Velid Haduri
Enerji konusunda uzman, Iraklı yazar
TT

Sürdürülebilir enerjilere giden yol: Veriler ve zorluklar

2015 Paris Anlaşması, iklim değişikliğiyle mücadele ve hidrokarbon enerji çağından yüzyılın ortasına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için sürdürülebilir enerjiler dünyasına geçişin önünde geniş perspektifler açtı. Beklendiği gibi, bu seviyedeki tarihsel bir geçiş engellerle karşılaşacak, yeni yasa ve yönetmelikleri yürürlüğe koymak zorunda kalacaktır. Aslında şu anda olan da budur.
2015 Paris Anlaşması'nın başarılı olması için ilerlemeye yönelik özellikle gençler arasında büyüyen ve Batılı sanayileşmiş ülkelerin hükümetleri tarafından desteklenen bir küresel kamuoyu var. Ancak herhangi bir küresel çok taraflı ve eğilimli hareket gibi bu hareket de kendi içinde politikalar, ayrıntılar ve çıkar çatışmaları üzerine tartışmalar arasında savruluyor.
Bütün bu tartışmalar önemli çünkü bazen nükleer enerjinin gelecekteki rolü veya doğalgazın rolü, Avrupa Birliği ülkelerinin bu konudaki pozisyonu gibi nispeten düşük karbon emisyonları nedeniyle iki enerji dönemi arasındaki geçişte bir ara yakıt olarak kullanılmalı mı yoksa New York eyaletinde yasalaştığı gibi binalarda kullanımı yasaklanmalı mı gibi tartışmaları içeriyor.
Bir başka tartışma konusu da kömürün gelecekteki kullanımıdır. Diğer fosil yakıt türlerine kıyasla karbon emisyonu daha fazla olduğu, dolayısıyla gelecekte kullanılması halinde net sıfır emisyon hedefine ulaşmanın zorluğu göz önüne alındığında kömüre karşı güçlü bir muhalefet var. Ancak öte yandan, özellikle dünyanın en kalabalık iki ülkesi, Çin ve Hindistan'da, ayrıca Avustralya ve ABD’de yasaklanmasına karşı güçlü bir muhalefet de var. Bu dört kömür üreticisi ülke, Uluslararası Enerji Ajansı, Avrupa ülkeleri vb. uluslararası kuruluşların talep ettiği gibi tüketimini durdurmak yerine kademeli olarak azaltmaya çalışıyorlar.
Bu dört ülkenin de nedenleri farklı; Çin ve Hindistan, enerji kaynaklarına olan büyük ihtiyaçlarını karşılamak için yerli yakıt olarak kömüre ihtiyaç duyuyorlar. ABD’ye gelince, kömür üreticisi Amerikan eyaletleri ekonomilerine vereceği zarar nedeniyle kömür kullanımının yasaklanmasına karşı çıkıyorlar. Bu eyaletlerin temsilcileri ve senatörleri, Başkan Joe Biden tarafından önerilen sürdürülebilir enerji bütçesini engelliyor veya eyaletlerinin çıkarlarını dikkate alan bir çözümde ısrar ediyorlar. ABD'de şu anda olan bu. Avustralya, kendi adına, yoğun kömür tüketimi nedeniyle kullanımının durdurulmasına karşı çıkıyor.
2050 yılı için net sıfır emisyon yasaları yürürlüğe girerken, büyük uluslararası şirketler ile modern teknoloji şirketleri de rüzgar, güneş ve elektrikli araç endüstrilerinde olduğu gibi sıfır emisyon yasalarına uymak için ekipman ve makine üretiminde rekabet ediyorlar. Özellikle de karbon dioksit geri dönüşüm endüstrisi alanında petrolden kaynaklanan emisyonları sıfırlayacak araçları üretmek için yarışıyorlar çünkü bu, yeşil petrolün üretilmesini sağlayacak. Bu ise petrolün 2050'den sonra da kullanılmasına olanak tanıyacak.
Bu buluşlara ek olarak şirketler, endüstrilerin teknolojisini geliştirmek ve maliyetlerini azaltmak için rekabet ediyorlar. Örneğin, elektrikli otomobillerin bataryalarının verimliliği arttı ve geleneksel otomobillerle rekabet edebilecek biçimde maliyetleri azaldı.
