Selman Dusari
Suudi Arabistanlı gazeteci, Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Suudi Arabistan onların değil, bizim istediğimiz gibi...

Herhangi bir gazeteci ya da köşe yazarı, Suudi Arabistan'ın (tüm dosyaları ve meseleleriyle) ele alınması gereken verimli bir konu ve gerek gazetenin gerekse kişinin reklamını yapmanın en hızlı yolu olduğunun farkındadır. Bu, nesnellik ve güvenilirlik pahasına sansasyon çıkarmakla giderek daha çok ilgilenen Batı basınında daha da fazladır. Elbette bu, zaman zaman eleştirilerin yapılmadığı ya da sorunların dengeli bir şekilde tartışılmadığı anlamına gelmiyor. Ancak genel olarak aranan şeyin dikkati çekmek ve tartışma yaratmak olduğunu söyleyebiliriz. Riyad, çeşitli düzeylerde, özellikle ekonomik ve politik olarak önemli bir oyuncudur. Ayrıca Krallık'tan gelen haberler bu medya kuruluşlarında çokça satmaktadır.
Meselenin daha iyi anlaşılması için şöyle bir çelişkiden bahsedelim:
Suudi Arabistan’ın Vizyon 2030’u öncesinde pek çok kişi Suudi Arabistan'ın fazla muhafazakâr olduğunu söyleyip bazen gericilikle bazen de aşırılık yanlısı grupları desteklemekle suçladı ve ona açıklık, değişim, gelişme çağrısında bulundu. Vizyon 2030, iddia ettiklerinden daha büyük fikirlerle geldi ve ilk etapta onların arzularına değil, zamansal değişimlere ve Suudi toplumunun taleplerine öncelik verdi. Bu kapsamdaki fikirleri gazeteleri, gazetecileri ve hatta hükümetleri, örgütleri ve politikacıları geride bıraktı. Ayrıca Suudi Arabistan gelişme, değişme ve dönüşme konusundaki büyük yeteneği, bir dizi yeni alana öncülük etmesi ve birçok küresel ve bölgesel dosyaya liderlik etmesi ile dünyayı şaşırttı. Sonra meydana gelen büyük değişimin görmezden gelindiği başka talepler gündeme geldi. Oysa bu değişimin benzer şartlara sahip bir başka yerde başarılı olmasının imkânsız olduğu söylenebilir. Aslında bu kimseler, sürecin nasıl ilerlediği ile ya da neyin başarılıp başarılmadığıyla ilgilenmiyorlar. Onların tek derdi Suudi Arabistan'a karşı olmaktır.
Jonathan Gornall, şu sözleriyle bu çelişkiyi en iyi şekilde açıklamaktadır:
“Suudi Arabistan çok önemli bir değişimin ortasındadır. Bu, doğal olarak olağan eleştirmenler ve bunu talep ettiklerini söyleyenlerin de iddiasıdır. Ancak ironik bir şekilde bu olduğunda bile kendilerini övemezler.”
Suudi Arabistan’da yaşananların ayırt edici özelliği, her zaman ihtiyaçlara ve halkın çıkarlarına uygun şekilde hareket edilmesidir. Suudi Arabistan her zaman dışarıdan gelen dikteleri reddetti ve ne kadar güçlü olursa olsun, hiçbir baskıya veya şantaja prim vermedi. Egemenliği öncelikler listesinde en üst sıraya yerleştirdi. Suudi özelinde iç ve dış tüm dosyalarda açıkça gördüğümüz şey budur.
Bana göre yukarıda bahsi geçen kişilerin en büyük sorunu, Suudi toplumu ve kültürü hakkında farkındalık sahibi olmamalarıdır. Bazıları Ortadoğu'yu hiç ziyaret etmemişler bile. Herhangi bir toplumun yapısını, örf ve adetlerini, dinini, geleneklerini, yönetim sistemini, halkın ihtiyaçlarını ve bileşimindeki farklılıkları anlamadan bir değişiklik talep etmek zordur ve tüm bu gerçekler görünmezdir.
Gornall’ın da isabetle ifade ettiği üzere, “Krallığa yöneltilen taleplerin çoğu, devletin temelini oluşturan İslam kültürüne ve tarihe dair büyük bir cehaleti yansıtmaktadır.”
Son olarak, Suudi Arabistan'a yönelik saldırıların (medya, dijital, siber vb.) her ne olursa olsun durmayacağını bilmek gerekir. Biz de bunlara yanıt vermek, gerekçeler sıralamak ya da konuyu açıklamak için durmamalıyız. Günlük başarılar, onların iddialarından daha hızlıdır ve rakamlar değişimin göstergesidir. Yeni Suudi Arabistan'a yönelik büyük halk desteği, fikirlerin, arzuların ve daha yükseklere çıkmanın esasıdır.