Çoklu organ yetmezliği ile en çok benzeşen ekonomik kavram enflasyondur. Enflasyon çoklu önlem yetmezliği olarak dışa vurur. Bu haliyle çoklu organ yetmezliğinin sebep olduğu sonuçları üretir: Yani bir bitişi ifade eder.
Çoklu önlem yetmezliğine ise eksik boyutlu önlemler seti neden olmaktadır. Fakat enflasyon kaçınılmaz bir sondur. Çünkü siyasal, ekonomik ve sosyal sistemler de sağlıklı yaşlanmayı bir sağlık belirtisi olarak algılarlar. Sistemi yönetenler veya gözetleyenler sistemdeki yavaşlamayı çoğu zaman normal bir durum olarak değerlendirirler. Aslında bu toplu verim düşüşü veya toplu sistem yavaşlamasını örten temel faktör, "sistemin" edindiği deneyimler seti ile ortaya çıkan tüm "yavaşlamaları", "bilgece" izahlar ile önemsiz gösterebilmesidir. "Kendine yakıştıramama" olgusu bireysel olduğu kadar sistemseldir de. Yani sistemler de insanları taklit ederler.
Avrupa Merkez Bankası Başkanı’nın "Enflasyonu düşürmek için tüm tedbirleri alacağız” beyanı, "makro sistemi veya rejimi devam ettirmek için gerekli olarak değerlendirdiğimiz tüm önlemleri alacağız" anlamına geldiğine göre sürecin çok dalgalı geçeceğini ve sayısız "tedbir paketi" açıklanacağını öngörebiliriz.
Sayısız "tedbir paketi" açıklanacağına göre sorunun çoklu organ yetmezliği ile aynı kategoride olduğunu söyleyebiliriz. Çoklu sistem veya rejim yetmezliği sorununu ideolojik bir düzlemde ele alarak "kapitalizmin periyodik krizlerinden biri ile daha karşı karşıyayız" teşhisi koymak hep kolaycılık olmuştur. Şüphesiz kapitalizm de periyodik krizler geçirebilmektedir. Fakat bu defa doğru bir analiz yaparak "yaşanan bir insanlık, bir zihniyet ve bir davranış sorunudur" diyebilmemiz akıllıca olacaktır. Kapitalizme kendi başına işleyen bir makine bir ideolojiymiş gibi davranmak pek de şık durmamaktadır.
Enflasyon olgusunun bilinmeyen ögeleri yoktur. Ancak enflasyon "zuhur" etmişse değişimler serisi başlar enflasyon ertelenebilir, enflasyonist süreç uzayabilir ve akıbet geciktirilebilirdir. Fakat durdurulamazdır.
Tablo böyle olunca küresel sistemin ana dişlilerinin her birinden enflasyon ile ilgili "önemli ve tarihsel" açıklamalar gelmektedir. Eldeki veriler "küresel entegrasyon" mekanizmasındaki yeni gereksinimleri saptamakta ve yeni bir küresel sistem yanında yeni küresel entegrasyon parametrelerini de zorunlu kılmaktadır.
Ukrayna krizi bağlamında küresel stres testi yapıldığını analiz ettiğimizde karşımıza çıkan bir başka olgu da küresel entegrasyonun ülkesel modüller halinde tasarımlanıp tasarımlanamayacağının da test edilmekte olduğudur. Örneğin Rusya’ya uygulanmak istenen yaptırımlar Rusya modülü devre dışı bırakıldığında küresel sistemin yeni duruma ne şekilde adapte olduğu veya olmadığı, sistemin nerelerde denge yitimi ve yeni denge oluşumu sağladığını gözlemlemek olasıdır.
Daha önce Kuzey Kore, Vietnam, Afganistan, Somali, Irak, İran, Venezuela, Suriye, Libya, Balkanlar ve şimdi de Rusya yaptırımlar yoluyla önemli oranda küresel sistemin dışında tutulmaktadır.
Adı geçen ülkelerin ayrı ayrı küresel sistemin dışında tutulduklarında küresel sistemin kazandıkları ve kaybettikleri bir şekilde bilanço edilmiştir ve edilmektedir.
Küresel entegrasyon ve deentegrasyon sorununun bu ülkelerin varlığı veya yokluğu (minimum varlık olarak) durumunda yaşadığı değişimler ana sorunu; sistem yavaşlaması problemini ne yönde etkilemiştir ve etkilemektedir?
İngiltere’nin AB’den, Rusya'nın küresel istemden, İran ve Venezuela’nın yine küresel sistemden deentegrasyonunun verileri yeni küresel entegrasyon tasarımının parametreleri olarak stratejik önem taşımaktadır.