Peki, Arap ülkelerinin bu konudaki rolü hakkında ne söylenebilir? Güneş enerjisi kullanımı Suudi Arabistan, BAE, Fas, Mısır, Ürdün ve Irak'ta yaygın olarak destekleniyor. Ama daha da önemlisi, hem Suudi Arabistan hem de BAE, yeşil petrol ve hidrojen üretimi (geleceğin yakıtı) alanında büyük projeleri benimsemiş bulunuyorlar. Nitekim hem Suudi Arabistan hem de BAE'nin bu ürünlerin üretimine ve ihracatına başlaması, gelecekteki yakıtlara katkıda bulunmalarının yanı sıra benzer projelerin önünü açıyor ve bu da iki ülkedeki devasa petrol rezervlerinden yararlanmak için gerekli. Yine aynı alanda Mısır, Umman Sultanlığı ve Irak, bu modern sanayi sektörüne girmek için uluslararası şirketlerle anlaşmalar imzaladılar. Enerji geçişi önemli bir soruyu gündeme getiriyor; geri kalan Arap üretici ülkelerde yeşil petrolün rolü ne olacak?
Mevcut veriler, petrol ve doğalgaz talebinde sürekli bir küresel artışa işaret ediyor. Pandeminin olumsuz etkilerinin ardından kısa sürede petrole olan talep arttı. Fiyatların varil başına yaklaşık 90-100 dolarlara yükselmesine rağmen, genel petrol tüketimi pandemi öncesi seviyelerine (günlük yaklaşık 100 milyon varil) döndü. Bu, 2050'den sonra kullanılacak yakıtlara sıfır emisyonlu petrolün dahil edilmesi gerektiği anlamına geliyor. Zira yakın geleceğe dair mevcut veriler dahilinde, petrolden vazgeçilemez veya başka bir yakıtla değiştirilemez. Petrol, bugün dünya çapında tüketilen yakıtın yaklaşık yüzde 80'ini oluşturuyor.
Dünyanın başka bir enerji çağına geçişi, petrol ve doğalgaz tüketiminin devam edeceği anlamına gelecektir. Dolayısıyla önemli olan, net sıfır emisyondur. Suudi Arabistan ve BAE tarafından kullanılan ve aynı zamanda ABD ve Çin'de de yaygın olan karbondioksit geri dönüşüm endüstrisi yoluyla sıfır emisyonlu petrol üretmek konusunda kanıtlanmış bir yöntem var. Buna bir de Avrupa'nın en büyük petrol üretici ülkesi olan Norveç'in petrol üretimine devam edeceğine dair deklarasyonu ekleniyor. Dolayısıyla önemli olan, diğer üretici ülkelerin, bir sonraki enerji aşamasında petrole olan talebi sağlama almak için bu bilimsel yöntemi, sıfır emisyonlu petrolü benimsemeleri. Bu nedenle Arap ülkelerinin geri kalanına çok büyük görevler ve sorumluluklar düşüyor. Petrol üreticisi olmayan ülkeler ise Fas ve Ürdün'de olduğu gibi yerel pazara temiz elektrik sağlamak için güneş enerjisini benimsemeye başlamalılar.
Arap petrol üreticisi ülkelerin geri kalanına gelince, sıfır emisyonlu petrol için getirilen kısıtlamalar nedeniyle yüzyılın ortasından sonra petrol satmaya devam edebilmek için “petrollerini yeşillendirmeliler.” Buna ilaveten elbette güneş ve rüzgâr enerjisini kullanarak elektrik sektörlerini geliştirmeliler.
Bazı petrol üreticisi ülkelerin karşı karşıya olduğu büyük bir sorun var; o da, petrolü yeşillendirmenin pahalı finansman sorunu. Bazı ülkelerin bu projeler için kendi kendini finanse etmesi veya ticari bankalardan borç alması zor, ancak sıfır emisyonlu projelerin finansmanına yönelik teşvik edici politikalar benimseyen bölgesel veya uluslararası kalkınma fonlarına başvurmaları mümkün. Ayrıca finansal piyasalar ile yeşil tahvil ihraçlarına da başvurabilirler.