Hüseyin Şubukşi
TT

Bilime saygısızlık!

Mübarek Ramazan ayının hilalinin veya mübarek Ramazan Bayramı'nı ilan etmek için Şevval ayının hilalinin tespiti konusunda her zaman olduğu gibi, doğru bir astronomik hesaplamaya güvenmek yerine, hilalin çıplak gözle dürbün veya teleskopla görülmesi ile ilgili tartışmalar yeniden gündeme geliyor. Nitekim yeniden gündeme gelen bu tartışma, bize birçok din âlimi ve birçok dalıyla bilim sistemi arasındaki karmaşık ilişkinin devam ettiğini gösteriyor. Bilindiği üzere elbette ki bu yeni bir tartışma değil. Özellikle de hilalin görülmesi meselesi ile de sınırlı değil. Ancak kadim bir tartışmadır ve çeşitli yönlere sahiptir.
Bilimleri yalnızca dini kavramlarıyla sınırlamak ve tıp, astronomi ve örneğin dünyanın katmanlarını araştıran bilim dallarına oldukça şüpheyle yaklaşarak İbnu’l Heysem, İbn-i Sina, Razi, Kindi ve benzeri büyük Müslüman alimleri tekfir etme, ‘fasık ve zındık ilan etme’ normal ve alışıldık bir mesele haline geldi. Bu emsal dünyevi ilimleri (ki bu, aşağılamaya yakın bir küçümseme ifadesidir) ile semavi ilimleri (genel olarak din adamlarının ürettiği fikirlerdir) ayırma fikrinin temelini oluşturdu. Bilimin bir bilgi kaynağı olarak benimsenmesi yerine, mitlerin yayılmasına ve hurafelerin benimsenmesine yol açan da bu karmaşık ve çalkantılı ilişkidir.
Bilime karşı bu zehirli atmosfer ve bilime dair sürekli şüphecilik, görünüşte dini ama içten bir kara mizah olan görüşlerin ortaya çıkmasına olanak sağladı. Dünya’nın yuvarlak olup olmadığını sorgulamaktan, bir kadının araba sürmesinin yumurtalıklarını ve dolayısıyla çocuk sahibi olma kabiliyetini etkileyeceği inancına kadar görüşlerin!
Bilimin geniş anlamıyla aynı inanç konularının birçoğunu insan aklına saygıyla kanıtlamanın araçları olduğunu düşünen din adamları azımsanmayacak bir sayıya ulaştığında, din ve bilim arasındaki ilişkide olağanüstü bir değişim meydana gelecektir. Birbiri ile çelişmediği, bilakis birbirinin tamamlayıcısı olduğu anlaşılacaktır.
Bu ilişki, bilim ve onun gelişimi açısından insanlık tarihindeki büyük ve eşi görülmemiş patlama ile daha da karmaşık hale gelecektir. Pek çok din adamının aşağılayıcı tutumunun ısrarla devam etmesi ancak bilime saygısızlık olarak nitelendirilebilir. Bu tutum, onları yavaş yavaş gerçeklikten uzaklaştıracak ve böylece görüşlerini mit ve efsane karışımına dönüştürecektir. Bilim dinle çelişmez. Bilimler saygı ve takdirle anlaşıldığında, büyük bir dini hedef olan insan onurunun korunmasına ulaşmak için etkili ve aktif araçlar olacaktır.
Gelecek nesiller, özellikle astronomi, tıp, nükleer bilimler, jeoloji ve tarım gibi gelişmiş alanlarda iddialarını kanıtlayabilen, yalnızca bilimin sistemine ve metodolojisine saygı duyanları tanıyacak ve ikna düzeyinde kanıtlar olmadıkça duyduklarını kabul etmeyecektir. Dolayısıyla bunlardan herhangi birini küçümseme veya aşağılama girişimi, onu söyleyene geri dönecektir.
İnsanlık tarihindeki tüm bilim adamlarının yüzde 80'inden fazlasının son yetmiş yıldır var olduğunu hesaba katarsak ve buna insanlığın son yüz yılda yaşadığımız gibi bir birikimli bilgi çağını görmediği fikrini de eklersek, yaşadığımız bilimsel aşamanın önemini, bunun çok ciddiye alınmayı hak eden bir konu olduğunu ve onunla ilişkimizi değiştirdiğini tam olarak anlayacağız.
Bilimler ve icatlar, hediyelerdir. Onlara bu şekilde saygı gösterilmelidir. Alimlerin çeşitli alanlarda pratik olarak dünyanın yeniden inşasına ve insan onurunun korunmasına katkıda bulunmaları gerekir. Ki bu ikisi, yüce imani hedeflerden en önemlileridir.