Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

‘Hacı’ Robert Malley

Reuters, ABD’nin nükleer müzakerelere liderlik eden en üst düzey yetkilisi Robert Malley’in Tahran’ın rehin tuttuğunu belirttiği dört ABD vatandaşı serbest kalmadıkça Wahington’ın nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmasının olası olmadığını söylediğini aktardı.
Malley, Reuters’e verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı:
“Bunlar iki ayrı mesele. Biz ikisini de takip ediyoruz. Ancak İran dört masum Amerikalıyı elinde tutarken nükleer anlaşmaya geri dönmeyi hayal etmenin bizim için çok zor olduğunu söyleyebilirim!”
Peki, burada rasyonel bir siyasi beyandan mı yoksa tüm bölgemiz için kışkırtıcı bir açıklamadan mı bahsediyoruz? ABD’li Temsilcinin ülkesinin çıkarlarını gözettiği doğrudur. İyi niyetle bakarsak bunun insani bir mesele olduğunu söyleyebiliriz. Peki ya İran terörizminden muzdarip bir bölge söz konusu ise?
Washington’da Robert Malley’e, ‘Hacı’ Malley denir. Peki, ‘Hacı Malley’in dört esirden bahsedip fakat İran yüzünden yıkılan dört Arap başkentini görmezden gelmesi makul mu?
Sana, Beyrut ve Şam İranlı milislerin kontrolünde ve Bağdat, İran çemberini kırmak için Tahran milisleriyle savaşırken ‘Hacı Malley’in dört esirden bahsetmesi makul mü?
İran'ın balistik füzeleri ve insansız hava araçlarının Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Irak ve daha fazla ülkenin güvenliğini tehdit ederken ‘Hacı Malley’in İran'la nükleer anlaşmanın dört esir nedeniyle tamamlanamayacağını söylemesi anlaşılabilir bir şey mi?
İnanılır gibi değil. Bu siyasi olarak ancak acizlik ve başarısızlıkla açıklanabilir. Provoke etmek istediğini söylemeyeceğim ancak bu kelimenin tam anlamıyla saygısızlık. Biri çıkıp Hacı Malley’in ABD’nin çıkarlarına hizmet etmekten sorumlu olduğunu söyleyebilir. Bu doğru ama bölgenin güvenliği de ABD'nin çıkarları arasında. Bunun en basit örneği, Husilerin Abu Dabi'deki yaklaşık iki bin Amerikan askerinin bulunduğu ez-Zafra (Dafra) Hava Üssü’nün hedef alınmasıdır.
ABD-İran müzakerelerinin Viyana'daki nükleer dosyaya ilişkin yaklaşımı Washington'ın çıkarlarına bile hizmet etmiyor. Tüm Amerikalıların desteğini almıyor, hatta oradaki ABD müzakere ekibinin tüm üyelerinin desteğine bile sahip değil.
Dahası, Viyana'daki ABD’nin, özellikle de ‘Hacı Malley’in yaklaşımına itiraz, ABD'nin İran Özel Elçi Yardımcısı’ndan geldi. Başka birinden değil!
Dolayısıyla ABD’nin İran'la anlaşma konusundaki başarısızlığı bir bakış açısı meselesi değil. Buradaki tehlike, bölgede nükleer silahlanmaya kapı açması ve deniz güvenliğini, bölgedeki tüm ülkelerin güvenlik ve istikrarını tehdit etmesidir.
İran'la başa çıkılamaması, Irak'ın hukuk devleti inşa etme projesinin başarısız olması, Lübnan'ın çökmesi, Suriye'den geriye kalanların ortadan kaybolması ve Yemen'in yakılması tehdidini ortaya çıkarıyor. Bu durum, mülteciler açısından bölge ve Avrupa için felaket olacak mezhep savaşlarını ve daha fazlasını ateşlemek anlamına geliyor. Başta Suudi Arabistan ve BAE olmak üzere bölgenin istikrarı için önemli olan ülkelerin güvenlik ve istikrarını tehdit etmenin yanı sıra Riyad ve Abu Dabi’nin tüm bölgeyi ve uluslararası ekonomiyi etkileyecek savaşlara girmesinden kimsenin bir çıkarı yok.
Hacı Malley’in açıklaması provakatiftir. Kesinlikle güvenilebilecek bir siyasi vizyonu yansıtmıyor.