Husam İytani
TT

Putin’in aktardığı tarih: Ya birlik ya da…

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, geçtiğimiz temmuz ayında yayınlanan yazısında Ukrayna devletinin meşruiyetini inkar etmek için geçmişi karıştırdı. Donetsk ve Luhansk cumhuriyetlerini tanıyan konuşmasında aynı tavrını sürdüren Putin, Ukrayna'nın zaten bağımsız bir oluşumun bileşenlerinden yoksun olduğunu vurgulayarak oradaki siyasi ve ekonomik koşullara ilişkin kasvetli bir tablo ortaya koydu.
Mevcut hamleleri ve davranışları haklı çıkarmak için tarihin uzak dönemlerine dönmek, çeşitli tehlikeleri olmasına rağmen genelde günümüzdeki hakikatin aleyhine olacak şekilde ‘tarih ve coğrafyanın gerçeklerinin’ önemini artırma meziyetlerine sahip politikacıların favori oyunu olmaya devam ediyor. Irak ve Suriye kanatlarında ‘Baas’ın tarihin yeniden düzenlenmiş versiyonlarını aşırı biçimde kullandığını görüyoruz. Putin’in son sözleri ile Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgal etmesinin öncesinde ‘parçanın aslına döndürülmesi’ ısrarı arasında doğruluk payı olan karşılaştırmalar öne çıkıyor. Suriyeli Baasçılar benzer görüşleri, geçtiğimiz 10 yılda yaşanan olaylar bölgedeki birçok oluşumun ne kadar yapay ve uydurma olduğunu göstermeden önce, Lübnan'ı ‘yapay bir oluşum’ olarak ele aldıkları sırada çokça dile getirmişlerdi.
Çeşitli kademelerde ve renklerde Avrupalı ​​ve Asyalı milliyetçiler tarihi, arzularına ve çıkarlarına göre yorumlama meraklısıydılar. Örneğin Japonya, 20’inci yüzyılın ilk on yılında Kore işgalini haklı çıkarmak ve Moğol İmparatorluğu'nun Kore kıyılarından başlayarak Japonya'yı iki kez işgal etme girişimini ve hatta Japonya’nın 16’ıncı yüzyılın sonlarında Kore’yi istila edişini hatırlatmak için geçmişi bolca kullandı.
Rusya Devlet Başkanı’nın uzun yazısında ve 21 Şubat gecesi yaptığı öfkeli konuşmasında söyledikleri bir tarihçi tarafından gözden geçirilebilir. Aleksandr Nevsky ve Bohdan Hmelnitski gibi kişilerin oynadığı roller, Ukrayna’daki ‘Hatman’ yönetimi, Rus Kilisesi ile 'boyar' sınıfı ile Polonya-Litvanya birliği arasındaki ilişki ve Rus devletinin gelişmesini engellediğine dair ‘Moğol boyunduruğunu’ suçlamak eski kitaplarda, davranışları için haklı gerekçeler arayan birinin çıkarlarına göre çelişkili bağlamlara yerleştirilebilecek konular arasında yer alıyor.
Bu yeni bir durum değil. Tarih objektif ve tarafsız bir akademik çalışma alanı olduğu kadar aynı zamanda siyasi de bir çatışma alanıdır. Modern tarihi değerlendiren biri Putin'in 1917’deki devrimden sonra modern Ukrayna devletinin nasıl ortaya çıktığına dair açıklamasını inceleyebilir. Putin açıklamasında yeni devlette herhangi bir halk temsiliyeti olmadığını söyledi. Bu devletin kurucularını Batı’dan etkilenen bazı Ukraynalı aydınlarla sınırladı. Nikita Kruşçev ve Leonid Brejnev’in Komünist Parti’ye ve Rusya’nın siyasi, ekonomik ve insani anlamda kalbi olduğu Sovyetler Birliği’ndeki devlete 30 yıl boyunca önderlik etmesini, Ukrayna asıllı bu iki ismin iktidarın zirvesine çıkmasına izin veren Rusya ve Ukrayna arasındaki birliğin delili olarak kullandı. Putin’e göre Kolektivizasyon operasyonlarına (tarım arazilerinin devlet çiftlikleri oluşturmak için ilhak edilmesi), 1930’lu yıllarda Stalin yönetiminin başında Ukraynalıların maruz kaldığı kıtlığa veya diğer adıyla ‘Holodomor’a gelince; bunlar Rusların ve Ukraynalıların acısını birlikte paylaştığı felaketlerdi. Odaklanılan nokta Rusları sorumlu tutmak ve hamleleri Ukrayna halkını yok etme girişimi olarak göstermek olsa da bunlar Batı'nın iki halkı, diğer bir deyişle ‘iki devletteki bir halkı’ (bu başka bir Baasçı slogandır) bölme çabalarından başka bir şey değildir.
Öyleyse Ukraynalıları Ruslarla birleştiren her şey esastır ve övgüye değerdir. İki halkı birbirinden ayıran her şey uydurma ve bazı hain paralı askerlerin etkisi ile meydana gelmiş şeylerdir.
Bu, yapısı, insan davranışının karmaşıklığı ve onu oluşturan ekonomik-sosyal-kültürel faktörler açısından anlaşılması güç tarihi kısaltan biri için basit ve rahat bir bakış açısı. Buna göre Putin'in televizyondaki açıklamalarında ulaştığı sonuçlar oldukça net gözüküyor: Rusya ile birlik yolundan sapılması Rusya'nın Ukrayna halkının kaderini kontrol etmek için hırsızlara, oligarklara ve Rusya düşmanlarına kapıyı ardına kadar açtı. Putin ve arkadaşlarının Rusya'da ekonomiyi ve siyaseti yönetme şekilleri konusunda aynı teşhisin yapıldığını hatırlarsak, birçok kişinin ağzı şaşkınlıktan açık kalabilir.
Tabii burada Batılıların davranışlarının tehlikesini göz ardı etmiyoruz. Zira Batı 1990'larda Rusya'yı mahvetti. Sovyetler Birliği'nin çöküşünü takip eden kaostan en iyi şekilde yararlandı. Rusya gibi büyük bir ülkenin en basit güvenlik gereksinimlerini görmezden geldi. Üç Baltık devleti gibi eski Sovyet cumhuriyetlerinin Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'ne (NATO) dahil edilmesinde ısrar etti. İran füzelerine karşı koyma bahanesiyle Polonya ve Romanya'da uyarı ve füze savunma üsleri kurdu. Bütün bunlar Putin gibi insanlara, makalelerine ve konuşmalarına malzeme sağladı. Batı ve Rusya'nın şu an iki yüksek ağaç üzerinde oturduğu ve her iki tarafın da güvenli ve sakince aşağı inmek için merdiveninin olmadığı izah gerektirmeyecek kadar açık.
Dolayısıyla Batı’nın 20 yıl önce yaptığı ahmaklığın yanı sıra Paganizmden Ortodoks Hristiyanlığa geçişin anlatısı ya da Rus prensliğinin kurucusu Rurik hanedanının ve Novgorod ve çevresindeki şehirlerde devletlerin-şehirlerin ortaya çıkışının hikayesi modern Ukraynalıların bağımsız bir devlet kurma ve kalkınmayı sağlamak için istedikleri yönü tercih etme haklarını reddetme unsurları olarak görülebilir mi? Rusya'nın bakış açısını kabul etmek Putin'in iktidarı, özellikleri ve meziyetleri hakkında aynı soruları sorma hakkı tanımaz mı? En nihayetinde Ukrayna sınırına doğru ilerleyen tankların gürültüsü Rusya Devlet Başkanı’nın söylediklerini bastırdı.