Hüseyin Şubukşi
TT

Ramazan sohbeti!

Arap dünyasının bankacılıkta önde gelen bir liderine, mübarek Ramazan ayında umre ziyaretine geldiği sırada yakaladım. Kendisi ile bazı hususları değerlendirme, bugünlerde gündeme damgasını vuran bazı konularda görüşünü (oldukça saygı duyduğum) alma fırsatı buldum.
İlk konu elbette ki bugünlerde dünyanın aklını kurcalayan, ekonomik açıdan tüm dünyayı etkileyen Rusya-Ukrayna savaşının yansımaları üzerine idi.
Kendisi Rusya'ya yönelik şiddetli ekonomik yaptırımların güçlü, benzeri görülmemiş ve sistematik olduğunu söyledi. Belki de en önemli etkilerinden birinin Avrupa kıtasında bilhassa Rus petrol ve doğalgazından elde edilen enerji ürünleri üzerine geleneksel piyasaların kademeli ve sıkı bir şekilde kapatılması olduğuna değindi. Bu nedenle Rusya’nın, aleyhindeki güçlü ekonomik yaptırımlar dolayısıyla sıkıntıya giren ekonomisi için alternatif piyasalar arayışına girdiğini de ekledi.
Rus doğalgaz ve petrolü için beklenen ilk cihetin başta Rusya ile seçkin, güçlü ve tarihi ilişkilere sahip Çin ve Hindistan olmak üzere Uzak Doğu piyasası olacağını vurguladı. Bu konuda OPEC grubundan petrol üreticilerini ilgilendiren bir gelişme olduğunu söyledi.
Ardından konuda ekonomik sağlığa yönelik göstergelere geldi. Nitekim ekonomik toparlanmayı ölçmek için ülkelerin ve bireylerin borçlarının boyutuna odaklanmak gerekiyor. Ülkelerin kamu borçları ve bireylerin borçları hususlarının ekonomik verilerde yeterince yer almadığına inandığını söyleyen muhatabımız, Arap dünyasındaki ailelerin kredi kartı borçlarından konut, araba ve seyahat kredilerine veya çeşitli kredi türlerine kadar kişisel borçlara batmış olduğuna inanıyor. Bunun bankaların uğraşmak zorunda kalacağı bir alarm zili sayılacağını, bir anda büyük miktarlardaki borcu yeniden yapılandırmak zorunda kalabileceklerini belirtiyor.
Dünya ülkelerinde çeşitli şekillerde kullanılan vergi sisteminden bahsettiğimizde ise iki farklı vergi ekolü olduğundan söz etti. Avrupa’daki klasik vergi ekolünün katma değer fikri ve katma değer vergisine, ABD’deki vergi ekolünün ise vergi muafiyeti teorisine dayandığını söyledi. İlkinde, her bir tüketiciden alınan vergilerin bir kısmının kesilmesinin genel ekonomi gelişimine katkıda bulunduğuna inanılırken, ikincisinde ise, yatırımcıları vergilerden muaf tutarak kalkınmaları için ülkelerine yatırım yapmalarına teşvik edilecekleri düşünülüyor.
Bu yönde büyüme oranlarındaki büyük farklılığı gördüğümüze değinen dostum, bu meselenin Ukrayna savaşı ardından ekonomik çarkın nasıl işleyeceği, ekonomik gelişmede hangi modellerin benimseneceği konusunda ön plana çıkacağını söylüyor.
Dünya işlemlerinde ABD dolarından kısa bir süre içerisinde vazgeçilemeyeceğine değinen muhatabımız, zirâ meselenin bir para birimini diğer bir para birimi ile değiştirmekten ibaret olmadığını, dünyanın onlarca yıldır bağımlı hale geldiği entegre finansal sistemi değiştirmenin de bu kapsama girdiğini belirtiyor. Alternatif bir finans sistemi kuruluncaya dek alternatif bir para birimi bulmaktan bahsedilemeyeceğini, bunun da en az 30 yıldan önce mümkün olmayacağını vurguluyor.
Fransız Ekonomist Thomas Piketty, sermaye üzerine yazdığı kitabında verginin rolüne, Avrupa'nın ekonomi ve kalkınma sisteminde yıllardır temel olarak nasıl kullanıldığına değinmişti. Ekonominin ve sanayi devriminin başarısının devletin birçok kolunun sayesinde oldu, bunlardan belki de en önemlisinin kalkınma çarkında vergilerin optimal kullanımı olduğunu ifade etmişti. Ancak Piketty, vergilerdeki kesintilerin 1980’li yıllarda İngiltere ve ABD’de elde edilen başarının en önemli unsurlarından biri olduğuna yeterince değinmemiş.
Muhatabımız bana veda ettiği sırada şunları söyledi:
“Dünyanın neresinde olursa olsun, ekonominin siyasetin en önemli itici gücü olduğunu asla unutmayın. Her zaman olayların ardındaki ekonomik anlam ve önemi arayın. Böylece tablonun netleştiğini, sizden saklanan gerçekleri keşfettiğinizi göreceksiniz.”