Cuma Bukleyb
TT

Libya: Kupayı kim kazanacak?

1980’lerin başlarında Trablus'taki ‘Siyah At’ Hapishanesi’ndeki askeri bölümde merhum İngiliz gazeteci Sir David Frost'u tesadüfen tanıma fırsatı buldum. Allah’tan Sir Frost mahkûm değildi. Ancak ‘I Gave Them a Sword’ (Onlara Bir Kılıç Verdim) adlı kitabının bir nüshası, o korkunç yerde bizimle birlikte hapsedilmişti ve bunun nasıl olduğunu hatırlamıyorum.
Frost bu kitabı, 1970’lerin ikinci yarısında eski ABD Başkanı Richard Nixon ile ‘Watergate’ skandalını konu alan uzun televizyon röportajlarını yapıp yayınlamayı bitirdikten sonra yazmıştır. Frost, Ağustos 1974'te istifa etmesinin ardından büyük bir para karşılığında eski Başkan Nixon'ı, büyük ses getiren sandalı ve bundaki rolünü aydınlatmak için birkaç bölümden oluşan bir televizyon röportajı vermeye ikna etmeyi başarmıştı. Söz konusu skandal aşağılayıcı bir şekilde Nixon’ın istifa etmesine yol açmıştı. Halefi ve eski Başkan Yardımcısı Gerald Ford, hakkında af çıkarmasaydı az kalsın hapse gidiyordu.
1980’lerin sonlarında İngiltere'ye mülteci olarak geldiğimde, David Frost’un haber programlarını, özellikle de İngiltere'deki en önemli siyasi karar alıcılarını ağırladığı pazar sabahları programlarını takip etme fırsatım oldu. Ölümünden birkaç yıl önce, Frost ile kariyeri ve işi üzerine yapılan bir röportajı izlemiştim. Röportaj sırasında Frost, spor müsabakalarından bahsederek öğrencilik yıllarında öğretmenleri ve anne-babasının kendisine spor müsabakalarına girmenin amacının kazanmak değil, katılmak olduğunu tekrar tekrar söylediklerini belirtmişti. Frost, içlerinden hiçbirine inanmadığını ve o zamanlar spor müsabakalarının amacının kazanmak olduğunu düşündüğünü söylemişti.
Aradaki fark göz önüne alınarak, Sir Frost'un spor müsabakalarına katılma amacı hakkında söylediklerinin -öyle ya da böyle- siyasi katılım için de geçerli olduğu söylenebilir. Nitekim siyasetçiler siyasete katılmak için değil, kupayı kazanmak için giriyor.
Burada kupa, iktidar koltuğudur. Bu amaca ulaşmanın arkasında saklı olan hedefler herkese göre farklılık gösterir.
Bu satırlar, bu hedefleri gözlemlemek ve ortaya çıkarmak için kaleme alınmamıştır. Yazımın odak noktası bu günlerde Libya'da iki lider arasında gerçekleşen hummalı spor dışı rekabettir: Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe ve ‘Ulusal İstikrar’ hükümetinin atanmış başbakanı Fethi Başağa rekabeti.
Aralarındaki rekabeti herkes bilir oldu. Hangisi kupayı, yani hükümet başkanlığını kazanmayı hak ediyor? Allah’ın lütfu olmasaydı aralarındaki rekabet bir savaşa dönüşebilirdi. Ancak iyi kimseler hızla müdahale ederek durumu hale yola soktular.
Bu mücadelede dikkat çeken şey Fethi Başağa’nın siyasi söylemlerinin yapısı oldu. Zira kendisi yaptığı açıklamalarda silah gücüne başvurmayacağını, bilakis kanun gücüyle başkent Trablus’a gireceğini vurguluyor. Aynı zamanda rakibi Dibeybe’nin yönetimi devredip gitmeyi reddederek başkentteki mevkisine gittikçe yerleştiğini söylüyor.
Geçtiğimiz günlerde Başağa’nın medyadaki bir röportajını ya da açıklamasını her okuyup izlediğimde aklıma şu atasözü geldi: Lafla peynir gemisi yürümez. Bunu biraz açalım. Başağa açıklamalarında başkent Trablus'a silah gücüyle değil, kanun gücüyle gireceğini tekrarlayıp duruyor! Ancak kendisi şunu çok iyi biliyor ki, Şubat 2011’den beri Libya’dan kanun yok. Kullanılan ve tanınan tek kanun, silah gücüyle emrivaki yapmak. Başağa aynı zamanda rakibi Dibeybe’nin kendisi için silahlı taburlar hazırladığını ve gelmesini beklediğini de biliyor.
Başağa, ortada olmayan bir kanun gücüyle, silahlanmış olan o ormana nasıl girebilecek bilmek istiyorum. Kanun gücüyle bildiğimiz yasaları mı, yoksa yalnızca kendisinin bildiği başka yasaları mı kastetti? Ne zamandan beri, hatta Şubat 2011’den öncesinde Libya’da kanunun bir yeri oldu ki?
Yönetimdekilerin kanunu silahlı kuvvet ve para kanunudur. Dibeybe’nin elinde şu anda her ikisi de var. Geri çekilmeye hiç niyeti yok. Başağa’nın kanunun gücüyle ilgili açıklamaları arttıkça, Dibeybe’nin silahlı tugayları daha da mevzileniyor.
Çok sayıda mevcut veriye ve ayrıntıya göre sahada olan şu anki durumu değerlendirince, her şey tek bir tarafa işaret ediyor: Perde arkasında yürütülen uluslararası arabuluculuklar başarılı olmazsa savaşı işaret ediyor. Umarız başarılı olurlar.
Başağa, kupayı kazanmanın sandığı kadar kolay olmadığını biliyor. Bilakis önünde geçmesini engellemek için silah zoruyla kapatılan yollar ve patikalar var. Ve kanun, Libya siyasi çatışmalarının sözlüklerinde yeri olmayan bir kelimedir. Daha da önemlisi bence başkente girme arzusu, iddia ettiği gibi kanun gücüyle değil, bir tankın tepesinde, kurbanların cesetleri üzerinde gerçekleşecek. Umarım yanılıyorumdur.
Allah Libya'yı ve halkını yeni bir savaşın şerrinden korusun.