Abdulaziz Tantik
TT

Sosyal medya mecrasında sağlıklı iletişimin yöntemi

Modern insan, gününün önemli bir bölümünü sosyal medya mecrasında geçirmektedir. Bu mecranın olumlu ve olumsuz yansımaları elbette olacaktır. Her mecra insana dair bir etkileşimi içermekte iken, sosyal medya mecrası etkileşimi üst safhaya çıkarmaktadır. Sosyal medya mecrası tüketici bir özellik taşır. Bu tüketiciliğinin yanında zamanı israf etmeye de neden olmaktadır. Yararlı işler yapma yerine sosyal medyada gezintiye çıkan kişi, zamanın nasıl aktığının farkında olmadan günü tüketebilir. Yani sosyal medya reel hayattan daha cazibeli ve daha davetkârdır. Sanal dünya, reel dünyayı gerilettiği gibi, kendisine takılanları da birden fazla cazip işlerle meşgul etmeyi başarıyor. Eğlence, oyun, paylaşım, kimliğini saklı tutarak serbestçe davranma, sorumsuzluğu taşıma vesaire gibi onlarca olgu kişiyi kendine çekiyor.
Sosyal medya mecrası, insan psikolojisi üzerinde olumsuz etkilere sahiptir. Orada yaşadığı psikolojik halleri gerçek yaşamda da yaşamaya başlama isteği beraberinde ciddi sorunlar oluşturmaktadır. Şiddet ve başkalarına saldırma, en küçük bir şeyde öfkelenme, fütursuz sözler sarf etme vesaire ise bizatihi sosyal medya mecrasının kişiye kazandırdığı alışkanlıklardır. Görmediği bir kişiye karşı, ağzına geleni söylemek kolay, kimliğini gizlemiş biri, önüne gelene saydırabilir. Ağzının ayarını tutmasına gerek yok. Ama bu reel zeminde ciddi sorunlara neden olmaktadır. İşte bu yüzden sosyal medya mecrasını daha verimli kullanmanın bazı ilkeleri veya küçük disiplin örnekleri işe yararlı olacaktır.
Sosyal medya mecrasının daha sağlıklı bir ilişkiye mekân olabilmesi için bazı zorunlu şartları yerine getirmek elzem olmalıdır:
a-Her şeyi bilmediğini bileceksin.
İnsanın kendi bilgisini önemsemesi bir yere kadar makul karşılanabilir. Ancak her şeyi biliyorum havasına girdiği andan itibaren, kendisini öğrenmeye kilitleyeceği için, hem okumaya karşı bir anlamsızlık oluşturur, hem de okuyacağı şeyin kendisine katkı sunmasına engel oluşturmuş olur. Hâlbuki insan her şeyi bilemez zaten! Bilme ihtimali ise yoktur. Sosyal medya olumsuzluğu yanında olumlu tarafları, insanların ulaşma imkânı ve ihtimali olmayan birçok bilgiye ulaşma zemini oluşudur. Anlık bilgiler yanında, tarihi, mekânsal, kişisel biyografilere kadar birçok bilgiye ulaşması mümkün. Ayrıca, kendisinin düşünemediği bir konuyu fark etmesine zemin oluşturabilir. Bu yararlı tarafları ortadan kaldırmamak için, kişi, her şeyi bilmediğini kabul ederek başlamalıdır.
b-Okuduğum her metin bana bir şey katabilir.
İnsanın, bilgiye açık olması, öğrenmeye açık olmasına imkân tanırken okuduğu her metnin kendisine bir katkı sunacağını kabul ederek yaklaştığında kendi eksiğini giderme zeminini bulur. İnsanın kapalı hali ile açık olma hali arasında ciddi bir fark vardır. Kapalı halinde ilişkiye ve iletişime geçtiği her şeye karşı olumsuz bir yaklaşımı öne çıkartırken, peşinen reddi de içermektedir. Açık halde bulunma ise kişiye; iletişim ve ilişkide yararlanmayı öncelikli hale getirmeyi sağlar. Unutmadan söylemeliyim ki; insanın bilgiye açık oluşu; psikolojik vasatını öğrenmeye açık kılar ve karşılaştığı her şeyden kendisinin gelişimine yönelik bir katkı bulur.
c-Yazdığıma yönelik yapılmış bir eleştiri benim bir eksiğimi tamamlayabilir...
