Selman Dusari
Suudi Arabistanlı gazeteci, Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

‘Bizi uyanışla rahatsız ettiniz!’ grubu

Modern sanat eserlerinin, özellikle de Suudi Arabistan eserlerinin özelliği, zamanla unutulabilecek dönemler, olaylar ve durumlarla dolu hatıralarımızın ebedileştirilmesinin bir parçası olma gücüne sahip olmalarıdır.
Günümüzde belgesel çalışmaları için araştırma, hazırlık, inceleme ve yapım aşaması açısından büyük bir çaba gerekiyor. Bu da bir nevi bu eserlerin yaygınlığının sınırlı olmasına yol açmaktadır. Bu ve başka sebeplerden ötürü dramalar, en önemli konulara ışık tutmak, dosyaları titizlikle gözden geçirmek ve hafif bir katılım zerafetiyle bunları arşivlemek üzere öne çıktı.
Olay örgüsü, senaryo ve diyaloğun zayıf olacağına dair çekincelerime rağmen ‘Asuf’ dizisinin sunduğu birçok belgesel konusunun yanı sıra açıkçası dizi, içerdiği tüm acılar, hatalar ve ihlallerle birlikte ‘uyanış’ (Sahve) konusunu incelemeye dikkat ediyor. Bununla ilgili en önemli sıkıntılı noktalar, bunların -tüm uç noktaları ile- hayatımıza, insanlarımıza ve ülkelerimizin geleceğine nasıl yansıdığı ve seçkin bölgelerimizdeki kalkınmayı nasıl sekteye uğrattığı üzerinde duruyor.
Bu rolleri üstlenmesi gereken sadece sanat eserleri değildir. Gerek belgesellerle, gerek hatırlatmalarla ve gerekse bu gibi birçok yolla ‘uyanışın’ bilinmesini sağlamak için çeşitli medya kuruluşları ve bütün platformların üzerine düşen kurumsal rollerin yanı sıra makaleler ve sosyal medya araçları üzerinden bireylerin üstlenmesi gereken roller de vardır.
‘Uyanış’ tehlikesinin, ortaya çıkış nedenlerinin ve etkilerinin ciddi anlamda farkında olunması ve bu farkındalığın devam etmesi ile eş zamanlı olarak, geçmişe dalınmaması gerektiğini söyleyen çatlak ‘sesler’ ortaya çıktı. Onların iddialarına ve kanaatlerine göre ‘uyanış’, sona ermiş ve bunun hakkında tekrar konuşmaya gerek yok! Ben burada şunu söylemek istiyorum: Bu insanların, gerek sanatsal çalışmalarla gerekse genel olarak medya aracılığıyla olsun, ‘uyanışın’ ve onun felaketlerinin sürekli hatırlatılmasına karşı duydukları hazımsızlığın nedenini anlamıyorum. Bence bu konuda öfkelenenler; ya uyanışın destekçileri ya ondan istifade edenler ya da kaybolmuş olsa bile bu ‘uyanışın’ oluşturduğu tehlikeyi anlamadan cahilce tehlikesini azımsayanlardır.
Ne kadar istense ve ne kadar çaba harcansa da ‘uyanışın’ zevahirinin ortadan kalkacağını düşünmek cahilliktir. Çünkü bazılarının içinde ‘uyanışın’ kökleri derinlere ulaşmaktadır ve bu kişiler, koşullar elverdiğinde bunu sulamaya ve çimlendirmeye çalışıyorlar. Burada, aşırılığa ya da bu tür katılığa yatırım yapan tarafların olduğunu belirtmemiz gerekir. Bu kişiler çeşitli yollarla hoşgörü projesini baltalamak ve sahneyi ılımlılıktan önceki ‘siyah karesine’ döndürmeye çalışmakla ilgileniyorlar. Bu kişilerin kullandıkları yollardan biri şu sözleridir: “Bizi uyanışla rahatsız ettiniz!”
Suudi Arabistan’ın büyük ulusal projesi Vizyon 2030’un lideri ve fikir babası Veliaht Prens Muhammed bin Selman, aşırılık yanlılarını ‘bugün ve derhal’ ezme ve aşırılığın kaynaklarını kurutmak ve köklerine kibrit suyu dökmek için en güçlü şekilde mücadele etme sözünü verdiğinden beri, bu söz, uzun ve ne zaman biteceği kestirilemeyen bir savaşın sadece başlangıcıdır. Yaklaşık 35 yıl süren ‘uyanış’ projesinin, sloganlarının düşmesi ve takipçilerinin afişe edilmesiyle tamamen sona erdiğini söyleyemeyiz. Çünkü bunu her kabul ettiğimizde, tekrar topluma nüfuz etme çabasıyla fikirlerini binlerce şekil ve biçimde yaymak için yeniden gün yüzüne çıkanların olduğunu göreceğiz. Bu yüzden, sadece bir ‘kestirme dönemi’ olan uyanış döneminin tüm karanlık geçmişini hatırlatma, kötülüklerine dikkat çekme ve takipçilerinin ve önde gelen isimlerinin farklı yollardan topluma nüfuz etme ve her yıkılıştan sonra yeniden inşa etme güçleri olduğuna dair sürekli uyarıda bulunma görevini üstlenmeliyiz. Ne kadar ilerleme kaydedip bilinçlenmiş olsak da ‘uyanışı’ küçümsememeliyiz ve varlığını azımsamamalıyız. Çünkü aşırılığın elçileri her zaman varlıklarını koruyabilirler.