Abdulmunim Said
Kahire’de Mısır Gazeteciler İdaresi Meclisi Başkanı ve Kahire Bölgesel Strateji Çalışma Merkezi Yönetim Müdürü
TT

Dünya bir haftada çok değişti!

“Ukrayna'dan sonra Ortadoğu” adlı makalemin yayınlandığı geçen hafta ile bir sonraki hafta yayınlanan makalem arasında dünyanın değiştiği ve alt üst olduğu büyük bir zaman aralığı var. Yaygın varsayım, ortak zorlukların - koronavirüs krizi, küresel ısınma, terörizm, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi, uluslararası sistemin istikrarı ve uzaydaki meydan okumalar - Ukrayna krizinin silah kullanım noktasına gelmesini engelleyeceği yönündeydi. Doğu ve Batı'yı birleştiren bu ortak zorluklar güvenlik, siyaset ve ekonomide ortak çıkarlar yaratır ve piyasaları açık tutar. Birinci ve ikinci dünya savaşları gibi büyük savaşlara, hatta Kore, Vietnam ve Afganistan gibi savaşlara girişmenin 21’inci yüzyılda yaşayan ülkeler için büyük bir düşüncesizlik ve tedbirsizlik haline geldiğini varsayan “küreselleşmenin” önemli bir parçası olan kalıcı temaslar yaratır. Bunlara rağmen Rus ordusu 24 Şubat 2022'de Ukrayna'ya girdi. Batı ve NATO, o gün sona ermeden önce  ekonomik yaptırımlardan oluşan adımlar atmaya başladı. Yaptırımlar, çeşitli ekonomik etkileşim hatlarını ve yollarını kesmek, tüm karşılıklı bağımlılıklarıyla küresel ekonomiyi oluşturan etkileşimlerini engellemek şeklinde vücut buldu. Almanya'nın Rusya'yı cezalandırmaya yönelik ilk adımlarından biri Kuzey Akım-2 doğal gaz hattına kapıyı kapatmaktı. Oysa ilk hat ile birlikte bu ikinci hat, ister işgalden önce isterse sonra askıya alma kararı almadan önce iyice düşünmek için yeterli bir tür ortak enerjide karşılıklı bağımlılık durumu yaratıyordu. Kısacası, “küreselleşme” askeri güç kullanımını engelleyemedi. Dünya ayakları üzerinde bir tepkiyi ve yaptırımların Rusya'yı “baskılamakta” ve güçlerini geldikleri yere geri döndürmekte ne kadar başarılı olabileceğini görmeyi bekliyor. Karşılıklı bağımlılık, tehdidi ve çatışmayı engellemeyi başaramadı. Demokrasi, Rusya'nın askerlerini Ukrayna'ya sokacak Truva atı olarak kendisine güvendiği Ukrayna'daki Rus azınlığın sorununa bir çözüm olmadı.
Dünya, Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana bulunduğundan farklı bir yörüngeye girdi. Bir bakıma Rusya ve ondan önce Çin, uluslararası sistemde bir tür “revizyon” arayışında gibi göründüler. Bu, dünyanın çeşitli ve farklı ülkelerini nereye götürür? Çok düşünmek ve tedbirli olmak gerekiyor. Dünya, “büyük güçlerin” anlaşmazlıklarını güç, barış ve uzlaşma yoluyla çözmesini veya talih ve kaderin heyecan verici oyunlarını oynamasını bekleyemez. Kısacası bu gece başlangıç, bu yazının yazıldığı ana kadar Rusya’nın Ukrayna’ya girişi de halen emekleme aşamasındaydı. Tahminler doğruysa, Ukrayna'nın tamamen ele geçirilmesi ve hükümetinin Rus zevklerine uyacak şekilde değiştirilmesi zaman alacak veya en azından Taliban'ın Afganistan'ın tamamının kontrolünü ele geçirmesi kadar sürecek. Basının ve medyanın ısrarına rağmen ekonomik yaptırımların başarılı mı yoksa başarısız mı olacağını, Rus güçlerinin geri çekilmesi veya ilerlemesi üzerinde bir etkisi olup olmayacağını kimse bilmiyor. Bildiğimiz şey, Batı'da (ABD ve NATO) hiç kimsenin savaşa girmek bir yana nükleer silah kullanılması olasılığı ile yüzleşmek istemediğidir. Bildiğimiz şey, krizin taraflarının davranış ve eylemlerini anlamak için iç koşullarını anlamanın gerekli olduğudur. Rusya'da Başkan Putin'in yaptıklarını destekleyen aktif bir azınlık var. Bunu çok fazla acıya, belki de Rusların tarihlerinden bildikleri acı verici ve dayanılmaz savaşa götürecek yol olarak görüyor. ABD'de Başkan Biden, Ukrayna'nın işgalinden önce bir etkinlik krizi yaşıyordu. Güçlü bir başkan olduğunu ve yaptırımlarının etkili olduğunu kanıtlamak için ara seçimlere kadar çok az zamanı var.