İnsanın kendisini tamamlanmaya açık bir kişilik olarak düşünmesi, kendisini tamamlayabilme özelliği kazanabilmesi açısından çok önemli bir olguyu gösterir. Yani kendisine yöneltilen eleştiriyi, olumsuz bir şey olarak görme yerine kendisini tamamlamaya matuf bir yardım, destek ve tamamlayıcı unsur olarak olumlu görmek olgunlaşmanın temel belirticisi olur…
d-Farklı bir bakış, düşünce benim zihnime gelmeyen bir boyutu zihnime taşıyarak beni bilgilendirebilir.
İnsanın kendi zaafının farkında oluşu kadar güzel ve karakter kazanmada önemli bir olgu az bulunur. İnsan sürekli tamamlanmaya açık bir yapı üzerinden gelişir ve olgunlaşır. Farklılığı bu düzeyde ele alma çatışmayı ve kaotik durumu engeller. ‘Farklı olan tamamlayıcı olandır’ ilkesini benimseyerek hayatı daha güzel hale getirmek mümkündür. Bu çatışma yerine uyumu öne çıkartır.
e-Bir metni eleştirirken hakikatin ortaya çıkması dışında bir nedenin olmamasını dikkate alma...
Bir sözü söylemek, o sözü kendi bağlamı içinde anlamlı kılar. Bir söz bütün bağlamlarda doğru olmayabilir. Bu yüzden eleştiri, önceliği, sözün bağlamını doğru ortaya koyma, sonra kullanıldığı bağlamın yanlışlığı söz konusu ise ona yeni bir bağlamda sözün anlamını daha iyi açığa çıkartılabileceği bir zemini işaret ederek hayatiyet kazandırma amacı taşımalıdır. Yani eleştiri hakaret, suçlama ve değersizleştirmeyi içermez, içermemelidir. Sadece doğruya yönelmiş bir eleştiri, hem eleştiriyi yaparken ve hem eleştiriye maruz kaldığında aynı tepkiyi vermeyi öğretir.
f-Tamamlanmaya olan ihtiyacın bilincini kuşanma...
Tamamlanmaya yönelik bilincin varlığı, yukarıda ifade edilen ilkelerin kolaylıkla ve kararlı bir şekilde uygulanabilmesine zemin oluşturur. Bilinç, insanın yapıp ettiklerini anlamlı ve hakikate ayarlı bir şekilde yapılmasına imkân tanıyarak onu olgunlaşma yolculuğunda besleyici bir unsur olarak tamamlar.
Tamamlanma şuuru, kişinin kendisinin farkındalığına sahip olmasına yarar. Kendine dair farkındalığı ile kendi zaaflarını, tamamlanma arzusunu, yeterli ve yetersiz olduğu olay, olgu, durum ve bilgileri idrak ederek davranmayı makul ve mantıklı kılar.
Şuur, özünde insana derin farkındalık oluşturur. Özünü kavrayan kişinin idraki gelişir. İdraki gelişen kişi, tavır ve davranışlarında hikmeti öne çıkartır. Hikmet ile davranan kişi ise, yaptığı her şeyi doğru bir zeminde yapma ve ilişki ile iletişim içinde olumluluğu besler.
g-Tamamlama aynı zamanda tamamlanmayı da içerir...
Bu nokta önemli… Tamamlama çabaları aynı zamanda tamamlanmayı da içermelidir. Bu durumun iki boyutu vardır: ilki, tamamlama gayreti, karşı eleştiri ile kendi eksiğini görme ve tamamlama imkânı sunar. İkincisi ise, tamamlamaya yönelim zihni faaliyet ile kendi eksiğini görme ile birlikte kişinin kendi eksiğini gidermeye matuf bir çabaya yönelmesidir.
Ayrıca, insanın kemale doğru yürüyüşünde meydana gelen süreç ile birlikte oluşan merhaleler ve ileri geri yükselişler ve düşüşler bir taraftan sizi tamamlamaya doğru iterken diğer taraftan da kendinizi tamamlanmaya açık hale getirir. İşte kemale doğru seyir halinde iken bu iki hal tamamlama ve tamamlanma temel bir işleve sahiptir.
h-Çok aykırı bir sözü hemen reddetme yerine zamana yayarak onu anlamaya çalışma sana katkı sunar...
