Ömer Önhon
TT

Ukrayna'daki savaş ve dünyaya yansımaları

Rusya, sahada bu kadar güçlü bir askeri direnişi, Batı'nın gösterdiği ısrar ve dayanışmayı, uyguladığı yaptırımları beklemiyordu.
Rusya’nın kısa süre önce Mariupol'deki Azovstal fabrikasının savunmasını tahrip etmesine ve Ukraynalı askerlerin burayı terk etmesine rağmen, savaş henüz bitmedi.
Putin küresel olarak saldırgan olarak görülüyor. Ukrayna'nın işgalini emreden komutan olarak, yaşanan ıstırap ve yıkımın tüm sorumluluğunu taşıyor. Zira hala zaman zaman ortaya çıkan görüntüler, Rusya'nın Ukrayna'da savaş suçları işlemiş olabileceğine işaret ediyor.
Rus işgalinin yansımaları Ukrayna sınırlarının ötesinde oldu ve yaşamın birçok yönü üzerinde etkilerini bıraktı. Küresel gıda ve enerji güvenliği risk altında, fiyatlar her yerde artıyor ve birçok hükümet potansiyel sosyal etkiler konusunda endişeli.
Savaş, Rusya ve Ukrayna'dan yapılan tarımsal ihracatı kesintiye uğrattı. Ortadoğu ve Afrika gibi daha zayıf coğrafi bölgeler bundan en çok etkilenenler oldu. Örneğin Mısır ve Lübnan, halihazırda sorun yaşayan ve yüksek buğday fiyatlarından en çok etkilenen ülkeler arasında yer alıyor.
Savaş tek başına yetmezmiş gibi, kötü hava koşulları ve kötü hasat ek zorluklara yol açtı ve Hindistan'ın bu nedenlerle buğday ihracatını durdurması bir başka darbe oldu.
Dünyadaki doğal gaz üretiminin yaklaşık yüzde 17'sini karşılayan Rusya, dünyanın en büyük doğal gaz rezervlerine sahip. Avrupa Birliği'ne doğal gaz ihtiyacının yüzde 40'ını, petrol ihtiyacının ise yüzde 27'sini sağlıyor. Rusya son zamanlarda doğal gaz ihracatını bir silah olarak kullanıyor. Finlandiya devlet enerji şirketinin açıkladığına göre, Rusya'nın doğal gaz arzını keseceği son ülke Finlandiya. Çok uzun zaman önce, Rus gazı satın almaya yönelik bir gayret vardı, şimdi kendisine bağımlılığı azaltmaya yönelik bir gayret var. Bu imkânsız bir iş değil. Alternatifler olabilir, ancak bunları sağlamak için zamana ihtiyaç var ve bir bedeli olacaktır. Avrupa'ya giden mevcut boru hatlarının çoğu Rusya'dan geldiği için, Rus olmayan boru hatlarına ihtiyaç var, bunun için de ya yenileri inşa edilmeli ya da Rusya dışındaki boru hatlarına bağlanılmalı. LNG’ye (sıvılaştırılmış doğal gaz) geçiş başka bir seçenek, ancak daha maliyetli, ayrıca, LNG'nin yeterli miktarlarda nakliyesi için, yeterli sayıda tankerin yanı sıra LNG’yi yeniden kullanılabilir bir forma dönüştürecek tesisler gibi ilgili altyapının tesis edilmesini gerektiriyor.
Güvenlik açısından, 1990'lardaki iş birlikçi güvenlik, çatışmacı güvenliğe dönüştü. Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nün (NATO) Rusya'nın neyi temsil ettiğine ilişkin tanımı, Rusya'nın saldırgan eylemlerinin Avrupa-Atlantik güvenliği için bir tehdit oluşturduğu şeklinde. NATO, ittifakın 25 yıldan fazla bir süredir Rusya ile bir ortaklık kurmak için çalıştığını, ancak başarısız olduğunu çünkü Rusya’nın, NATO ile Rusya arasındaki ilişkinin temelini oluşturan, üzerinde anlaşmaya varılan belgelerde yer alan değerleri, ilkeleri, güveni ve taahhütleri ihlal ettiğini belirtti.
