Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Nahda Hareketi ve sonun başlangıcı

Tunus Cumhurbaşkanı’nı Kartaca Sarayı’na hapsetmeye ve cumhurbaşkanlığı görevlerini protokol, misafir liderleri kabul edip uğurlama ve karşılıklı tebrik ve ziyaret işlerine indirgemeye çalışan Nahda Hareketi, Cumhurbaşkanı Kays Said’in durumu onun aleyhine çevirmesini beklemiyordu. Said, anayasa hukuku tecrübesi ile anayasaya uygun olarak Tunus Cumhurbaşkanlığı’nın rolünü ve görevlerini yeniden kazanmayı başardı. Böylece Nahda Hareketi ve liderliği kendilerini, görmezden geldikleri anayasal bir çıkmazda buldular.
Tunus Cumhurbaşkanı’nın cesur adımı, Tunus'u batmaktan kurtarmaya yönelik bir adım olarak görülüyor. İhvan-ı Müslimin Örgütü’nün (Müslüman Kardeşler), bunu darbe niteliğinde bir adım olarak nitelendirme çabalarına rağmen Said, anayasaya uygun bir şekilde yetkilerini uyguladı. Tunus krizi ve siyasi tıkanıklık, Gannuşi'nin kötü yönetimi nedeniyle çıkmaza giren Tunus parlamentosu ile başladı. Gannuşi kendisine parlamento başkanlığından daha fazla değer biçti. Bu da Tunus Anayasası'ndaki Parlamento Başkanı'nın yetkilerini aşarak, dış temsil de dahil olmak üzere cumhurbaşkanının bazı yetkilerini gasp etmesine yol açtı.
Şu anda işi bitmiş olan İhvancı Nahda Hareketi, yurtdışına tabi olma ve ulusal egemenliği çiğneme suçlamaları ile karşı karşıya. Aynı zamanda Gannuşi’nin ‘paralel cumhurbaşkanlığı’ için tekrar tekrar girişimlerde bulunduğu iddia ediliyor. Pek çok kriz var. Nahda’nın defalarca kez reddetmesine rağmen suikastlardan sorumlu gizli bir birim olduğu yönündeki suçlama da cabası.
Nahda Hareketi’nin yönetimdeki sınırlı siyasi tecrübesi ve halka değil, İhvan Örgütü’ne sadık olduğunu vurgulayan İhvan Örgütü’nün fikirleri ve yöntemleri ile yöntemlerinin kesişmesi, Nahda Hareketi’ni halkı ve milleti temsil etmede başarısız kılıyor. Çünkü hareketin üyeleri, onları itaat etmede birleştiren ve belirli coğrafi sınırlar içinde anavatana coğrafi aidiyet ve ulusal egemenlik duygusunu kaybettiren İhvan Örgütü’nü temsil etmeye alışıklar. Bunun nedeni, gelip geçici bir örgüte mensup olmaları.
Özellikle yerel ve uluslararası İhvan grubu tarafından Tunus Cumhurbaşkanı’nın anayasal kararlarını reddeden kınayıcı açıklamalar gelmesinin yanı sıra Tunus liderlerinden El-Afas'ın belirttiği gibi bazı Nahda liderlerinin kurşun kullanmakla ilgili açıklamaları ışığında Nahda’nın düşüşünün etkileri olacaktır.
İhvan’ın bütün başarısızlıklarında tekrarladığı ‘adaletsizlik’ sloganının arkasına sığınmak, bu sefer Tunus devletine yurt dışında baskı yapılmasını bile sağlayamadı. Özellikle Tunus Cumhurbaşkanı “Uzlaşma yok, müzakere yok ve ülkeyi mahvedenleri tanımak yok” dedikten sonra Tunus halkı için Nahda Hareketi, Tunus'taki herhangi bir siyasi çözüm denkleminin dışında kaldı.
Tunus Cumhurbaşkanı Nahda’nın yargı müessesesi üzerindeki nüfuzunu, sızmasını ve yandaşlarının sayısını azaltmak için cesur bir adım atarak yolsuzluk, terör zanlılarını koruma ve adaleti engelleme suçlarından 57 yargıcın görevden alınmasına ilişkin bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkardı. Nahda Hareketi’nin yargıcı olarak bilinen ve terörle ilgili dosyaları örtbas etmek ve soruşturmaları engellemekle suçlanan Beşir El-Akrimi de görevden alınan yargıçlar arasında yer alıyor.
Yolsuzlukla suçlanan yargıçları görevden alma operasyonu, Kays Said’in “Yargıyı tamamen temizlemeden ülkeyi yolsuzluk ve kanun ihlallerinden temizleyemeyiz” açıklamasının ardından geldi.
Yargı ve Adalet Bakanlığı başta olmak üzere Tunus'un çeşitli devlet kurumlarına nüfuz etme politikası uygulayan İhvan'ın siyasi cephesi olan Nahda Hareketi, dayandığı popülerlik sahte olduğu için çok geçmeden tökezleyip korkunç bir şekilde düşmeye başladı. Popülerliğinin sahte olması ortaya çıkınca çok geçmeden hareket ve iktidardaki temsilcileri çöktü. Hatta Nahda, şu anda gizli birim meselesi de dahil olmak üzere zorlu dosyalarla karşı karşıya. Bu gizli birim meselesini merhum Tunus Cumhurbaşkanı El-Beci Kaid es-Sibsi açmıştı. Bazı siyasi güçler ve seçkinler, İhvan Örgütü’nün gizli birimi meselesini açması sonucu bir suikast girişimine veya zehirlenmeye maruz kalıp kalmadığından emin olmak için Sibsi’nin ölümüyle ilgili soruşturma açılması çağrısında bulunuyor.
Nahda Hareketi’nin sonunun gelmesinin sebebi, yönetimi boyunca ülkeyi kötü bir şekilde idare etmesi ve siyasi başarısızlığının yanı sıra başından beri popülerliğinin bir balon olmasından kaynaklanıyor. Gannuşi, Tunus parlamentosunu çatışmanın dışında tutmayı beceremedi. Hatta Tunus parlamentosunun şu anda bu noktaya gelmesinin sebebi, Gannuşi’nin parlamento oturumlarını kötü yönetmesiydi. Bu kötü yönetimi Gannuşi’yi anketlerden birine göre en nefret edilen kişi haline getirdi. Tunus siyaset sahnesine yakın Fransız gazetelerinin manşetlerinde Nahda’yı yıkan deprem veya tsunami gibi ifadeler kullanıldı.