Salih Kallab
Ürdünlü yazar. Eski Enformasyon, Kültür ve Devlet Bakanı
TT

Arap platformu: Suudi Arabistan’ın yapmaya çalıştığı budur

Suudi Arabistan'ın çabalarının iyi ve güzel olduğunu ama sorunun Yemen’in kararının şu anda kendisinin değil İran'ın elinde olduğunu vurgulamak gerekir.
Suudi Arabistan ve onunla birlikte BAE, İran afetine uğramadan önce ‘Mutlu’ olarak adlandırılan Yemen'deki ‘çatlakları’ kapatmak için iyi ve hayırlı çabalar gösteriyorlar. Ama şu anda birçok Arap ülkesini mezhepçi ve ilhak edici bir şekilde işgal eden İran'ın ne mezhep üzerinden Şii vatandaşlarını kontrol ettiği Körfez ülkelerinden ne de Suriye ve Lübnan dahil işgal ettiği diğer Arap ülkelerinden çekilmeye niyeti yok. İran’ın kolları Filistin'in İsrail işgali altında olmayan yerlere, özellikle de Gazze Şeridi’ne kadar uzandı. Ayrıca Batı Kudüs'ün İsrail devletinin başkenti olmasına karşılık Doğu Kudüs’ün başkenti olacağı Filistin devletini oluşturması gereken Batı Şeria'nın bir bölümünde de etkili.
Suudi Arabistan’ın yaptıkları ve çabaları yakın ve uzak tarihte en önemli Arap ülkelerinden birini, Yemen’i yeniden birleştirmek olarak kabul edilebilir. O Yemen ki, sadece kısa bir süre yaşayan Güney Yemen devleti ile ikiye ayrılmış olduğu dönem dahil olmak üzere tarihi boyunca ‘Mutlu Yemen’ olarak anıldı. Ancak Suudi Arabistan’ın tüm bu iyi çabaları büyük olasılıkla istilacı işgali Suriye’yi aşan İran tarafından engellenmeye devam edecek. Ama şimdi Suriye’nin Devlet Başkanı Beşşar Esed de artık Velayet-i Fakih devletinin kontrolünden kurtulup, bu tarihi aşamada fiili etkili adresi tarihi başkent Riyad'ın olduğu Arap ümmetine katılmaya çalışıyor.
Ancak Suudi Arabistan'ın ve onun yanında yer alan, destekleyen Arapların tüm bu hayırlı ve iyi niyetli çabalarına rağmen, gerek Doğu Akdeniz ve Körfez bölgesindeki Arap ülkeleri, gerekse büyük Cezayir ve Fas Krallığı’nı içeren Arap Afrika ülkeleri olsun Arap milleti için İsrail'den daha tehlikeli hale gelen İran, bu çabaları engellemek için elinden geleni yapacaktır. İran’ın tüm bu alanlara uzandığı açık ve iyi biliniyor. İranlılar artık Arap Maşrık (Levant) bölgesini aştılar ve işgalci emelleri ‘dedelerinin’ Afrika kıtasının bazı bölge ve bölümlerine kadar uzandıkları o tarihsel dönemi yeniden canlandırma kertesine varacak kadar genişledi. Bu İran’ın şimdi deklare ettiği, iddia ettiği ve söylediğine göre, doğu ve batı kıyıları ile Kızıldeniz, Babu'l Mendeb ve Umman Denizi bir İran denizi haline geldi. Bu bağlamda asıl tehlike, sanki çok eski olan ‘ben beyaz öküzün yendiği gün yendim’ (ç.n: üç öküz hikâyesinde sona kalan kırmızı öküzün aslan tarafından yenmeden önce söylediği söz) Arap atasözünü bilmiyormuş gibi tüm bunların bazı Araplar tarafından sessizlikle karşılanmasıdır. Elbette ve kesinlikle, Suudi Arabistan ve onunla birlikte BAE’nin ağırlaşan Yemen krizini çözmeye yönelik çabaları gerçekten ve fiilen iyi niyetli ve hayırlı çabalardır. Ama sorun şu ki Yemen’in kararı iyi ve güzel halkının değil, aksine – ki bu açıkça söylenmeli ve duyurulmalı- İran'ın elindedir.
