Mustafa Fahs
TT

Irak iki yeter sayı arasında

Irak’ta Üçlü ittifak (Sadr-Barzani-Halbusi) aralarındaki sorunları çözerek bu ayın 26'sında, cumartesi günü yapılacak meclis oturumuna hazırlık olarak siyasi ve anayasal yeter sayısının tamamlandığını duyurdu. Yeterli sayıdaki ittifak, dikey yapısını (Kürt-Sünni-Şii) sabitleştirdi ve cumhurbaşkanlığı ve meclis başkanlığı adaylarının isimlerini belirledi. Buradan Irak siyasi güçlerinin meclis oturumuna uzlaşmalar olmadan gireceği anlaşılıyor. Bu da ittifakın 'vatanı kurtarma' sloganı altında bir ulusal çoğunluk hükümeti projesinde ısrarcı olduğunu ve başta Kürt ve Şii olmak üzere diğer güçlerle anlaşma yolunu geçici de olsa kapattığını gösteriyor. Bu noktada meclisin toplanıp toplanamayacağına, yani oturum için gerekli olan anayasal yeter sayının tamamlanıp tamamlanamayacağına ilişkin bir soru gündeme geliyor.
Anayasal yeterlilikte sayıların dili, Federal Mahkeme veya Parlamento çatısı altındaki en büyük bloğu belirleme mücadelesinden uzak bir şekilde sahneye dahil oluyor. Ancak iki Şii partinin (Sadr Hareketi ve Koordinasyon Çerçevesi), ön koşul olarak aşağı yukarı aynı sayıda, yani 30 ila 35 arasında oya ihtiyacı olduğu açık. Sadr’ın 220 sandalyelik çoğunluğa sahip olması için bu kadar oya ihtiyacı varken Koordinasyon Çerçevesi’nin ‘üçte bir bloke edici azınlığı’ (Bir siyasi grubun hükümetteki bakanlıkların üçte birini alması. Böylece bu grup hükümetin kararlarını kontrol edebiliyor ve toplantıların düzenlenmesine müdahalede bulunabiliyor)  güvence altına almak amacıyla koltuk sayısını 110'a çıkarmak için buna ihtiyacı var. Şu ana kadar sayılarda bir belirsizlik var ve bu durum iki tarafın henüz hedeflerine ulaşamadığı şüphesini uyandırıyor. Bu yüzden bir mihenk taşı haline gelen bağımsız milletvekillerini (çoğu Şii) kendi taraflarına çekmeye çalışan iki taraf arasında şiddetli bir rekabet yaşanıyor. Cumartesi günü bu bağımsız milletvekilleri bir sonraki iktidarın şeklini belirlemekle kalmayıp aynı zamanda yaptıkları seçimler ile ya rejimin yeniden yapılandırılmasına ya da nihai olarak parçalanmasına zemin hazırlayacaklar.
Dolayısıyla siyasi ve anayasal yeter sayı arasında Irak, 2003 rejiminden geriye kalanlar ile 1 Ekim 2019 tarihinde kamusal alan açısından şekillenmeye başlayan ve 2021 parlamento seçimlerinde siyasi özellikleri belirginleşen yeni rejim (tamamlanmamış) arasında bir çarpışmaya yol açabilecek bir yeniden yapılanma aşamasından geçiyor. Ancak tüm Irak siyasi sürecinin karşı karşıya olduğu çıkmaz şu ki 2003 rejiminden geriye kalanlara bağlı olanlar, bu rejimin yatay oluşumlarında, yani tamamlayıcı çoğunlukta ve uzlaşıya dayalı bir iktidarda ısrarcı. Bu, ‘Ekim Ayaklanması’nın siyasi ve toplumsal yansımalarını ve son seçimlerin sonuçlarını bir tarafa koyarak 2003 rejiminin yerleştirdiği düzene göre iktidarı paylaşma çağrısı demek oluyor. Yani bu, ayaklanma ve seçim sonuçlarının inkarı olarak sayılabilir.
Yeni rejim ise başta Şiiler olmak üzere bileşenleri arasında, yani 2003 rejiminden ayrılan ve 2021'den sonra oluşanlar arasında tam bir kaynaşma olmasını engelleyen görüş farklılıklarından ötürü zor bir süreçten geçiyor. Burada sorun şu ki 2021 rejimi olarak adlandırılabilecek oluşumdaki en güçlü taraf, 2003 rejimindeki bazı taraflarla bağlarını koparmadı. Ayrıca şu an bazıları ile hesaplarını kapatıyor. İki rejimdeki muhalifleri bu güçlü tarafı 2003 rejimini izole etme ve yeni rejimi miras olarak almaya çalışmakla suçluyorlar. 2021 rejiminin diğer bileşenlerine gelince; özellikle 2019'da kurulan ve seçimlere katılanlar, siyasi süreç konusunda halen fikir ayrılığı yaşıyorlar. Bazıları istisnasız tüm siyasi sınıfa yönelik tavırlarına takılıp kalmış, kısmi veya toplu her türlü anlaşmaya girmeyi reddediyorlar. Daha akıllı olan taraf ise siyasi esneklik gösterip biraz pragmatizm ve siyasi tercihlerde öncelikler altında garantilere bağlı bir katılım çağrısında bulunuyor. Bu yüzden en zor olanı bağımsızların (Şii) görevi.  Zira sadece iki seçeneğe sahipler: Ya siyasi sürece katılmayı reddedip muhalefette kalmak ya da aşama aşama iktidara katılmak.
Bu yüzden önümüzdeki meclis oturumunda son söz Şii bağımsızlarda olacak. Nitekim onlar anayasal ve siyasi yeter sayıya ulaşmalarının ardından çoğunluğun geleceğini belirleyecek olan azınlıklar. Ya taraflardan birine güvenoyu verecekler ya da hiç kimseye vermeyecekler. Her iki durumda da ortaya çıkacak yansımalar önemli ve tehlikeli olacak. Bu yüzden ilk oturumun yapılmasının şartı hem siyasi hem de anayasal yeter sayıya ulaşmak değil, aynı zamanda tarihi bir uzlaşıya da ihtiyaç var. Ancak görünen o ki mevcut siyasi tabaka henüz bunu başaracak niteliklere sahip değil.