Önemli oranda Küresel Sistem dışı kalmış ülkeler kümesi çekirdek sistemin sorunlarını absorbe edemiyorsa bu durumda çoklu önlem yetmezliği olgusu kendini göstermektedir.
Öte yandan entegrasyon dışı bırakılmış ülkeler soğuk savaş döneminin Bağlantısızlar Hareketi gibi bir başka pakt oluştursalar bu yeni mekanizma küresel entegrasyonu daha sağlıklı ve rasyonel şekilde kurar mı?
Batı'nın kendi içindeki yeni entegrasyon ve deentegrasyon arayışları daha çok yeni küresel sistem tasarımı ve bu yeni tasarımla Batı’nın uzun vadeli yeni çıkar setleri üreterek konumunu güçlendirme ve geliştirme çabaları olarak da analiz edilebilir.
Tablonun her iki tarafını enflasyon gibi çoklu önlem yetmezliği faktörü temelinde analiz ettiğimizde yeni uluslararası ilişkiler rejimi adını vererek kavramlaştırdığımız sistemin ayak seslerini duymaktayız.
ABD’nin yalnızlaştırıldığı 1965-1980 arası dönemde, ABD’de enflasyon tavan yapmıştır. ABD bu yalnızlaştırılma sorununu Batı'nın diğer aktörleri ile koalisyonlar kurarak aşmaya çalışmıştır. Bu süreçte ABD’ye en yaşamsal destek Batı dışı bir ülkeden Suudi Arabistan'dan gelmiştir.
Suudi Arabistan çok stratejik bir karar vererek ABD’ye yığınsal finansal aktarmalar yaparak yıkıcı enflasyon ve yalnızlaştırılma durumundan ABD’ye stratejik bir hamleyle kurtulma konusunda yardım etmiştir. Enflasyon o dönemde Batı'nın lider ülkesi ABD’yi siyasal, ekonomik, askerî, diplomatik ve ideolojik alanlarda dönüştürerek küresel sistemi çalışır vaziyette tutmuştur.
Bugün ise tüm Batı’da alarm sistemleri kriz uyarıları vermektedir. Ve yine ülkesel, bölgesel ve küresel dönüştürücü olarak enflasyon baş roldedir.
Ülkelerde çoklu sistem yetmezliği veya çoklu önlem yetmezliği olarak dışa vuran değişim dayatması için ortada bir model ve rehabilite edilmiş bir ideoloji henüz görülmemektedir.
Pandemi sürecinde olduğu gibi yüksek enflasyon dönemleri de kamu otoritelerinin yeniden dizaynı sorununu gündeme getirecektir. Batı ülkelerinde ve tüm dünyada kamunun yeniden inşaası en büyük sorun alanı olarak insanlığın karşısına çıkmaktadır.
Rusya'ya yönelik yaptırımlar ve İngiltere’nin AB’den deentegrasyonu ile birlikte çok uluslu şirketler için de yeni bir sürecin başlayacağı ortadadır. İran, geçmişte Irak, Venezuela ve Rusya’ya yönelik yaptırımlar çok uluslu şirketler dünyası için de birçok öncü gösterge üretmektedir.
Mevcut yaratıcı yıkım aracı olarak enflasyonist süreçler çok uluslu şirketleri bölgesel olarak yeniden yapılanmaya zorlayacaktır. Genelde her duruma uygun yapıları ile adaptasyon gücü en yüksek olan çok uluslu şirketler çoklu sistem yetmezliği veya çoklu önlem yetmezliği sürecinde örnek alınacak uygulamalar ile de gündeme gelebilir. Küresel sistemin lokomotifi olarak tanımlanan çok uluslu şirketler ideoloji yokluğu, kurumsal sistemler ve kamu otoritesi zaaflarında bile optimal çalışma düzeylerini korumuşlardır. Tarihsel bir miras olsa da çok uluslu şirketler küresel sistemin patlayan noktalarını yamama konusunda uzmandırlar.
Bu enflasyonist süreç şüphesiz öncelikle çok uluslu şirketlere yeni bir profil vermektedir. Ardından da zincirleme olarak devletler bu enflasyonist süreçleri değişim, dönüşüm ve yeni entegrasyon işlemleri yaparak değerlendireceklerdir.
Değişimler, dönüşümler ve yeni entegrasyon modelleri yoğun kriz süreçlerinin sonuçlarıdır. Küresel türbülanslar sürecinin eşiğindeyiz.
Enflasyonizasyon kavramı ile enflasyonun bireyler başta olmak üzere her varlığı, devletleri, toplumları, kökten değiştiren, dönüştüren, yeniden yapılandıran ve yeni bir yörüngeye oturtan mekanizma olarak tanımlayınca ne kadar işlevsel bir terim olduğu da görülecektir.