Velid Haduri
Enerji konusunda uzman, Iraklı yazar
TT

Kürt bölgesindeki petrol yasasının anayasaya aykırı olduğu kararının etkileri

15 Şubat'ta Irak Federal Yüksek Mahkemesi, Kürdistan bölgesindeki petrol ve gaz yasasının federal anayasayı ihlal ettiği için anayasaya aykırı olduğuna karar verdi. IKBY’yi (Irak Kürt Bölgesel Yönetimi) kararın açıklandığı güne kadarki tüm belgeleri, hesapları, planları, sahaların geliştirilmesi ve üretimle ilgili fotoğraf ve verileri - Petrol Bakanlığı tarafından temsil edilen - federal hükümete teslim etmekle yükümlü kıldı. Ayrıca, Petrol Bakanlığı ve Federal Mali Denetleme Dairesi'nin bölgede petrol ve gaz satışına ilişkin sözleşmelerin sonuçlandırılmasını takip etmesini sağlamakla da yükümlü kıldı.
Dava, Federal Petrol Bakanı tarafından IKBY Tabii Kaynaklar Bakanı'na açılmıştı. Bakan ayrıca Başbakan, Federal Maliye Bakanı ve IKBY Başbakanı'ndan da açıklama istemişti. İlgili kanun ve tüzük hükümlerinin uygulanmasına ve tatbik edilmesine karar verilmesini ve bölgedeki petrol üretiminin tamamının Federal Petrol Bakanlığı'na devredilmesini talep etmişti. Basra İl Meclisi’nden bir üye tarafından da aynı konuda Federal Mahkeme'de başka bir dava daha açılmıştı.
Mahkemenin kararı tarihi, ama sadece Irak'taki federal deneyim için değil. Aynı zamanda, federal ülkelerde genel olarak doğal kaynaklar ve özel olarak petrol, devletin doğal kaynaklar üzerindeki egemenliğine ilişkin davalarda mahkemeler için emsal bir karar ve yasal referanstır. Yerel güçlerin, Yüksek Mahkemenin kararında açıkladığı gibi, ülkenin anayasasına aykırı başka bir yasal referansa göre değil, ülke anayasası kapsamında çalışması gerektiğine dair emsal bir karardır.
Kürtler, Irak anayasasının (2005 anayasası) hazırlanmasında önemli ve temel bir rol oynadılar ve bölge sakinlerinin çoğunluğu referandumda 2005 anayasası lehine oy kullandı. Dolayısıyla Kürtler, anayasa hazırlanırken kendileriyle istişare yapılmadığı veya onayları alınmadan anayasanın kendilerine empoze edildiğini iddia edemezler. Kürtler, 2003 işgalinden sonra Irak siyasi sisteminde hiçbir etki veya rollerinin olmadığını da iddia edemezler, zira Kürt siyasi liderliği, genellikle kendi kutuplarından birini cumhurbaşkanlığına aday gösteriyor. Kürtlerin parlamento ve hükümette de önemli bir rolü var.
Kürtler, 2003'ten sonra hakim olan yeni sistemdeki nüfuzlarını istismar ettiler ve bölge için bazı hükümleri Irak anayasasıyla çelişen bir anayasayı onayladılar. Anayasanın ihlal edilen maddeleri arasında; petrol ve gazın Irak'ın doğal kaynaklarından olduğu, hükümete bağlı Irak Milli Petrol Şirketi (SOMO) dışında herhangi bir tarafın ham petrol ve petrol ürünlerini ihraç edip, pazarlayamayacağıdır. Ancak Irak anayasasının bu maddeleri açık olmasına rağmen, Kürt yetkililer IKBY anayasasına bu maddelerle çelişen maddeler koydular. Asıl sorun kota sistemi ve 2003 işgalinden sonra ‘Şii Evi, Kürt Evi ve Sünni Evi’ olarak anılan üç taraf arasındaki servet paylaşımında yatıyor. Kotaların temelinde ise, mevcut yolsuzluk yöntemleriyle zenginlik ve nüfuzun paylaşılması, ülkenin yüksek çıkarlarından ziyade dar çıkarlara öncelik verilmesi bulunuyor.
Anayasanın petrolle ilgili maddeleri ihlal edilirken, birçok itiraza rağmen, diğer iki grup bu ihlaller konusunda sessiz kaldı. Buna karşılık, Federal Petrol Bakanlığı bölgeden yapılan petrol ihracatını petrol kaçakçılığı olarak tanımladı. Bakanlık, bölgeden ihraç edilen petrolün kaçak petrol sayılması için Amerikan mahkemelerinde dava açtı. Bir Teksas mahkemesi, bölgeden ihraç edilen petrolün kaçak sayılmasını kabul etti ve ABD'ye girişini yasakladı. Bu karar ışığında; bölge petrolü, uluslararası pazarlara ihracat yapmakta güçlük çekmeye başladı. Bunun üzerine bölge yetkilileri, petrol ve gazı Irak resmiyette İsrail ile savaş halinde olmasına rağmen, Türkiye üzerinden İsrail'e satma yoluna gitti. Irak Petrol Bakanlığı bu adımı protesto etti. Ancak siyasi taraflar buna göz yumdu.
