Yasir Abdulaziz
TT

Twitter: Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak!

ABD’li milyarder Elon Musk'ın Twitter'ı satın almak için yaptığı anlaşma ile ilgili çok şey konuşuldu. Satın alınan şirketin önemine ve dünyanın en zengin insanı ve en çok tartışma yaratan kişi unvanıyla satın alan kişinin konumuna bakıldığında, söz konusu anlaşmanın ciddi bir haber değeri taşımasından dolayı olayın bu kadar ses getirmesi normal.
Twitter’ın diğer mecralara göre çok fazla kullanıcısı olmamasına, piyasa değerinin 50 milyar doları geçmemesine ve sahiplerine çok büyük kâr getirmemesine rağmen kamu meselelerindeki etkisine gelince sosyal medya platformları arasında en tepe noktada yer alıyor diyebiliriz.
Çok basit bir şekilde yaklaşık 16 yıl önce hizmete giren bu internet sitesinin, nispeten bu kadar kısa bir sürede dünyadaki en önemli devlet iletişimi aracı haline geldiği söylenebilir. Bu konumu ile Twitter, medya dünyasındaki rakip ‘geleneksel’ ve ‘yeni’ platformları alt etmeyi başararak siyasi haber arenasının büyük bir bölümüne ve ciddi meselelerin yer aldığı gündeme egemen olmayı başardı.
Tüm bu mecralar arasında birçok ülkedeki en deneyimli politikacılar, profesyonel gazeteciler ve seçkinler, her sabah uyandıklarında dünyadaki önemli olaylar listesine erişmelerini ve basit ve kolay arayüzü ile haber yazma ve siyaset yapmalarını sağlayan Twitter'ı seçeceklerdir.
Şeyh Muhammed bin Raşid gibi bir lider 2013'te yeni hükümetin kurulduğunu ilan etmek için Twitter’ı kullandığında ve daha sonra gazeteler, televizyon istasyonları ve haber ajansları tarafından bu haber paylaşıldığında dünya Twitter'ın önemini ve artan etkisini hissetmeye başladı. İki yıl sonra İran’ın Eski Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, ülkesinin nükleer konulu bir anlaşma imzaladığını duyurmak için bu platformu kullanmıştı.
Kuzey Kore lideri Kim Jong-un 2017'nin sonunda, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda ülkesinin nükleer bir güce dönüştüğüne ve bu silahı sadece bir düğmeye basarak herhangi bir düşmana karşı kullanabileceğine işaret ederek "Nükleer silah butonu her zaman masamda duruyor" ifadelerini kullanmıştı. Eski ABD Başkanı Donald Trump ise buna Twitter üzerinden yaptığı şu paylaşımla cevap vermişti:
“Kim Jong-un 'nükleer silah butonunun her zaman masasında olduğunu' söylemiş. Ona, tükenmiş ve ağzı açlık kokan rejiminden biri benim de nükleer silah butonumun olduğunu söylesin! Ancak benimki, onunkinden çok daha büyük, güçlü bir buton ve çalışıyor da.”
Trump karışık sebeplerden ötürü hesabı askıya alınmadan önce aynı yıl Twitter üzerinden “Twitter olmasaydı Beyaz Saray’a ulaşamazdım” şeklinde bir paylaşım yapmıştı. Bu, prestijli araştırma merkezleri tarafından yürütülen çalışmalara yansımıştı. Araştırma merkezleri dünya liderlerinin yüzde 90'ından fazlasının görüşler, bilgiler ve hatta egemenlikle ilgili kararları paylaşmak için Twitter'ı kullandığını duyurmuştu.
İki yıl önce internet verilerinde uzmanlaşmış Almanya merkezli ‘Statista’ platformu, 187 ülkenin, devlet ve hükümet başkanları tarafından yönetilen kişisel veya kurumsal hesaplar aracılığıyla Twitter'da resmi olarak var olduğunu tespit etmişti. Örneğin Hollanda hükümetinin bu sitedeki paylaşımlarının yüzde 97'sinin diğer kullanıcılara verilen yanıtlar şeklinde olduğunu ortaya koymuştu.
Platformun neredeyse herkesin hemfikir olduğu bu artan önemine ve statüsüne rağmen, birçok kişi bu etkili ve tehlikeli platformun mülkiyetinin tek bir elde toplanmasının tehlikesini fark edemedi.
Tabii Twitter’ın da kusurları yok değil. İçerik kontrolünde çifte standart uyguladığı veya bazı yatırımcılarının önyargılarına boyun eğdiği hususunda çoğu haklı ve objektif sayısız eleştiriye ve suçlamaya maruz kaldı. Bununla birlikte, önceki mülkiyet şekli daha az konsantre ve yenilik meseleleriyle ilgilenmeye daha müsaitti.
Sosyal medya araçlarını yöneten dev teknoloji şirketleri tekelcilik için tehlikeli bir örnek teşkil ediyor. Dünyanın bunların yayılmasına, genişlemesine ve mülkiyetlerinin birkaç yatırımcının elinde toplanması karşısında susması büyük bir risk taşıyor. Elon Musk'ın Twitter'ı satın almasıyla ilgili yeni bir endişe sebebi var.
Bazıları Musk'ın, bu platform aracılığıyla düşünce ve ifade özgürlüğünü geliştirme arzusunu duyurması veya Trump'ın hesabını tekrar aktifleştirme olasılığı açısından Twitter'ı satın almasını kutluyor. Ancak bu kişiler daha sonra, tartışmalara yol açan bu milyarderin kâr sağlamak ve çıkarlarını güçlendirmek için uygulayacağı tüm politikalarla bu özgürlüğü tanımlarken tek başına hareket edeceği zaman pişman olabilirler.
Twitter dünyanın nabzını tutan ve önceliklerini belirleyen bir platform haline geldi. Bu platformun tek bir insanın eline bırakılması ciddi sonuçlar doğuracak.