İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Soğuk Savaş’ın ardından NATO ve Çin

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Brüksel’deki NATO Olağanüstü Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi öncesi yaptığı açıklamada, Çin'i Ukrayna saldırısında Rusya'ya siyasi destek sağlamakla suçladı ve Moskova'nın savaş çabalarına maddi destek gönderilmesine karşı uyarıda bulundu.
NATO'nun Çin'e yönelttiği suçlamalar aslında bundan çok daha ötesine uzanıyor. Nitekim New York Times, kimliği belirsiz yetkililerin “Çin'in Rusya'nın Ukrayna'daki niyet ve planlarından daha erken bir tarihte haberdar olduğunu söylediğini” aktarırken; Wall Street Journal, Rusya'nın Ukrayna’da askeri operasyonlarına başlamasından sonra Çin'den askeri teçhizat talep ettiğini bildirdi. Daha sonra kimliği belirsiz yetkililerin Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi üyeleri olduğu ortaya çıktı ve Başkan Biden ile Çinli mevkidaşı Şi Cinping arasında konuya ilişkin bir telefon görüşmesi gerçekleşti.
NATO, Ukrayna’daki savaş sona ermeden önce Çin ile olan çatışma kapsamında ABD okunun ucunda mı? Yoksa son zamanlardaki askeri operasyonlar NATO'yu Çin ile kaçınılmaz ve kesin bir çatışmaya mı götürecek?
NATO'nun askeri hamleleri göz önünde bulundurulduğunda en kötü duruma hazırlanıyor gibi görünüyor. Bu nedenle Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Slovakya'da dört yeni savaş grubu konuşlandırmaya karar verdi. Böylece Baltık'tan Karadeniz'e kadar konuşlandırılan grupların sayısını sekize çıkardı. ABD Başkanı Biden, NATO'nun yekvücut olduğunu göstermek ve düşmanlarına hazır olunduğuna dair güçlü bir mesaj göndermek amacıyla Brüksel'e gitti. Pekin ise bugün, bir yandan Moskova'ya mümkün olduğunca yakın, diğer yandan NATO'dan mümkün olduğunca uzak görünüyor.
Çin her şeyden önce Rusya'yı siyasi olarak destekliyor mu?
Çin'in Rusya'yı savunduğuna ve G-20'den dışlanması fikrine karşı herhangi bir kanıt yok. Buna, birkaç gün önce ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan şu sözleri ile işaret etti: “Rusya Federasyonu, artık uluslararası ku rumlarda her zamanki gibi iş yapma gücüne sahip değil.” Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin, Çin'in bu bağlamdaki görüşünü ise şu sözleriyle dile getirdi:
“G-20 uluslararası ekonomik işbirliği için kilit bir formdur ve Rusya bunun önemli bir üyesidir. G-20'nin hiçbir üyesi, başka bir ülkeyi üyeliğinden mahrum etme hakkına sahip değildir.”
NATO'nun er ya da geç Çin ile çatışması kaçınılmazdır. Çünkü Çin, şu anda ABD'nin Rusya'ya yönelik niyetlerinin çok iyi farkında. Çin, Ukrayna krizinde krizin doğru tarafında yer aldığına inanıyor. Bu, pragmatik yaklaşımın modern bir versiyonudur. Pekin, NATO'nun genişlemesine şüpheyle bakıyor. Çin liderliği, “Rusya’nın Ukrayna'daki askeri operasyonunun Washington'ın Pasifik bölgelerinde Çin'i ablukaya alma planlarını açıkça bozduğunun” da farkında. ABD’nin Çin'in yükselişinin önüne engeller koyma girişimleri durmuyor. Washington, Çin’i merkezi bir tehdit unsuru olarak görüyor ve Tibet'ten Tayvan'a, Hong Kong'dan Sincan'a, Huawei ve diğer bir dizi dosya ve karmaşık sorunla onu tüketmeye çalışıyor.
Çin, NATO'ya şüpheyle bakıyor. Rusya'nın sahada düştüğü gün kendisini ABD'ye karşı kendisini açıkta bulacağını biliyor. NATO'ya yönelik yaklaşımını ve duygularını da gizlemiyor. Bunun NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’i endişelendirmesi muhtemeldir. Dışişleri Bakan Yardımcısı Lı Yüçıng’in “NATO'nun Rusya sınırlarına yaklaştığı ve bir ABD füzesinin 7-8 dakika içinde Moskova'yı vurabileceği” yönündeki sözleri Rusya'nın korkularını pekiştirdi. Çin, NATO'nun genişlemesinin ve Rusya gibi büyük bir nükleer gücün ablukaya alınmasının düşünülemeyecek kadar korkunç sonuçlar doğuracağını düşünüyor. Bu, yakında nükleer silahların kullanılacağına dair işaretler mi içeriyor?
Bu soruya verilecek cevap ne olursa olsun Çinli yetkili, NATO'nun dağılması ve Varşova Paktı ile birlikte tarihe geçmesi gerektiği sonucuna varıyor. Çinliler, Stoltenberg'in NATO'nun savaş yanlısı olmadığı yönündeki sözlerine inanmıyorlar. Aksine, bunun Batılı emperyalist tarihsel aşamalarla ilgili bir mesele olduğuna ikna olmuş durumdalar. Nitekim NATO, süreç içerisinde güçlenmeye ve genişlemeye devam etti ve Yugoslavya, Irak, Suriye ve Afganistan gibi ülkelere askeri müdahalede bulundu. Çin'in Avrupa Birliği (AB) Misyonu, NATO'yu “Soğuk Savaş'ın bir kalıntısı” olarak nitelendirdi. Bu, okuyucuya NATO'nun pozisyonları ile Çin'in yönelimleri arasındaki büyüyen uçurum hakkında bir arka plan sağlayabilir.
ABD’nin liderliğindeki NATO bir çıkmazla karşı karşıya bulunuyor. Pekin Moskova'ya yardım etse bile, Washington Çin'e herhangi bir ekonomik yaptırım uygulayamayacak. Çünkü bununla ilk zarar görecek olan kendisi ve AB olacaktır. Çin'in askeri olarak abluka altına alınması fikri ise, dünyayı Üçüncü Dünya Savaşı’na sürükleyecek Rusya-Çin askeri ittifakı için en etkili yol olacaktır. Sonuç, NATO sonrası bir dünya ve eski zaman ittifakları.