Haziran'da Madrid'de yapılacak bir sonraki NATO zirvesinde Rusya'ya ve yeni stratejik konsepte ilişkin üslubun daha doğrudan olması bekleniyor. Rusya'nın davranışının bir sonucu olarak, Avrupa'daki birçok ülke askeri pozisyonlarını ve güvenlik kavramlarını değiştirdi. Örneğin Almanya, askeri bütçesini ve savunma harcamalarını benzeri görülmemiş seviyelere çıkardı. Ruslarla savaşması için Ukrayna'ya silah gönderiyor. Finlandiya ve İsveç, onlarca yıldır sürdürdükleri tarafsızlığı terk etmeye ve NATO'ya katılmaya karar verdiler. Soğuk Savaş sırasında Türkiye ve Norveç, Sovyetler Birliği ile ortak sınırın iki tarafıydı. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra, NATO'nun yeni üyeleri, Estonya ve Letonya, Rusya ile kara sınırlarını (Litvanya ve Polonya da Rusya'nın Kaliningrad eyaleti ile sınırları nedeniyle) paylaştılar. Finlandiya’nın Rusya ile 1340 km’lik sınırı bulunuyor.
Rusya Devlet Başkanı Putin, NATO"nun askeri altyapısını Finlandiya veya İsveç topraklarına doğru genişletmesi (askeri üs ve silah konuşlandırması) halinde Moskova'nın karşılık vereceğini söyledi. Dolayısıyla Rusya, bu ülkelerde NATO kuvvetlerinin konuşlandırılmasına karşı uyarıda bulundu, ancak bu ülkelerin NATO üyeliğine karşı çıkmadı. Rusya, güvenliğini tehdit ettiği bahanesiyle, egemen devletlerin kararlarını kabul etme veya reddetme hakkına sahip olduğuna inanıyor. Ancak, örneğin Suriye'de olduğu gibi yabancı topraklarda kendi üslerini konuşlandırma ve tesis etme söz konusu olduğunda veya görünürde herhangi bir provokasyon olmaksızın başka bir ülkeyi işgal ettiğinde, Rusya bir tür çifte standardı benimsiyor görünüyor.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg geçen hafta Berlin'de bir kez daha tüm egemen devletlerin kendi yollarını seçme hakkına sahip olduklarını belirtti. NATO'nun kurucu anlaşması olan Washington Antlaşması'nın 10. maddesi, anlaşmanın ilkelerini kuvvetlendirme ve Kuzey Atlantik bölgesinin güvenliğine katkıda bulunma konumunda bulunan herhangi bir Avrupa ülkesinin katılımına izin verir. NATO 1949'da kurulduğunda üye sayısı 12 idi ve sonuncusu 2020'de Kuzey Makedonya'nın katılımı olan 8 ardışık genişleme turundan sonra, üye sayısı 30’a ulaştı.
Katılım sürecinin en önemli yönü, tüm üye devletlerin onayının gerekliliği. Ancak zaman zaman sorunlar baş göstermiyor değil. Örneğin Yunanistan, isim sorunu nedeniyle Makedonya'nın üyeliğine karşı veto hakkını kullanmıştı. Yunanistan itirazından ancak 10 yıl sonra, Makedonya’nın adını Kuzey Makedonya olarak değiştirmesinin ardından vazgeçti. Finlandiya ve İsveç başvuruda bulunduklarında ise bu kez Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkesinin endişelerini dile getirdi. Türkiye’nin endişelerinin nedeni İsveç ve Finlandiya'nın terör örgütlerine verdiği destek. Türkiye, YPG'nin tüm Avrupa Birliği ülkelerinde terör örgütü olarak kabul edilen PKK’nın Suriye uzantısı olduğunu söylüyor. İsveçli bakanlar YPG’nin temsilcileriyle görüştüler ve İsveç Dışişleri Bakanı Anne Linde geçtiğimiz günlerde İsveç'in YPG’ye yaptığı yardımın şimdiye kadar 210 milyon doları bulduğunu ve 2023 yılına kadar bu miktarın 376 milyona ulaşmasının beklendiğini duyurdu.
İsveç ve Finlandiya, üyelik başvurularını NATO'ya sundu. Olağan prosedürün bir parçası olarak, konu ilk olarak daimi temsilciler düzeyinde toplanan NATO Konseyi'nde ele alındı. Bu toplantıda Türk temsilci, katılım müzakerelerini başlatmaya yeşil ışık yakmak konusunda ülkesinden herhangi bir talimat almadığını söyleyerek veto hakkını kullandı.
Bu durum, Batı dünyası safları arasında yeni bir sürtüşme olarak görünebilir. Ancak kışkırtıcı açıklamalar yapılmadığını, ilgili ülke ve yetkililerinin kendi aralarında görüştüklerini belirtmek gerekir.
Sonuç olarak, Ukraynalılar savaşmakta kararlı, Batı da onlara bunun için gerekli araçları sağlamaya azimli. Ukrayna'daki savaş, küresel ölçekte birçok değişikliği beraberinde getirdi. Avrupa'da yeni bir güvenlik mimarisi yapım aşamasında. En azından orta vadede, bunun en olası sonucu ise, devam eden küresel yankıları ile donmuş gibi görünen bir çatışmadır.