınlık bir grup tarafından pozitivist anlayışa eleştiriler geliyordu ve pragmatik bir anlayışla, dinin büyüsüne ihtiyaç duyulduğu ortaya çıktı. Zira insanın tabiatında yaşadığı anlam krizlerini anlamlandırma, yaşadığı toplumla ya da dünyayla bütünleşme ihtiyacı din üzerinden karşılanıyordu ve bu gerçek ihtiyacın yerine sanal, ruhsuz, tatmin etmekten oldukça uzak donuk bir anlamlandırma yerleştirmek, insanda ve toplumda anomaliler oluşturuyordu. Bu sırada imdada Uzak Doğu Dinleri yetişti ve Batı’da kaybolan ruh, “new age dinler” adı altında, insanları krizden kurtarmak amacıyla ithal edildi. Bunun tamamen bir proje olduğunu elbette söylemiyorum, bu inanma, arınma ihtiyaçları oldukça doğal bir şekilde ortaya çıkmıştı ama bu ihtiyaçların giderilmesi en pragmatik yöntemle ve bir takım projelerle gerçekleşti diyorum. Nihayetinde ruhu alınmış insan/insan toplulukları öyle ya da böyle bir şekilde ruha kavuşturuldu ve bu dinlerin bir şekilde bireysel tecrübe olması, herhangi bir iddiasının olmaması, her şeyden önemlisi tanrısının bile olmaması bu dinlerin “sorun oluşturmayacağı” düşüncesini doğurdu ve bu süreç gayet makul karşılandı. Öyle ya, tüm sorunların sebebi tanrı idi ve tanrının dünyadan kovulması ile tüm sorunlar çözülecekti ama bu proje iflas edince, insanın inanama ihtiyacı yeni sorunlar doğurmaya başlayınca bir şekilde “en sorunsuz biçimli inanma reçetesi” insanlığa sunuldu. Bu nedenle vegan yaşamlar, çarka açmalar, yoga seansları hem bir sektör halini alırken hem de bir meşrulaştırma çalışmasının parçası oldular.
Bu kadar uzun bir girizgahı neden yaptım?
Çünkü konumuz son zamanlarda insan hakları ihlalleri ayyuka çıktığı halde, ekonomik ve yukarıda bahsettiğim konular nedeniyle dokunulmaz ilan edilen Hindistan.
ABD ve AB’nin, “insan hakları ve demokrasi beklentileri” üzerinden dünya üzerinde birçok ülkeyi hizaya çekmeye, dünyaya nizam vermeye çalıştığı bilinen bir gerçek, bu çabanın arkasında yer yer insan hakları ihlallerini önleme niyeti olsa da ekonomik ve hegemonik nedenler daha önde… ABD için Hindistan birçok nedenden ötürü önemli... Hindistan'ın coğrafi konumu ABD için stratejik olarak önemli. Aynı zamanda ABD ve Çin arasındaki yarış da Hindistan ve ABD ilişkilerinin güçlenmesinin önemli bir nedeni. ABD, Çin’i çevreleme stratejisi gereği Hindistan ile ilişkilerini iyi tutmaya çalışıyor. Tabi henüz Çin faktörü bu kadar net biçimde ortaya çıkmadan önce ABD ile Hindistan şimdiye dek hiçbir diplomatik ve siyasi strateji üzerinden gerçekleştiremedikleri kadar yakın bir işbirliği sergilediler. Aynı zamanda Washington ve Yeni Delhi, “terörizme karşı mücadele, savunma, istihabarat işbirliği” konularında birlikte çalışabiliyorlar. Tabi bu durumda Hindistan’ın da hem sınır sorunu hem ekonomik nedenlerle Çin’i dengelemek için ABD’ye yancı olma isteği bu ilişkiyi güçlü hale getiren nedenlerden bir diğerini oluşturdu.