Burada isimlerini vermemize gerek olmayan, bilinen Yemenli gruplar ve bazı tanınmış mezhepçi taraflar mutlaka her şeyden önce Riyad'ın tüm bu iyi girişimlerini engellemeye çalışacaklardır. Zira bu konuda karar daha önce de söylediğimiz gibi Yemenlilerin değil, bazı mezhepçi taraflara ve hizipsel oluşumlara dayanan İran'ın elindedir.
Bu nedenle, Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkelerinin Yemen krizini sona erdirmek ve çözmek için harcadıkları hayırlı ve iyi çabalar teyit edilip desteklense de, bu alandaki engellemelerin arkasında tüm Arap dünyasını kontrol etmeye layık olduğunu düşünen ve aslında yakın uzak birçok Arap ülkesine müdahale eden İran'ın olduğu aşikardır. Bu hiçbir şekilde inkar edilemeyecek kadar açık ve bilinen bir şeydir.
Burada Yemenli müzakerecilerin Yemen halkının en iyilerinden olduğunu, eğilimlerinin gerçekten iyi, niyetlerinin asil olduğunu vurgulamak gerekir. Yemen düğümünün çözümünün kolay olmadığını, Yemen ile ilgili kararın ülke içindeki aktörlerin ve tarafların elinde olması gerektiğini, bugün, dün ve tarihi dönemleri boyunca pek çok nedenden dolayı dış müdahalelere maruz kalmış bu ülkede esas gücü elinde bulunduran tarafların bulunduğunu kuşkusuz, diğerlerinden çok daha iyi biliyorlar. Yemen çok önemli bir ülke çünkü aslında uzak ve yakın tüm ülkeleriyle Arap dünyasına nazır bir gözetleme kulesi gibidir.
Aralarında Baas Partisi’nin de bulunduğu bazı milliyetçi oluşumları ile Arap Milliyetçi hareketini temel alan bir ulusal boyuta dayanan Marksist- Leninist milliyetçi devleti ile Güney Yemen, Kuzey Yemen için dahi siyasi bir platform oluşturuyordu, ancak Kuzey ile birleşmesinden sonra bu durum tamamen ortadan kalktı. Bazı tarihi liderleri Güney Yemen’i yeniden canlandırmaya çalıştılar ve hala da bunu deniyorlar, ama bu kesinlikle olmayacak, Yemen coğrafi olarak tek ve halkı da bir olduğu için Yemen halkı bunu kabul etmeyecek. Gerek kuzeyliler gerekse güneyliler olsun Yemenliler için bölünmüşlüğü temsil eden bir gerçekliğe geri dönüş yok.
Bu nedenle ve başa dönecek olursak, Suudi Arabistan'ın bu alanda üstlendiği çabaların hayırlı ve iyi olduğunu vurgulanmalıyız. Ancak sorun şu anda kararın Yemen’in değil kelimenin tam anlamıyla İran’ın elinde olması. Arap ülkelerinin işlerine aşağılayıcı bir şekilde karışmaya başlayan İran ise Suriye'nin dahi kontrolünden çıkmasına, Devlet Başkanı Beşşar Esed’in istediğini yapmasına izin veremez. Kaldı ki Beşşar Esed de bu şekilde eli kolu bağlı olduğu ve artık İran nüfuzu Lübnan'dan Kızıldeniz, Babu’l Mendeb ve Umman Denizi’ne kadar bu bölgeyi kontrol ettiği sürece istediğini yapamaz.
Son olarak, şu bir gerçektir ki İran olduğu gibi kaldığı ve Arap ülkeleri arasında Suudi Arabistan’ın toplamaya çalıştığı bu dağınıklık var olduğu sürece bu mesele sona ermeyecek. Zira İranlıların ki burada kastedilen Araplarla arasında pek çok tarihi bağın olduğu İran halkı değil, Hamaney ve Velayet-i Fakih rejimidir, benimsedikleri bu eğilim ve politikada sonuna kadar gidecekleri açık ve nettir. Son ile Arapların bu korkunç gerçeğe uyanmasını ve Riyad'ın bu alanda harcadığı çabaların tüm Araplar için siyasi, güvenlik ve askeri bir platforma dönüşmesini kastediyoruz.
Allah'ım şahit ol!