Tepkisel davranışlar insanı zora koyar. Aykırı bir sözü reddetme yerine durup, düşünme ve anlama gayretini açığa çıkarma meseleyi doğru bir şekilde anlamaya mahal sağlar. Bunu sağlıklı bir şekilde yapmak ise, eğer hemen anlayamadığın bir durum ve söz ile karşı karşıya kalırsan, bekle, sürece tabi kıl ve onu detaylı ve bütünlüğü içinde anlamaya yönel ki o durum ve söz kendini sana açsın…
Anlamanın tek boyutlu olduğunu düşünmemeli insan… Anlama bir çaba ve gayreti istediği gibi bu çaba ve gayretin sonucunun sağladığı kendiliğinden açığa çıkma ise tamamlayıcı bir unsurdur. İlahi mazhariyet diyebileceğimiz bu olgu asla göz ardı edilmemesi gereken bir şeydir.
k-  Bir şey söyleyeceğin zaman eleştiriden korkmaya gerek yok…
Cesaret, kişinin hem eleştiriyi yapması için ve hem de eleştiriye açık olması bağlamında önemlidir. Yoksa cesaret başkasına hakaret ederek kendini beğenmişliği kutsamak değil! Buradaki cesaret ahlaki cesarettir. Dinlemeyi önemsemek, anlamayı önemsemek, eksiği tamamlamayı önemsemek, fazlayı atmayı önemsemek gibi temel hasletlere sahip olmayı sağlayan cesarettir.
Bir işe yönelirken, bir sözü söylemeye çalışırken, cesaret tek azığımız olmalı. Bu, doğruya açıklığı, hakikate duyarlı olmayı, gerçeğe ulaşmayı önemsemeyi beraberinde taşımalıdır.
l-   En uç fikirlere açık olma...
Doğruya açık olmanın en önemli zemini, söylenen sözün uç olup olmadığına bakmadan ona yönelik bir açıklığı taşıyabilmektir. Uç fikirler, çoğu zaman ufku açar. Ufku açtığı gibi zihni tahrik ederek çalışmasına katkı sunar. Çalışan zihin ise uç olanın tutarlığı ve makuliyeti bağlamında bir görüş ortaya koyabilir. Bu çerçeve içinde söylenen her sözün bir karşılığının bulunduğu gerçeğini unutmamak lazım! Çok hayali bir sözün bile reel dünyada ve insan psikolojisinde bir karşılığı muhakkak bulunur. Bu, insanın çok katmanlı yapısı ve değişime açık oluşu ile ilgilidir.
m-  Her saçmaya da çok uç bir şey gibi sarılmama...
Her saçma olanı da önemseyerek onu ciddiye almamayı dikkate almalıyız. Bu noktada bir dengeye dikkat etmekte yarar var. Sözleri ele alırken, tutarlı ve makul oluşuna dikkat kesildiğimizde meseleyi açıklığa kavuşturmada olumlu bir adım yakalamış oluruz.
n-   Özgüven her iki taraf için doğru olandır. Ancak eksiğini ve zaafını görmezden gelmeyecek bir düzeyde tutarak...
Özgüven kişinin kendi karakterini inşa edeceği bir zemine işarettir. Fakat bu özgüveni salt bir övünme aracına dönüştürmek ise insanın sahip olduğu zaafları görmesine engel teşkil eder. Özgüven genel itibarı ile olumlu bir boyutu içerir. Olumsuz boyutu ise daha çok kibir olarak tanımlanır. Bu çerçeve içinde özgüven kişiye, Kibre sapmadan yararlana bilirse kendi zaafını gidermede çok önemli bir aşamayı geride bıraktırır.
Yukarıdan itibaren konu edindiğimiz ilkeler, hem birbirini tamamlayan ve hem de insanın olgunlaşma yolunda kendisini tanıma ve tamamlamaya matuf yolculuğunda önemli ilkelerdir. İlişki ve iletişimin sağlıklı bir zeminde kurulabilmesinin olmazsa olmazlarıdır. Tabi ki bu ilkelere yenileri de eklenebilir. Ama en temelde bu bakış, üzerine bina edildiği ilkeler ile birlikte kendi eksiğini tamamlama, hakikate açık, öğrenmeyi eksene alan ve bir eksiğini veya eksiği gördüğünde ise cesaretle bunu gidermeye yöneltecektir. Özgüven, bu noktada hem en sonda hem en başta ve hem de her aşamada gerekli olana tekabül eder.