Ömer Özkaya
Yazar
TT

Hz. Musa yeniden Tur Dağı’nda veya küresel dijital savaş

AB dijital platformlara sıkı denetimler getirmek için yoğun yasal düzenlemeler yapma hazırlığındadır. Sadece AB değil başka birçok ülke de benzeri hazırlıklar içindedir. AB istenilmeyen, sorunlu, hedefli ve kriter dışı içerikleri silmesi ve kaldırması için dijital platformlara yönelik yaptırımlar planlarken, bu operasyonun günümüzden çok yakın gelecekle ilgili olduğunu artık kitleler bilmektedir.
AB’nin ve diğer devletlerin dijital platformlara sınırlamalar getirmeleri, söylentilere, yalan haberlere, içerik provakasyonlarına, psikolojik savaş tekniklerine ve "söz"lerin, harflerin ve rakamların yeni nesil silahlar olarak kullanılmasına engelleme getirme çabaları, şu anda slow müzik tadında olan dijital platformlardaki savaşın daha da yoğunlaşma göstereceğini de ne yazık ki bilmekteyiz.
Twitter, YouTube, Instagram ve daha birçok dijital platformların yukarıda da ifade ettiğimiz gibi bir süredir daha nitelikli enformatik savaş mecraları olarak kullanılmakta oluşu dijital platformlar için de giderek küresel hegemonik aletlere dönüşme tehlikesi üretmektedir.
AB’nin dijital platformlara yönelik içerik yapılandırma modellemesi çalışması dünyaya devletsel sınırların daha da tahkim edileceği mesajını vermektedir. Bir yandan küreselleşmenin artık geri döndürülemez bir düzeye ulaştığının sinyallerini yoğun şekilde alırken bir yandan da yerel ve bölgesel dijital platformları denetleme önlemleri alarak da yerel ve bölgeselin tam tasfiyesinin henüz mümkün olmayacağının da işaretleri verilmektedir.
Ulaşılabilir olmaktan gittikçe uzaklaşan "doğru haber" doğru fotoğraf, doğru video ve doğru yazılı, görsel ve işitsel materyaller ile her türden içerikler, yerel ve küresel denetim, eski tabirle sansürden geçecekse gelecek süreçte en önemli mesleğin içerik ve iletişim tasarımı mühendisliği olacağını şimdiden söylemek zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşları esnasında ve arasında propaganda savaşlarının henüz emekleme döneminde olduklarını kabul edersek, o dönemde bile medya sahipliği ve bu sahipliğin gücü, stratejik kabul edilmekteydi. Avrupa’da ve ABD’de sert güç damarları, medya sahipliğini ve medyanın boyutlu kullanımını müzakere ve münakaşa alanı olarak görmüşler ve hakla ilişkiler kadar medya ile ilişkiler ve medyanın yönetimini de elde tutmaya özen göstermişlerdir.
Bütün bu önlemler iktidar olgusu ve kullanımı ile de iç içe olunca "iletişim sahaları" devletlerin kıta sahanlığı, hava sahası ve ulusal güvenlik gibi mayınlı alanlar haline gelmiştir.
İletişim sahası olgusu direk bireylerin ve toplumların düşünce, davranış ve fikir yapılarını hedef alınca, "dışarıdan" veya "içeriden" yayınlanan tüm "iletişim içerikleri" siyasal ve toplumsal alanı ve siyasal ve toplumsal aktörleri değiştirebilme potansiyeline sahip olmaktadır.
Tarihte ilk defa ulusal sınırlar içindeki yapılar uluslararası alandan gelen içerikler tarafından yoğun şekilde etkilenmektedir. Bu durumda küreselleşme olgusunun en hissedilir yanının "ulusal imajın" uluslararası kamuoyunca belirlenebilir, tasarımlanabilir ve değerlendirilebilir olmasıdır. Bu değişim iletişimin yeni bir nitelik kazanması sonucu ulusal güvenlik paneli içinde ayrıca "iletişim savunması" kavramını ve de bakanlığını zorunlu hale getirmektedir.
Bu durum devletin normal enformasyon ağı ve panelini içermekle birlikte bundan daha geniş bir alanı ulusun akıl, fikir, hayal, tasarım, akıl yürütme, düşünce zenginleştirme, tarih ve mitoloji ve zihinsel çağrışım haritaları, toplumsal ve bireysel anılar, gündelik olağan haber akışları, merhamet, vicdan, adalet, insaf ve kanaat oluşturma gibi sayısız parametrenin "dışarıdan ve içeriden" dokunulabilir olduğunu da göstermektedir.
