Abdullah Raddadi
Suudi araştırmacı ve ekonomi uzmanı
TT

Zenginler ve kitle iletişim araçları

Elon Musk Twitter'ı satın aldığından beri, bazıları Twitter gibi kamuoyu üzerinde güçlü etkisi olan bir medya platformunun mülkiyet hakkını tek bir kişinin elinde tutmasının tehlikesine dair uyarılarda bulunmaya başladı. Hele de Musk, Twitter'ı satın alma amacının finansal olmadığını, daha ziyade ifade ve düşünce özgürlüğünü artırmak olduğunu net bir şekilde belirtmişken. Düşünce özgürlüğünün tanımı kişiden kişiye ve ülkeden ülkeye değişir. Musk'ın düşünce özgürlüğünde aradığı şey, bazı ülkelerin yönelimleriyle ille de uyumlu olmayabilir. Peki Musk'ın Twitter’ı satın alması, gerçekten bazılarının söylediği kadar tehlikeli mi?
Zenginlerin medya araçlarına sahip olması yeni bir şey değil. Bu araçlar üzerindeki etkilerinin boyutu, ellili yıllardan beri çokça gündeme gelen bir konu. Kitle iletişim araçlarına sahip milyarderlerin listesi uzun. Bu listenin başında milyarder Rupert Murdoch geliyor. The Times, The Sun ve bu gibi bir dizi başka kurumun yanı sıra başta Fox News ve The Wall Street Journal olmak üzere bir dizi medya kuruluşunun sahibi. Sulzberger ailesi ise The New York Times'ın sahibi. Öte yandan Graham ailesi, 2013 yılında Amazon şirketinin sahibi Jeff Bezos tarafından yaklaşık 250 milyon dolara satın alınmadan önce Washington Post’un sahibiydi.
Bu zenginlerin bir kesimi, gazeteleri ve dergileri olumsuz etkileyip büyük bir kısmının iflas etmesine yol açan dijital devrimin ardından birçok prestijli gazetenin yaşadıkları finansal krizlerden kurtulmasında önemli bir rol oynadı. Örneğin, Bezos’un satın almasının ardından Washington Post'un okuyucu sayısı ikiye katlandı ve öncesinde finansal krizler yaşayan şirket kâr etmeye başladı. John Henry, The Boston Globe'u iflastan kurtardı. Marc Benioff da aynısını Time'ı satın alarak yaptı.
Musk'ın Twitter'daki otoritesi, dijital platformda türünün ilk örneği değil. Örneğin, Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg, şirketin oy haklarının yüzde 58'ine sahip. Bu da Facebook (Meta), WhatsApp ve Instagram üzerinde şahsi bir otoritesi olduğu anlamına geliyor. Söz konusu üç platform yaklaşık 2,9 milyar kişi tarafından kullanılıyor. Bu da dünya nüfusunun üçte birinden fazlası demek. Twitter kullanıcı sayısı ise 400 milyon kullanıcıyı geçmiyor. Yani Musk'ın Twitter üzerinden dünyayı kontrol edeceğine yönelik endişe abartı. Bu kontrol sadece Musk da yok. Örneğin Çinliler, dünya çapında bir milyardan fazla kullanıcısı olan Tik Tok'un sahibi.
Ancak bir dereceye kadar Musk'ın Twitter'ı satın alması sonucunda ortaya çıkabilecek çıkar çatışması durumu beklenebilir. Örneğin bugün Twitter, Çin devlet medyasının hesabı da dahil olmak üzere bazı hükümet hesaplarını 'hükümet hesabı' şeklinde tanımlamaktadır. Amaç, hesapta ifade edilen görüşlerin Çin hükümetine ait olduğunu açıkça göstermek. Musk'ın Çin hükümetiyle arasında çıkarları olduğu göz ardı edilemez. Zira Çin, Musk'ın sahip olduğu Tesla şirketi tarafından üretilen elektrikli otomobiller için en büyük pazarlardan biri sayılıyor. Dolayısıyla Musk'ın Twitter'da Çin'in eğilimleri ile çelişebilecek kararlar alması, oradaki şirketlerinin satışlarını etkileyebilir. Bu da Musk'ın Twitter'da Çin hükümeti ile çatışma lüksü olmadığı anlamına geliyor. Rusya'da da durum aynı. Musk, Rusya ile savaşında Ukrayna'nın tutumunu tamamen destekledi ve diğer şirketi SpaceX tarafından üretilen binlerce uydu internet cihazını (starlink) Ukrayna'ya gönderdi. Rusya'nın Twitter ile olan ilişkisi Musk ile olan ilişkisine bağlıysa, büyük ihtimalle bu ilişki olumsuz şekilde etkilenecektir.
Musk'ın Twitter'ı satın alması şu ana kadar olumlu bir şey olarak görünüyor. Zira piyasa, Musk’ın Twitter'ı bugün olduğundan daha iyi bir seviyeye taşıyabileceğine inanıyor. Aynı şekilde Musk’ın şimdiye kadar Twitter ile ilgili belirlediği hedefleri açık ve kayıtlı. Geçmişte gündemini pazarlamak için sahibi olarak değil de bir kullanıcısı olarak Twitter'ı kullanmış olsa da, önce yasa koyucular sonra da piyasa Musk'ın yatırım amaçlarına hizmet edecek herhangi bir adım atmasına göz yummayacaktır.
Avrupa Birliği (AB) tarafından geçen ay kabul edilen Dijital Hizmetler Yasası (DSA), yakında diğer birçok ülkede tarafından da uygulanabilir. Dolayısıyla Musk'ın Twitter'ı satın almasının ‘tehlike’ yarattığı ile ilgili endişeler şu anda yersiz gözüküyor.