Avrupa için ise mesele şöyle, Hindistan, birçok Avrupalı şirketin yatırımları için büyük önem taşıyor. Ve buna bağlı olarak Avrupa Birliği ve Hindistan, 2013 yılında askıya alınan ticaret görüşmelerini, Çin’in ekonomik yükselişine karşı işbirliğini güçlendirmek amacıyla tekrar başlattı.  Çin’in Kuşak ve Yol projesine alternatif ortak altyapı projeleri de gündemde. Bu arada, AB 100 milyar doları aşkın ikili ticaret ile Hindistan’ın en büyük ticaret ortağı ve ABD’den sonra ikinci büyük ihracat pazarı.
Rakamlar böyle iken, Hindistan’ın İngiliz sömürgesi olduğu dönemde yaşadığı insanlık dışı durumlar Hintlilerin hafızasında silinmiş durumda, İngiltere bundan daha fazla ne isteyebilir, öyle değil mi? Yine rakamlara bakarak konuşacak olursak, Soğuk Savaş sonrası tüm güvenlik anlayışını “medeniyetler çatışması” üzerinden Müslümanlar ve İslam üzerinden kuran kapitalist Batı için, Müslümanların Hintli çetelerce sokak ortasında diri diri yakılması sadece bir teferruat olarak görülüyor.
Çok uzun yıllardır, İslamofobi endüstrisi kurumlarının ve İslam karşıtı politikaların propaganda aparatları tarafından Müslümanlar, din temelli olarak şiddet ve terör ile sık sık anılıyor. Ama Hindistan’da, normal şartlarda insan hakları ihlali olarak görülecek, apartheid rejimlerinin ideolojisi, ilham perisi, insanlar arasındaki eşitsizliği savunan ve meşrulaştıran kast sistemi ve bu kast sisteminden doğan şiddet hiç sorun edilmiyor. Bırakın sorun edilmemesini, dini nedenlerden kaynaklanan her tür şiddet, rakamların koruduğu Hindistan’ın kasta dayalı ayrımcı inanışları, yoga, yuga, karma, reenkarnasyon, vedanta gibi inanca dayalı uygulamalarla sevimli ve ihraç edilebilir hale getiriliyor.
Ama tüm bu kayırmalara rağmen, üzeri örtülemeyen şeyler var; korunan kutsanan Hindistan’da hem insanlara hem Müslümanlara karşı artan ırkçı devlet politikaları, ırkçı saldırılara imkan tanıyor ve hatta cesaretlendiriyor. Geçtiğimiz günlerde Hindistan’da Müslüman kadınlar satışa çıkarıldı. Hindistan'da GitHub platformu tarafından oluşturulan 'Bulli Bai' adlı bir uygulamada, Müslüman kadınları çevrim içi olarak 'açık artırma' ile satışa çıkarıldı. Ve bu Hindistan’da yaşanan ikinci rezil vaka olarak kayıtlara geçti. 100'den fazla Müslüman kadının fotoğraflarının izinsizce yüklendiği ve kadınların 'satışa çıkarıldığı' uygulama şimdilik kapatıldı ama yenilerinin açılmayacağının bir garantisi yok.
Hiç şüphesiz, hem Müslüman hem de Müslüman olmayan kadınlara yönelik ırkçı tutumun beslendiği kaynaklar var. Bu kaynaklardan biri Hindistan’daki inanç sistemindeki eşit olmamayı meşrulaştıran anlayış ve Hint ırkçılığına dayalı bir siyaset güden Hindistan yönetimi. Müslüman dindar kadınları, “burkadan, İslam’dan, ayrımcılıktan kurtarmak için” savaşlar açan ya da yaptırım uygulayan ya da milyonlarca euro destek veren Batılı beyazlar, her 25 dakikada bir kadının intihar ettiği, kadınların toplu tecavüze uğradığı, internetten açık arttırma ile satışa çıktığı Hindistan’a gelince, önlerindeki ekonomik temelli rakamlara bakıp susmayı tercih ediyor. Haliyle bu durum hepimizde bir merak uyandırıyor; çakralarınızı açmak için satılan kadınların sadece Taliban, Boko Haram tarafından mı satılması gerekiyor ya da kaç yoga seansı ile içinizde birikmiş bu ırkçı kirden arınmak mümkün olabiliyor?