Bütün bunlardan çıkardıklarımız, dünyanın gelecek zaman diliminde meşgul olacağıdır. Uzlaşıların gezegeni yok etmeye yetecek bir savaşa yol açmayacağına dair umutlar, dualar, yakarışlar ve yalvarmalarla birlikte çözülmesi gereken birçok hesap ve yapılması gereken revizyonlar var. Ancak Ortadoğu'da yerleşik ülkeler dahil olmak üzere ülkeler dünyanın kuzeyinde, Avrupa’da yaşanan tehlikeli oyun sonucunda enerjileri ve reformları için büyük bir bedel ödeyecekler. Aylar önce, ABD’nin bölgeden çıkışı vesilesiyle bölge halklarının ve ülkelerinin kendilerine güvenmekten başka çarelerinin olmadığını yazmış ve belirtmiştim. Şimdi Rusya’nın Ukrayna'ya girişi ile bunun gerekliliği bir kez daha doğrulandı. Neyse ki geçtiğimiz dönemde ve el-Ula Zirvesi bildirisinden bu yana Arap bölgesi ülkeleri ile İran, Türkiye ve İsrail, kısacası bölgedeki Arap olmayan ülkeler arasında birçok temas ve istikşafi görüşme gerçekleştirildi. Bunun sonuçlarının çok azı iyi ve yaygın olarak biliniyor. Ancak askıda olan birçok güvenlik sorunu var ve Suriye ile Yemen'deki bölgesel krizler kronik hale geldi. Mevcut küresel koşullar ışığında, büyük kötülüklerin belirtisi olan küresel durumla yüzleşmek için önce “diyalog” sonra “uzlaşı” seçeneği öne sürülmüş görünüyor. Bu seçeneğin özünde, bizzat bölgenin bölgesel sorun ve krizlerle başa çıkmasının yanı sıra küresel “revizyon” süreciyle ilgili krizlerden ve çatışmalardan doğacak krizlerin ötesine geçebileceğidir. Rusya ve Çin, birincisi için Ukrayna, ikincisi için Tayvan örneğinde olduğu gibi bazen doğrudan çıkarlarına hizmet etmesi için bir küresel revizyon süreci yürütüyorlar. Bu süreç bazen de revizyonun önümüzdeki on yıllar boyunca bizimle yaşayacak yeni bir uluslararası düzenin kurulmasıyla sonuçlanması gibi boyutları daha büyük, dolaylı çıkarlara hizmet ediyor. 
Silahlı kuvvet kullanımı bariyerinin aşılmasının ardından henüz ilk günlerinde olan Ukrayna krizinin enerji, gıda, madenler ve tedarik zincirleri alanlarında "pandemi" kaynaklı düğüme eklenen büyük bir küresel enflasyon durumu yarattığı kanıtlandı. Küresel borsalar, finans piyasaları, döviz kurları ve çağdaş küresel sistemin diğer kılcal damarlarında büyük bir çalkantıya yol açtığı ispatlandı. Bu noktada bölgesel seçenek, yalnızca bölgesel bir güvenlik sistemi arayışı değil, aynı zamanda uluslararası krizin etkileriyle yüzleşmek için de uygun görünüyor. Özellikle de barışın dönüşünün yakın olmadığı göz önüne alındığında. Keza rahatsızlık kaynağı ya da basitçe petrol ve enerji üreticisi oldukları, onlardan Rusya ile karşılıklı bağımlılığın başarısızlığını telafi etmeleri istendiği için büyük güçlerin Ortadoğu ülkeleri üzerindeki baskıyı artırma veya onları suçlama eğilimleri var olduğu sürece, bölgesel seçenek uygun gibi. Bölgedeki sorun, bir insan nasıl ki doğarken anne ve babasını, zengin mi yoksa yoksul mu olacağını seçemiyorsa, ülkelerin de komşularını seçemeyecekleri gerçeğidir. Bu komşuluk göz ardı edilemeyecek ilişkiler, bağlar ve karşılıklı bağımlılık yaratsa bile.
Ortadoğu, bu yüzyılın başından beri terörizmin ortaya çıkışı ve ABD'nin Irak'ı işgaliyle birlikte birçok fırtına ve felaket yaşadı. "Arap Baharı" bölgeyi sarstı ve diğer hayati meselelerle meşgul olduğu için dünyanın artık pek ilgisini çekmeyen krizleri tetikledi. Gerçekleşen temaslar ve sonuçta ortaya çıkan diyalogu sürdürme mutabakatı, ABD-İran nükleer anlaşmasının da var olabileceği Ukrayna sonrası dünyayla yüzleşme konusunda bir iş birliği ile sonuçlanabilir mi? Bu seçim çok fazla düşünme, düzenleme ve planlama gerektiriyor.