Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

İngiltere, sınır dışı ve genç Behram

Hangisi önce gelir; insan hakları mı yoksa devletin çıkarları mı? Liberal Batı devletini mi kastediyorum? Tam olarak dünyadaki ‘demokrasilerin anasını’, Birleşik Krallık’ı kastediyorum. İster dışişleri bakanlıkları gibi resmi düzeyde, isterse halk ya da sivil kuruluşlar gibi yarı-sivil düzeyde olsun liberal Batı argümanına göre devletin menfaati, insan haklarını harfiyen ve tıpkı kocakarı imanıyla ve liberalizmin hukuk cetveliyle uygulamaktan geçer.
Bu ‘doktrin’e göre insan haklarının anlamı ve şekli, ifade özgürlüğü ve şimdi de ne kadar tuhaf olursa olsun cinsel yönelim özgürlüğüne indirgenmiştir. Güvenlik, çalışma, eğitim ve onurlu bir hayat sürmek için gerekli olan diğer şeyler üzerindeki insan haklarının bir önemi yoktur. Bunlar Batılı liberal insan hakları değerleri sıralamasında en yüksek değer olan ifade özgürlüğüne bağlıdır.
İngiltere onlarca yıl bu çatı altında, toplumlarını tekfir eden ve El-Kaide ile DEAŞ’ı destekleyen birçok radikal İslamcıya ev sahipliği yaptı. Çünkü bu bir insan hakkıydı. Ne var ki bütün bunlar başta Mısır ve Suudi Arabistan olmak üzere Arap ülkelerinin çıkarlarına aykırıydı.
Ancak ailesini İran’da tehdit altında bırakıp göçmen gemisiyle İngiltere anakarasına ulaşmayı başardıktan sonra Tahran rejiminin İran halkına yönelik sistematik baskısı hakkında ifade veren İranlı asker Behram için bu standartlar geçerli değil. Kendisi bugün Ruanda'ya sınır dışı ediliyor. Birçok İranlı muhalifin iddia ettiği gibi Behram buradan İran ajanları tarafından kaçırılıp İran'a götürülecek ve işkence gördükten sonra idam edilecek!
İngiltere İçişleri Bakanlığı geçtiğimiz nisan ayında, yasa dışı yollardan İngiltere’ye gelen sığınmacıları Manş Denizi üzerinden göndermek için Ruanda ile bir anlaşmaya vardığını duyurmuştu.
İçişleri Bakanlığı, hükümetin sığınma talebinde bulunanları Londra’dan 6 bin kilometre uzağa göndererek İngiltere’ye ulaşmayı hedefleyen kişileri engellemeye çalıştığını ve her geçen gün buraya gelmek isteyenlerin sayısının arttığını vurgulamıştı. Yasa dışı göçün kontrol altına alınması, Başbakan Boris Johnson'ın önde gelen seçim vaatlerinden biri sayılıyor. Ruanda ile yapılan söz konusu anlaşma, İngiliz hazinesine 120 milyon sterline mal olacak.
Peki, şimdi nerede kaldı insan haklarının, ifade özgürlüğünün ve siyasi sığınma hakkının kutsallığı? Bazı Arap ülkeleri bunun çeyreğini yapsa nasıl olurdu?!