Abdullah Raddadi
Suudi araştırmacı ve ekonomi uzmanı
TT

Turuncu ekonomi

Turuncu ekonomi (Orange Economy), kültürel ve yaratıcı endüstrilerdeki bir dizi ekonomik faaliyet olarak tanımlanıyor. Burada esas amaç, kültürel, sanatsal veya miras varlıklarından elde edilen ürün, hizmet ve içerik faaliyetlerinin üretimi, dağıtımı veya pazarlanmasıdır. Bu tür bir ekonominin en belirgin özelliklerinden biri, ürünlerinin ve hizmetlerinin ana girdi olarak yetenek ve yaratıcılığa dayanmasıdır. Bu yüzden, bu tür bir ekonomi kültür ekonomisi olarak adlandırılabilir. Bu ekonomi sanat, kültürel miras, filmler, moda, müzik, fotoğrafçılık, kültür turizmi ve video oyunları gibi bir dizi alana odaklanır. Buna basitçe fikirleri kültürel ürün ve hizmetlere dönüştürmekle ilgilenen ekonomi diyebiliriz. Bu yüzden bu ekonominin bileşenleri yaratıcılık, kültür, ekonomi ve teknoloji karışımından oluşur. Sürdürülebilirlik karakterini kazandıran ekonomik gelirlere dokunmadan kültürel mirasa ve sosyal kalkınmaya özen göstermesinden dolayı bu ekonomi, son zamanlarda Birleşmiş Milletler (BM), BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ve bu gibi bir dizi uluslararası kuruluştan destek almıştır.
Turuncu ekonomi son 20 yılda kayda değer bir büyümeye tanık oldu. Nitekim 2002-2015 yılları arasında hacmi iki katına çıkarak 509 milyar dolara ulaştı. Farklı kaynaklara göre sayılardaki değişiklik göz önüne alındığında bu sayı, bu ekonominin hacminin yalnızca bir yüzdesini oluşturabilir. Küresel milli hasılanın yüzde 6'sını oluşturmasına rağmen birçok ülke münferit bir ekonomik kaynak olarak buna pek dikkatini vermiyor. Gelişmekte olan ülkelerin kültür ekonomisinin büyümesinde ciddi katkısı var. Zira bu ülkeler 2014 yılında ticari işlemlerin yaklaşık yüzde 45'ine katkıda bulundular. Bu oran 2005 yılında yüzde 25’ti. Aynı şekilde bu ekonominin istihdam sağlamadaki rolü de göz ardı edilemez. Nitekim Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) üye olan ülkelerde kültürel ekonomi çalışanları toplam işgücünün yüzde 3 ila 8'ini oluşturuyor. Bu oran, düşük gelirli ülkelerde yüzde 10'a ulaşabiliyor. Orta Doğu ve Afrika'da bu ekonomi yaklaşık 2,4 milyon kişinin istihdam edilmesine katkı sağlıyor. Toplamda ise dünya genelinde çoğunluğunu gençlerin ve kadınların oluşturduğu 30 milyondan fazla kişinin istihdam edilmesine yardımcı oluyor. Aynı zamanda Güney Amerika'da ülkenin gayri safi yurt içi hasılasının (GSYİH) neredeyse yüzde 4'ünü temsil eden yaklaşık 2 milyon kişiye iş fırsatları sağlıyor.
Kültürel ekonomi iki temel faktöre dayanmaktadır. Bunlardan ilki ve en önemlisi fikri mülkiyetin korunmasıdır. Çünkü bu ekonominin faaliyetleri, kolektif veya bireysel olabilen yaratıcı bir fikri ürüne dayanmaktadır. Bu ürün korunmazsa ekonomik değerini kaybedebilir. Bununla ilişkili gözlem yapanlar, fikri mülkiyet korumasının düşük olduğu ülkelerde kültürel ve yaratıcı ürünlerin ekonomik değerlerini kaybettiğini fark edecektir. Nitekim kitaplar yazarına götürülmeden basılıp satılıyor ve film ve grafikler fikri mülkiyet haklarına bakılmadan kopyalanıyor. Fikri mülkiyet korumasının, yaratıcılığın sanatçıların yararlanabileceği ekonomik bir ürüne dönüştürülmesinin ana temeli olduğu ve bu olmadan yaratıcılığın ekonomik değerinin düştüğü söylenebilir. Kültürel ekonominin dayandığı ikinci faktör girişimciliktir. Zira ticari tarafı olmadan yaratıcı çalışmaları “ticarileştirmek” ve pazarlamak mümkün değildir. Aksi halde bu eserler kağıt üzerinde kalabilir ve eserleri ortaya koyan kişinin kendisi bile eserlerinin ekonomik değerinin farkına varamayabilir. Finansman eksikliği, kültürel ekonominin büyümesinin önünde bir engel oluşturmaktadır. Çünkü bu faaliyetler riskli ve istikrarsız görülüyor. Ayrıca, bu faaliyetlerin çoğu için başlangıç ​​sermayesi gerekiyor. Bu da özellikle birçoğu için altyapı gerektiğinden pazara girmenin önünde bir engel teşkil ediyor. Bu faaliyetlerin finansmanı için kitlesel fonlama (crowdfunding) gibi yeni finansman yöntemleri kullanılabilir. Zira kitlesel fonlama platformları geleneksel bankalardan farklı standartlara sahip. Buna aralarındaki risk standartları da dahil. Turuncu ekonomi, kültürel ürün ve hizmetlerle ilgilenenlerin girişimcilere ulaşmasını kolaylaştıran dijital devrimden faydalandı. Dijital teknolojiler, kültürel ürünlerden 200 milyar dolardan fazla değerde satış yapılmasına yardımcı oldu.
Turuncu ekonomi, özellikle kültürel birikimleri ve fikri buluşlar açısından zengin ve köklü mirasıyla gurur duyan ülkelerde önemli bir ekonomik kaynak sayılıyor. Arap ülkelerinde bu ekonominin gelecek vaat eden değerine bakıldığında, yaratıcılık, çok sayıda genç insanın olması ve yüzlerce yıllık fikri ve kültürel yaratıcılığa sahip olunduğu için sınırsız fırsatlar yakalanabilir. Bölgenin tek eksiği, fikri mülkiyeti koruyarak ve sanatkarların kültürel eserlerini ticarileştirmelerini sağlayan ticari araçlar yaratarak bu ekonominin güçlendirilmesidir. Birçok ülke, Arap bölgesine benzer bir tarihsel kültürel boyuta sahip olmadan, yalnızca entelektüelleri güçlendirerek ve Arap bölgesindeki sürdürülebilir bir servet oluşturabilecek eserlerin derinliği ile kıyaslanamaz eserlerin pazarlanmasını sağlayan ekonomik araçlara yatırım yaparak bu ekonomiden yararlandı.