Federal Yüksek Mahkeme'nin kararı, partisinin adayları sürekli IKBY Doğal Kaynaklar Bakanlığı'nın başına geçtiği için bölgenin petrol ve gaz endüstrisinde en önemli rolü oynayan Kürdistan Demokrat Partisi'nin Başkanı Mesud Barzani için çok hassas bir zamanda geldi. Zira Mesud Barzani şu anda başka bir zorlukla da karşı karşıya; bölgedeki ikinci parti olan Kürdistan Yurtseverler Birliği ile ilişkisinin, ikisinin cumhurbaşkanlığı adayı üzerindeki anlaşmazlığın ışığında bunalımlı ve sıkıntılı olması. Federal Yüksek Mahkeme, petrol kararından bir gün önce de, eski Federal Dışişleri ve Maliye Bakanlığı görevlerini üstlenen ve Mesud Barzani'nin dayısı olan Hoşyar Zebari'nin daha önce parlamento tarafından kendisine yöneltilen ve o sırada onu istifa etmeye zorlayan rüşvet suçlamaları nedeniyle cumhurbaşkanlığı adaylığını reddetme kararını açıklamıştı. Öte yandan, seçimleri kazanan Mehdi Hareketi’nin lideri Mukteda es-Sadr, şu anda Bağdat'taki hükümet sisteminde köklü değişiklikler yapmaya çalışıyor. Daha önce olduğu gibi en büyük partiler koalisyonunun çoğunluğundan oluşan değil, yasama seçimlerinde kazanan partinin meclis çoğunluğuna dayalı bir kabine kurmaya çalışıyor. Sadr bu çabasıyla, geçtiğimiz yıllarda İran yanlısı partileri içeren ‘Koordinasyon Çerçevesi’nin otoriter partilerinin bir araya gelerek, iktidarı ele geçirmelerini ve eski başbakan Nuri el-Maliki'yi başbakan olarak atamalarını engelliyor.
IKBY hükümeti, beklendiği gibi Federal Mahkemenin kararını reddetti. Açıklamasında, bölgedeki petrol ve gaz yasasının meşruiyetini ve uluslararası şirketlerle imzalanan sözleşmeleri destekleyen anayasal ve yasal argümanlara yer verdi ve şunu ekledi; “Mahkemenin kararı haksız ve anayasaya aykırı, Kürdistan bölgesinin anayasal hak ve yetkileriyle çelişiyor ve kabul edilemez.” Ayrıca ‘bu dosyada temel bir anayasal çözüme ulaşmak için federal hükümetle çabalarını sürdüreceğini’ de ifade etti.
Şimdi asıl sorular şunlar; Bağdat, kararın uygulanması ve haklarının korunması için uluslararası olarak deklare edilmesi dosyasıyla nasıl başa çıkacak? Petrol ve gaz tesislerini devralmak için bölgesel hükümetle nasıl müzakere edecek? Bölgesel yönetimin bu dosyayı teslim etme konusunda iş birliği yapmaması durumunda Bağdat'ın tepkisi ne olacak? Bu soruların sonuçları doğrudan ülkenin egemenliği ve milli serveti ile ilgili. Bir de şu soru işaretleri var; Federal hükümetin petrol üreten iller ve bölgelerle olan ilişkisi, Irak'ta tüm üretim bölgelerindeki petrol projelerinde Federal Petrol Bakanlığı'nın rolü ve Bağdat'ın üretim alanlarına yönelik mali sorumlulukları nelerdir? En önemli soru ise; hükümet ve bölge arasında devir ve teslime ilişkin görüşmeler ve mutabakatlar yoluyla mahkeme kararının barışçıl bir şekilde uygulanması mümkün mü? Yoksa Irak yeni bir kaos ve şiddet tüneline girecek, hatta ayrılma tehdidi ile ihtilaflar yoğunlaşıp tırmanacak mı?
Irak'ın sorunlar ve zorluklarla dolu olduğunu ve bölgedeki petrol sorununun ne ilk ne de son olduğunu söylemeye gerek yok. Irak'taki en yüksek mahkeme, kararının öneminin tamamen farkında olmalı. Irak petrol endüstrisinin doğasına ilişkin bu önemli kararın barışçıl bir şekilde ve Irak'taki en yüksek mahkemenin kararına göre, Irak halkının yararına olacak müzakereler yoluyla çözülmesi herkesin temennisi.