Racih Huri
Lübnanlı yazar
TT

Putin ve toprak kopartarak Rusya’yı yeniden inşa etme

Ukrayna’da olup bitenlerin hiç kimsenin hangi uluslararası felakete yol açacağını bilmediği üçüncü dünya savaşı mı, yoksa Putin'in Ağustos 2014'te Kırım yarımadasını yutma başarısı gibi sonlanacak bir çatışma mı olduğunu söylemek için henüz çok erken. Kırım krizi, Barack Obama ve NATO ülkelerinin Rusya'ya uyguladığı yaptırımların ardından aynı yılın Kasım ayı sonlarında Moskova’nın kendisine uygulanan yaptırımların kaldırılmasını talep edip, karşılığında Batı'dan gıda ithalatına getirdiği yasağı sona erdirme sözü vermesi ile sona erdi. Ama Kırım yeni çarın egemenliği altında kaldı.
Vladimir Putin'in hedef ve hırslarındaki yeni halkayı oluşturan alevler içindeki Ukrayna sahasında kendilerini empoze edebilecek sonuçlardan bahsetmek için elbette henüz çok erken. Putin, Rus İmparatorluğunu parça parça yeniden inşa etmeye çalışıyor. Luhansk ile Donetsk bölgelerini ve muhtemelen tüm Ukrayna’yı, yalnızca Rusya'nın tanıdığı sözde bağımsız Abhazya, Güney Osetya ve Transdinyester devletler listesine ekleyerek, Rusya'nın konumunu güçlendirmeyi hedefliyor. Savaşa dönecek olursak, perşembe gününden bu yana, "Bu, üçüncü dünya savaşı mı?" başlığı dünyayı en çok ilgilendiren ve endişelendiren başlık olsa da bu yazının kaleme alındığı ana kadar, ABD ve NATO'nun uluslararası bir felaket oluşturacak askeri bir çatışmaya girmeleri pek olası değildi. Batılı ülkeler verilecek tepkiyi görüşmek için perşembe öğleden sonra bir toplantı yapmaya hazırlanırken, Moskova, güçlerinin Ukrayna'nın başkenti Kiev'i bombaladığını duyuruyordu.
Her halükârda, Putin'in ülkesinin Ukrayna sınırlarına 150 binden fazla asker ve Belarus’un hâkim olduğu Ukrayna sınırlarına 50 binden fazla asker yığmasından sonra ve pazartesi günü yaptığı uzun konuşmadan önce işin rengi zaten belliydi. Nitekim Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un ABD Başkanı Joe Biden ve Putin arasında bir zirve düzenlenmesi planlandığını açıklamasının ardından, Rusya'dan Moskova'nın acelesi olmadığı yanıtı geldi. Bu yanıt, Kremlin'in doğu Ukrayna'nın ayrılıkçı bölgelerini Kiev'in egemenliğinden korumak için müdahale etme niyetinde olduğunu ifşa ediyordu. Rus liderliğini eleştirenler hemen Mart 1938'de Almanya'nın da Çekoslovakya'ya bağlı Sudetenland'ı orada yaşayan Sudeten Almanlarını korumak için talep ettiğini hatırlattılar. Tıpkı İngiltere Başbakanı Neville Chamberlain ve Fransa Cumhurbaşkanı Edward Delaille'in o zaman “barışı sağlama hedefiyle” Almanya'nın talebine boyun eğmeleri gibi, bugün de Batı, Rusya'ya sert yaptırımlar uygulamakla yetinmekten başka bir şey yapmayabilir. Zira, nükleer çağdayız ve Putin gibi bir adamla herhangi bir savaşın nerede biteceği belli değil.
Pazartesi günü yaptığı uzun konuşmadan önce, Rus televizyonu, Batılı uzmanların oybirliği ile kabul ettiği gibi, Putin'in, sık sık bahsettiği kendisinde derin yaralar bırakarak bir hurda gibi çöken Sovyet imparatorluğu geçmişinin temellerine göre Rus geleceğini yeniden inşa etmeyi görev edinmiş bir lider olduğuna dair pratik kanıtlar yayınladı.
