Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Oruç ve ihlas

"İhlaslı değilsen kendini yorma" İbnu’l Kayyım

Türkçede kullandığımız Oruç kelimesinin Arapça karşılığı “savm”dır. Savm, sözlükte; “bir şeyden uzak durmak, bir şeye karşı kendini tutmak” manalarına gelir. Bu tanımlamaya göre oruç, bir şeylere karşı uzak durmak ve bir şeylerden kendimizi uzak tutmak için tutulur.
İhlas ise; “bir şeyi, kendisine karışmış ve bulaşmış olan şeylerden ayırmak, arıtmak, ayrıştırmak, kurtarmak ve sadece kendisi yapmak, bir şeyi özüne ulaştırmak’’  demektir.
Oruç ile ihlası birlikte ele aldığımızda ihlas ile tutulan oruç için şunu demek kanaatimce yanlış olmayacaktır. İhlas ile tutulan oruç; Kişiyi, kendisine bulaşıp saf ve temiz fıtratını, arılığını ve saflığını bozan şeylerden uzak durmasını sağlar. Ayrıca kendisini bunlara karşı tutmasını ve kişiyi kendisi olmaktan alıkoyacak her şeyden uzak tutarak onu özüne ulaştırır.
İhlas nasıl ki ayrıştırmak, arındırmak ve saflaştırmaksa, oruç da ruhu özüne döndürerek onu kötülüğe sevk edebilecek şeylere karşı kapıyı kapatarak onu özgürleştirmektir.
İnsanı kötülüklerden korusun, onu arındırsın ve rabbine karşı sorumluluk bilinciyle hareket edebilsin diye oruç ona emredilen bir ibadettir, Zira insanın giyebileceği en güzel elbise, takva elbisesidir.[1] Takva elbisesini giymemize katkı sunan bütün ibadetler ve özelde oruç ibadeti bunun için emredilmiştir.[2] Bir anlamda oruç tutmak takva elbisesini kuşanmaktır veya Gökhan Özcan’ın ifadesiyle “orucu giyinmek” takvalı olmaktır.
Oruç, gizli bir ibadettir. Kul ile rabbi arasında bir sırdır. Bu sebepledir ki bazıları oruca diğer amellerin aksine riya bulaşmayacağını ifade ederler. Zira kişi kendisi haber vermediği sürece kimse onun oruçlu olduğunu bilemez. Ancak bundan sonraki süreçte riya olması söz konusu olabilir.
İhlas ile oruç arasındaki bağı güçlendiren hususlardan birisi de her ikisinin de “sır” olarak nitelenmiş olmalarıdır. İhlasın sır oluşu ile ilgili Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Ben Cebrâil’den ihlâsın ne olduğunu sordum. Şöyle cevap verdi: ‘Ben de Azîz ve Celîl olan Allah’a ‘ihlâs nedir?’ diye sordum. O şöyle buyurdu: “İhlâs Benim bir sırrımdır. Onu kullarımdan sevdiğim kimselerin kalbine koyarım.”[3]
Oruç ile ilgili olarak da Hz. Peygamber Allah Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu haber verir; “Âdemoğlunun her bir işi kendinedir. Oruç hariç; o benim içindir, onun karşılığını ben veririm…”[4] Belki de bu sebeple Mevlana, “Orucu bütün Kur’an’ın tertemiz nurunun sırrı” olarak niteler. Hem ihlasın hem de orucun gizli olması, onları bu ortak payda da buluşturmaktadır.
Orucun bizden önce yaşamış insanlara farz kılındığı gibi bize de farz kılınmasının sırrına vakıf olmak, insanlıkla yaşıt bir ibadeti ihya etme sırrına vakıf olmaktır. Yani onları erdemli kılan kervana katılmaktır.
Orucun ve ihlasın sırrını unutunca ihlası riyaya, orucu eziyete dönüştürdük. Orucun bir nimet olduğunu unutup onu meşakkat olarak görür olduk. Bu sebeple saat hesabı yapmaya başlayıp günde (…) saat oruç tutuyoruz, buna nasıl dayanılır? demeye başladık.
İhlas ile tutulan orucun/yapılan ibadetin günlük hayatta yansımalarının olması gerekir. Bu konuluyla alakalı şöyle bir soru da akla gelebilir; “İhlas ile tutulan oruç, insanın neler yapmasını, nelerden arınmasını ve nelere uzak durmasını sağlar? Orucun ihlas ve takva ile olan bağını da göz önünde bulundurarak bu sorunun muhtemel cevaplarını şu nükte ile cevaplamak mümkündür:
Bir kaç genç Ramazan ayında yaşlı birinin kuytu bir köşede gizliden yemek yediğini görürler. Alaylı bir ifade ile ''Hayırdır oruçlu değil misin dede?'' diye takılırlar.
Yaşlı adam: ''Tabi ki oruçluyum sadece su içip yemek yiyorum!''
Gençler gülerek ''Gerçekten mi?'' derler.
Yaşlı adam: ''Gerçekten tabi; ‘Yalan söylemiyorum, kimseye kötü gözle bakmıyorum, kimseyle alay etmiyorum, israf etmiyorum, kimseye hakaret etmiyorum, başkalarına karşı kaba ve kırıcı olmuyorum, kimsenin gizlisinin saklısının ardına düşmüyorum, gıybet etmiyorum, kimsenin malına göz dikmiyorum, riyadan, gösterişten, her türlü hileden, sahtekârlıktan, haram ve haksız kazançtan uzak duruyorum, her türlü haksızlığa karşı durmaya çalışıyorum, meşru olmayan her türlü şehvet tatminini reddet ediyorum, akrabalık bağlarını gözetiyorum ve en önemlisi gönül kırmıyorum…’ Lakin bir hastalıktan dolayı mideme oruç tutturamıyorum o kadar…'' der. Çünkü oruç sadece yeme içmeden kesilmek değil, bütün bunlardan uzak durmaktır da aynı zamanda…
Öz bir cümle ile ifade etmek gerekirse ihlasla tutulan oruç, diğer bütün ibadetler gibi; “insanı her türlü çirkinlik ve kötülüklerden alıkoyar…”
[1] A’raf 7/26
[2] Bakara 2/183
[3] es-Se’labi, el-Keşf ve’l Beyan, I/6.
[4] Buhârî, Savm, 2; Müslim, Sıyâm, 164.