Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Mısır… Müslüman Kardeşler ile diyalog mümkün mü?

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen halka açık bir etkinlikte, kapsamlı ulusal diyalog çağrısında bulundu. Sisi, ‘Milli Eğitim Akademisi’ çatısı altında faaliyet gösteren ‘Ulusal Gençlik Kongresi’ yönetimine, ayrım gözetmeksizin tüm güçlerle ‘siyasi diyalog’ yürütme talimatı verdi. Çağrısında şu ifadeleri kullandı:
“Zorluklar büyüktü ancak başarılarımız daha büyük.”
Bu ‘istisnasız’ çağrı, büyük bir soruyu gündeme getirdi: ‘Buna İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) ve yan dalları da dahil mi yoksa ‘İhvan’ geçmişi olmayan bazı muhaliflerle mi sınırlı?’
Örgütün ‘önde gelenlerinin’ bugün Mısır’a savaş ilan etmek anlamına gelen ciddi suçlamalarla yargılandığını ve bazıları hakkında idam, müebbet hapis ve uzun süreli hapis cezaları, bazıları hakkında da beraat kararı verildiğini unutmamak gerek.
Mevcut durumda Mısır devleti ile savaş halinde olan grup uluslararası ilişkiler ağına ve finansal ve medya desteği kaynaklarına sahip. Bu, gerçekten çok büyük paranın ana kaynağı, Arap ve Arap olmayan ülkelerin desteğinin yanı sıra ‘İhvan’ın uluslararası organizasyonu olan bir ‘iştir.’ Herkes bunu biliyor. Aşırı sol ve Batılı feminist gruplarla karışık bir ittifaktan bahsetmiyorum bile… İster inanın ister inanmayın!
Her halükârda bugün bazıları Mısır devletinin tehlikeli aşamayı geçtiğini iddia ediyor. İstikrara kavuştu. Bununla birlikte bugün kötülüklerini savuşturmak ve onları Mısır'ın iç bağlamına entegre etmeye çalışmak için ‘İhvan’ ile konuşma lüksüne sahip.
Ancak örgütle daha önce diyalog istasyonlarının bulunmadığını kim söyledi?
Sedat, bunu daha önce denedi ve onu öldürdüler. Ondan önce de Abdunnasır 52 Hareketi’nin başlangıcında onlara kucak açmıştı.  Seyyid Kutup şahsen Nasır’a yakındı. Ancak düşmanlıklarını ilan edip onu öldürmeye çalıştılar. Fakat bunu bertaraf etti. Mübarek döneminde ise parlamentoya ulaşıncaya kadar bir balayı dönemi yaşadılar. Sonra karşısına geçtiler. Tahrir Meydanı kervanına katılıp Arap Baharı dalgasına katıldılar. Şarku'l Avsat’ın yazarlarından biri olan Mısırlı büyük araştırmacı ve yazar Abdulmunim Said, bir makalesinde bu diyalog çağrısını yorumlayarak Arap Baharı sırasında Mısır'ın büyük bir sözlü diyalog dönemi yaşadığını hatırlattı. Said şunları söyledi:
 “Sonuç sonradan anlaşıldı ki gerici güçlerin kararlarını verdikleri bir geri kalmışlık projesi vardı. İç ve dış güçler bunu arkasında seferber durumdaydı. Çoğulculuğun mevzuatla değil fetvalarla sınırlı hale gelmesinden ve çeşitliliğin fikir ve doktrin birliğine dayanmasından sonra parlamentoların işlevi artık kanun çıkarmak değil, Rehberlik Divanı'nın fetvalarını dinlemek olmuştu.” 
Hiç şüphe yok ki bu çetrefilli bir mesele ve bir ikilem söz konusu. Müslüman Kardeşler'in ‘düşüncesini’ Mısır sahasından hızla silmek mümkün müdür? Yoksa bu uzun, karmaşık ve ‘mümkün’ bir yolculuk  zor mu? Yoksa pragmatik ve ‘doğrudan’ bir siyasi eğilim mi galip gelecek ve her gün “Dahası var mı?” diyen grubun ateşini söndürmek için ‘iyi İhvan arayışına mı girilecek?
Milli fikrin kazanımlarını koruyan ve onun üzerine bina eden, aynı zamanda toplumsal barışı da koruyan, toplumsal sükûneti yayan yeni ve faydalı bir yol bulmak, bugün Mısır siyasi zihninin önündeki çağın en büyük meydan okumasıdır.