Tüm dünya ve tabi ki Arap dünyasında işler daha önce hiç olmadığı kadar karışık bir hal aldı. Bu durum için dillerden düşmeyen şu Arap atasözünü kullanabiliriz: “Okçularla halatçılar birbirine karıştı” (Eskiden savaşlarda bazı askerler ok ile savaşırken bazıları da develeri ve atları halatlarla yakalardı. At izi it izine karıştı deyimine karşılık gelmektedir ç.n.) Aslında bu karmaşa en tepe noktasını gördü diyebiliriz. Zira birçok Arap ülkesi şu anda pek çok yıkıcı kriz ve beladan muzdarip. Öyle ki, eskiden beri kullanılagelen şu tarihi Arap sözü yaygınlaştı: “Bana yakınma. Senin için de ağlayacak göz yaşım kalmadı!”
Gerçekten bu büyük Arap dünyasında artık okçularla halatçılar kalmamasına rağmen ‘okçularla halatçılar birbirine karıştı’. ‘Ölümsüz mesaja sahip’ bu şanlı millet, yabancıların avı oldu. Bunu, Filistin’de ya da Arap dünyasının geri kalanında görebiliriz.
Arap basınının genel yayın yönetmenlerinden birinin dediği gibi, büyük ve özgün şair Süleyman el-İsa -Allah rahmet eylesin- kabrinden çıkıp Arap dünyasının bu halini görseydi şiirine koyduğu ‘Arap ülkeleri marşı’ tabirini siler, ‘gürüldeyen okyanustan hırçın körfeze kadar’ ifadesini kullandığı muhteşem şiirini ilmek ilmek dokurken kaybettiği zamana oturup ağlardı. Çünkü gerçek, Körfez ülkelerinin Arap ülkelerinin parlak tacı olduğunun söylenmesini ve vurgulanmasını gerektirse de durumlar artık eskisi gibi değil.
Bu birileri tarafından ‘bir taraftan öfke çıkarmak’ olarak görülebilir, ki gerçekten de böyle. Şanlı bir tarihe sahip olan süvarilerinin atlarının kişnemesiyle, doğusundan batısına dünyanın her yerini dehşete düşüren bu Arap milletinin kalbi olan Filistin nasıl kaybedildi?! Yüce Allah bunu görüyor!
Gamalı haçları olmayan ve Kudüs’ü işgal eden ‘Hristiyanlar’ ile Arap milletindeki Hristiyan kardeşler arasında bir uçurum var. Bu Hristiyan kardeşler ulusal mücadelenin ön saflarında yer aldılar ve yer almaya da devam ediyorlar. Bu konuda sadece Meşrık Arap bölgesinde değil aynı zamanda Lübnan, Suriye, Irak, Filistin, Ürdün, Mısır ve tüm Mağrib bölgesinde çok sayıda örnek var.
Geçmişten günümüze kadar ulusal mücadelenin ön saflarında olan büyük kişilerden birinin ismi atlanır korkusuyla isim vermekten kaçınmak gerekiyor. Filistin bu kişilere tanık oldu. Eskiden beri ulusal mücadelenin öncülüğünü yapıyorlar. Bu kişilerin adlarını vermekten kaçınmamın bir sebebi de bazıları beni yanlış anlar diye korkmam. Dolayısıyla, ‘İslami içerikli’ Arap milli mücadelesinin liderlerinin hepsinin olmasa da çoğunun Arap Hıristiyanlardan oluştuğunu ve Lübnan'ın başlıca sembolleri arasında ve Suriye'nin önde gelenleri arasında bulunduğunu belirtmek gerekiyor. Örneğin, George Habaş Filistin’in tarihi liderlerindendi. Wadie Haddad da öyle. Ürdün ve diğer Arap bölgelerinde ulusal mücadelenin çok sayıda öncüsü var.
Bu noktada sorun şu ki, tüm bu milliyetçi tarafları ve genel olarak Arap milliyetçiliğinin yayılmasını engellemek için İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) örgütü ‘icat edildi. Ne var ki, bunlar da şu anda olduğu gibi bölünme ve parçalanma hastalığına yakalandılar. Pek çok taraf arasında hummalı bir görüş ayrılığı yaşanıyor. Her taraf, ‘diğerinin’ ne kardeş olduğunu ne de üzüldüğünü düşünüyor ve İsrail’in destekçileri olduğunu öne sürüyor -Maazallah-.
Elinin dışında dövmeye benzeyen şey dışında geriye hiçbir şey kalmayan ve hala ayakta olan bazı üyelerinin eski yoldaşlarını İsrail ve Siyonist düşmanın casusluğunu yapmaya varana kadar karşılıklı sert suçlamalarda bulunduğu ‘Baas’ partisi gibi pek çok milliyetçi partinin yakalandığı dağılma ve parçalanma hastalığına onlar da yakalandılar.
Buradaki bütün kastımız şu: ‘Ölen öldü, giden gitti’. Nitekim tarihin seyri tek bir anda takılıp kalmadı. Bu, geçmişte de böyleydi bundan sonra da böyle olacak. Örneğin Sovyetler Birliği olarak tanımlanan şey nihai olarak çöktü. Destekçilerinin ‘ulu’ diye nitelendirdiği Josip Broz Tito’dan geriye kötü bir izden başka bir şey kalmadı. Bu, istisna olmaksızın, doğu Avrupa’daki komünist partilerin sembolleri, liderleri ve Arap askeri darbelerinin önde gelen isimleri için de geçerli.
Bu nedenle, iyisiyle kötüsüyle, kötülüğünün iyiliğinden çok daha fazla olduğu gerçeğiyle, bu geçmiş geride kaldı. Umarız geri dönüşü olmaz. Araplar olarak gelecek için gerekli olan çoğu Avrupa ülkesinin ulaştığı, inisiyatif alan ve ayaklarını geleceğin umut vadeden yoluna koyan süreci taklit etmemizdir. Bu ülkelerin bir kısmı daha önce siyasi, ekonomik, sanatsal ve kültürel olarak, komünist rejim başlıklı sefil dönemin öğrettiği birçok dersi Stalin, Karl Marx ve Lenin tarafından söylenen şeyleri bünyesinde toplayan Rusya’nın halefi olduğu Sovyetler Birliği’nin boynunu süsleyen kolye gibilerdi.
TT
Gelecek için gerekli olan şey ne?
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة