Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Kendini yalnız hissedenlere…

“Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir.” (el-Hadid 57/4)
Modernleşme, insanlar arası ilişkileri zayıflatmakta; kısa süreli, araçsal, yüzeysel ve samimiyetten uzak ilişkilerin kurulmasına sebep olmaktadır. Fıtraten başaklarıyla birlikte yaşama özelliği ile yaratılan insan zaman ilerledikçe bireyselleşmekte ve bu bireyselleşmenin doğal neticesi olarak da yalnızlaşmaktadır. Özellikle de bireylerin kendilerini tatmin edebilecek sosyal ilişkiler kuramamaları onları yalnızlığa daha da yöneltmektedir.  Günümüz insanın bağlantıları artıp güçlenirken bağları azalıp zayıflamaktadır!
Modern dünyada sıkça kullanılmaya başlanılan sosyal -kendisi asosyal- medyanın da bu yalnızlaşmada büyük rolü vardır. Teknolojinin ve makinelerin insan hayatına girişiyle birlikte “insanın iş yaşamı belki daha düzgün, daha etkin bir duruma gelmiştir; ama kişilikten yoksun kalmıştır.”[1] Şahsiyetten ve değerlerden uzak kalan günümüz insanı, toplumda pasifleşmekte ve yalnızlığa mahkum olmaktadır. Mekansal olarak insanı yalnızlaştıran sosyal medya, aynı zamanda onun yalnızlık duygusundan kurtulmasının, sürekli olarak göz önünde olup fark edilme ve beğenilme duygusunun karşılandığı bir araç haline de gelmiştir. Tabi ki sanal olarak.
Yalnızlığı iki kısımda ele almak mümkündür: Duygusal yalnızlık ve sosyal yalnızlık. Sosyal yalnızlık giderilmezse kronik bir hale evrilmektedir. Bu durum ise sosyal ilişkilerde doyum sağlayıcı ve nitelikli ilişkilerin kurulamamasına yalnızlık sürecinin uzamasına neden olmaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalar, uzun süren yalnızlığın beyin hücrelerine iyi gelmediğini, beynin idrak ve algılama yetileriyle hafızayı olumsuz etkilediğini göstermektedir.[2]
İnsanın yalnızlığa yönelmesinin veya yalnızlığının çeşitli nedenleri olabilmektedir. Bu nedenler; iletişimsizlik, varoluşsal kaygı, gerçeklerden kaçış, kentleşme, sosyal ilişki bozukluğu, gelenek yitimi, duyarsızlaşma ve yabancılaşmadır.[3] Günümüz insanın hazırcılığa alışmasının/alıştırılmasının da bu yanlızlıkta payı vardır. Çünkü günümüz insanına veriler hazır, yemekler hazır ve  hayatların hızlı yaşanması gerektiğini hissettiren hızlı olma bilinci hazır olarak verilmektedir.
İnsanı yanlızlığa yönelten etkenlerden birisi de hiç kuşkusuz ki Aile yapısında meydana gelen/getirilmeye çalışılan yapısal değişikliklerdir. Aile ortamının çokta gerekli olmayışının hissettirilmesi, evlilik dışı ilişki ve birlikteliklerin normal görülmesi, aileyle ve aile içinde huzuru ve mutluluğu bulabilme nimetinden mahrum olmanın çoğalması, insanların kendilerini yalnızlığa mahkum etmelerine neden olmaktadır.
İnsanı düştüğü bu yalnızlıktan kurtaracak şeylerin başında, ona yalnız olmadığını hissettirmek gelir. Öncelikle kişiye Allah’ın her an onun yanında olduğu bilinci verilmelidir. Bununla beraber kişi şu ilahi hatırlatmayı asla unutmamalıdır: “Nerede olursam olayım, Allah benimle beraberdir.” Bu bilince ulaşınca insan, ne düşman tehdit ve tehlikesinden korkar ne de kendisini yalnız hisseder. Hz. Resul’ün Sevr Mağarasında Ebu Bekir’e; “Üzülme/tasalanma Allah bizimle beraberdir!”[4] ve Hz. Musa’nın, Firavunun kendilerini yakalamasından endişe eden kavmini sakinleştirirken; “Rabb’im benimle beraberdir, bana mutlaka bir çıkış yolu gösterecektir!”[5] demeleri Allah’ın iman eden insanları yalnız bırakmadığını gösteren yaşanmış örneklerinden sadece birkaç tanesidir.
Şu husus da bir gerçektir ki fıtrat ve kâinat ile bağını koparan insan yalnızlaşır. Fıtratını, yaratılış gayesini ve kâinattaki rolünü unutmayan insan, tek başına da kalsa asla yalnız değildir. Zira bilir ki Allah her zaman onunla birliktedir ve Allah’ın evrende yaratmış olduğu diğer varlıklar ona eşlik etmektedir. Hz. Davud’un tesbihine dağların ve kuşların eşlik etmesi gibi; “Biz, Dâvûd’a bir lütuf ve üstünlük bahşedip (demiştik ki) “Ey dağlar; Davud ile birlikte siz de Allah’ı tesbih edin ve ey kuşlar Allah’ın sınırsız kudret ve yüceliğini terennüm ederken, siz de ona eşlik edin!”[6] 
İnsanın kendisini yalnız hissetmesini azaltacak olan hususlardan birisi de modern dönem insanın unuttuğu veya gündemine pek almadığı sıla-i rahim, kardeşlik ve dostluk bağlarının sıkı tutulmasıdır. Bireye ancak bunların aracılığıyla yalnızlıktan kurtulabileceği fiili uygulamalarla gösterilmelidir. Çünkü bu anlamda insanlar için en kötü ve en rahatsız edici yalnızlık Ahmet Altan’ın dile getirdiği şu yalnızlıktır: "Yanımda kimse olmadığından değil yalnızlığım, yalnız olduğumu söyleyebileceğim kimse olmadığı için yalnızım ben.” Kalabalıklar içerisinde yalnızlaşmak istemiyorsa bireyler, yalnızlıkları anlatabilecekleri kişileri çoğalmak için çaba göstermelidirler.
İnsanlar yalnız kalmamalı, yalnız kalmak istiyorlarsa yalnızlığı tercih etmelidirler. Çünkü yalnız kalmak istem dışı ve arzu edilmeden gerçekleşirken, yalnızlığı tercih etmek ise kişinin kendi iradesi ile gerçekleşir ve kişiyi huzurlu kılar. Bu sebeple de insan bazen tefekkür etmek, nefis muhasebesi yapmak ve topluma daha bilinçli ve daha donanımlı karışabilmek adına yalnızlığı tercih etmelidir.
Unutmamak gerekir ki insanların yalnızlıklarını güçlü ve hızlı bağlantılar değil, güçlü ve sağlam bağlar sona erdirecektir!

[1] Fritz Pappenheim, Modern İnsanın Yabancılaşması, Çev. Salih Ak, (Ankara: Phoenix Yayınları, 2002), 31.
[2] https://www.ntv.com.tr/saglik/yalnizlik-nedir-yalnizlik-tercih-mi-zorunluluk-mu-insan-kendisini-neden-yalniz-hisseder,9LnG3zE6EU6nLAikPGob2A
[3] Hüseyin Paksoy, Sema Kaygusuz’un Hikâyelerinde Modern İnsanın Yalnızlığı, YL. Tezi, Ardahan 2014, 21.
[4] et-Tevbe 9/40
[5] eş-Şuara 26/62
[6] Sebe 34/10