AB’nin dijital platformlara yönelik içerik planlaması ve içerik akım kanalları oluşturmasını bu bağlamda ele aldığımızda geç kalınmış olduğu da görülebilir.
İletişim kavramının basit ve olağan kullanımı, hedef kitleyi istenilen içerikleri transfer etme ve içerikleri kabul etmesi için ikna boyutluyken, günümüzde iletişim kavramı ana hedef kitlenin dışındaki çok geniş dış toplumların akıl, fikir ve düşünce evrenindeki tüm parametreleri etkilemek, yeniden tasarımlamak ve istenildiği şekilde "ses verdirtmek" olarak tanımlanmaktadır.
İletişimin küreselleşmesi sonucunda Twitter, YouTube, Instagram ve Facebook (meta) gibi dijital platformlar, ulusal iletişim statülerinden rol alarak veya çalarak ve hatta ulusal iletişim statülerini etkisizleştirerek ulusal iletişim sağlığını ve kalitesini yeni bir düzleme taşımışlardır. Bunun planlanmış bir gelişme olmadığı, fakat sürecin planlamadan çok daha fazla olarak özellikle ABD merkezli dijital platformları yeni küresel güç organizasyonu haline getirdiği gözlemlenmektedir.
AB’nin bu dijital platformları ABD resmi yapısı ile aynı kategoride görmediği de meydandadır.
Söz dediğimiz yazılı, görsel ve işitsel materyalin giderek artan ve yoğunlaşan gücü, küresel savunma ve saldırı paketlerinin içeriğini değiştirmeye yönelik kazandığı güç, "içerik" olgusunu daha gizemli bir güce dönüştürmektedir.
Göksel dinlerin ve kutsal kitapların insanın sözünün ve gücünün bittiği noktada devreye alınması ve Tanrı "sözünün" yaptırım yoğunluğu ve kuvveti karşısında kitlelerin denetlenebilir kıvama gelmesi tarihsel bir olgudur. Zamanla bu "söze" insanın dahil olması yeni sözlere özellikle felsefeye alan açmıştır.
Bugün gelinen noktada küresel dijital platformlar olağanüstü görkemli hoparlörler gibi dominant ve bir o kadar da yoğun ve planlananların dışında koyu gizemli yoğun etki dozu ile nev zuhur ahir zaman yaratığı gibi devletlerin ve herkeslerin korktuğu masalsı, sanal ve de kavranılamaz teknoloji canavarı olarak dünyaya "inmiş" bulunmaktadır.
İsrafil'in Sur'u her gün birileri için üfürmesi gibi bir olağanüstülük her geçen gün dünyayı eski ve yeni gibi ikiye ayırmaktadır.
Dijital platformlara sahip olanlar beyazların Amerika’yı keşfedip sonra da oraya sahip olması gibi bir etki yaratmaktadır. Dolayısıyla yeni bir dünyaya uyanırken AB’nin ve diğer ülkelerin dijital platformlara yönelik önlemleri kadük kalacak gibi görünüyor.
Bu olağanüstü boyutlardaki iletişim kaosunun bir süre sonra insanların önce çok etkili gördükleri kendi ses ve güçlerinin aslında gerçek olmadığını bunun geçici bir vicdan tatmin etme oyunu olduğunun ayırdına vardıklarında biteceği kesindir. O zaman Hz . Musa Tur Dağı’na çıkıp On Emir’le geri döner ve kaos, on maddelik yasayla sınırlı hale gelir.
Şu anda tüm güç merkezlerinin olağanüstü güçlü seslerinin kazandığı boyut her şeyi değiştirmektedir. Özellikle iletişim kapsamındaki tüm parametreler değişmiştir. "Sözün" yönü değişmiştir: Dün "sözün" hedefi olanlar bugün sözün sahibi olmaktır. Kitlelerin bu hali kalabalık dediğimiz sosyolojik kesim ve olguyu kapsamaktadır. Dijital platformlar bu sebeple "kimlik" sorunu yaşamakta ve sorun da komplo teorileriyle örtülmektedir.
Doğal olarak güncellenmiş ve geliştirilmiş bir savaş tekniği olarak "Sözün" yani bilgi, medya ve sesin geri dönüşü olağanüstüdür ve geri dönüşün vatanının Amerika olması ise ayrıca olağanüstüdür.
ABD belki birçok şeyi yitirirken "sözü" ele geçirmiştir. Bu "söz" belki sözün sahibine bile iç ses olarak seslenecektir.
Dijital platformların bu yönüyle ABD’nin bile kavrayamadığı birçok boyutu bulunmaktadı