Konuşmadan önce Rus televizyonunun yayınladıkları, dünyada şaşkınlık yaratan bir güç gösterisiydi. Görkemli bir salonun ortasında büyük bir masada tek başına oturan Putin, sırayla önündeki küçük bir podyumun arkasında duran Rus üst düzey güvenlik görevlilerine, bir sınavdan geçiyorlarmış gibi Ukrayna'yı işgal etme kararıyla ilgili fikirlerini sordu. Bu sırada Dış İstihbarat Servisi Başkanı Sergey Narkin kendisine; “Bir müzakere süreci başlatmayı mı yoksa ayrılıkçı Luhansk ve Donetsk'in egemenliğini tanımayı mı öneriyorsunuz?” diye sorulduğunda kekeledi. Bunun üzerine Putin onu, “Açık konuş” diyerek azarladı. Narkin “Destekleyeceğim” diye yanıt verdi ama Putin yine de öfkeyle homurdanarak;” Destekleyeceğim mi yoksa destekliyorum mu, evet mi hayır mı?” dedi.
Bundan sonra Putin, Ukrayna devletinin varlığının tarihsel meşruiyetini inkâr eden, Rus topraklarından oluştuğunu, Bolşevik ve komünist Rusya'nın bir eseri olduğunu varsayan uzun konuşmasını yaptı. NATO'yu, bu ülkeyi, Rusya'ya saldırmak ve Donbas bölgesindeki iki cumhuriyetin tanınmasına son vermek için bir ileri karakol olarak kullanmaya çalışmakla suçladı. ABD ve bir bütün olarak NATO'ya karşı açık bir tehdit olan; ”Ukrayna'nın komünist mirasının gerçek tasfiyesinin ne anlama geldiğini size göstermeye hazırız” sözlerini eklediğinde, Hafız Esed'in Suriye ve Lübnan için söylediği gibi, Rusya ile iki ülke tek halk olarak gördüğü Ukrayna'ya girme kararını verdiği belirgin bir şekilde görülüyordu!
Bu nedenle Putin'in perşembe günü şafak vakti Ukrayna topraklarının işgalinin başlamasıyla birlikte bu müdahalenin boyutunu belirtmeden özel bir askerî harekât kararı aldığını duyurması şaşırtıcı değildi. Putin Rus işgalinin başladığını duyururken, "Ukrayna'yı Nazi etkisinden arındırmak ve silahsızlandırmak için elimizden gelen her şeyi yapacağız" dedi. Suç işleyenleri ve sivillerin kanlarının dökülmesinden sorumlu olanları yargılama sözü verdi. Ancak Gürcistan, Kırım ve Rus İmparatorluğu'nu yeniden inşa etmek için uyguladığı toprak koparma politikasından sonra ve Kiev, Rus bombaları yağmuru altındayken kim Putin’in: “Planlarımız arasında Ukrayna topraklarını işgal etmek yok ve zorla bir şey empoze etmek niyetinde değiliz” sözlerine inanır ki?
ABD ve NATO'daki 27 Batılı ülkeye hitaben yaptığı konuşmada, “Bizimle birlikte müdahale etmeye çalışacaklar bilsinler ki, Rusya'nın yanıtı hızlı olacak ve daha önce şahit olmadıkları sonuçlara yol açacaktır” diyerek onları zayıf görmekten çekinmedi. Bütün bunlar olurken, Batılı ülkeler, Washington'ın sık sık çok acı verici olacağını açıkladığı yaptırımların kapsamını genişletmeyi görüşmekle meşguldü. Yaptırımların, Putin’e, 2014'te Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesinin ve kendisine yaptırımlar uygulanmasının ardından Barack Obama'nın “Rus ekonomisinin durmak üzere olduğu” sözlerini hatırlatması gerekiyor. Özellikle de şimdi yaptırımların Duma üyelerini, Savunma Bakanı Sergey Şoygu, hatta servetinin 200 milyar dolardan fazla olduğu söylenen Putin'in kendisini kapsamasından sonra.
Kırım’ın ilhak edilmesinden sonra eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel; “Putin gerçeklikle bağını kaybetti. O başka bir dünyada” demişti. Philosophical Magazine dergisinin baş editörü ise o dönemde, gerçeklikle ilgili bağının rasyonalite ile tam bir kapanma karışımı olduğunu, Putin’in şüpheci ideolojisi adına bir gerçeklikten kopuş yaşadığını yazmış ve şöyle demişti: “Her zaman onun pragmatik bir lider olduğunu söyledik. Peki, ideolojisi uğruna pragmatizmini feda edecek mi, bu mümkün, her halükarda Putin savaşa girmeye hazır görünüyor”.