Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Dünya yılanların başı üzerinde dans ediyor

Dünya bizi aldattı. İki dünya savaşından, en az onlar kadar acımasız daha küçük çöküşlerden, toplu mezarlardan, köklerinden sökülüp atılan mülteci halklardan, devletlerin, orduların ve şehirlerin enkazından, gelen tabutlardan, dulların ve yaslı annelerin kederinden, yetimlerin gözlerinden, çılgınların hayallerine harcanan devasa bütçelerden ders çıkardığını varsaymıştık.
Bu yüzyıl bizi aldattı. Umut verici göründü; birbirini takip eden teknolojik devrimler, asla uyumayan iletişim devrimi, küresel ısınmaya, içinde yaşadığımız çevreye yapılan suikastlara dikkat çekmeye çağıran büyük konferanslar, önceki hatalarını unutturmaya çalışan Birleşmiş Milletler. Büyük suçlar çağının kapandığına, örtbas etmenin imkansız hale geldiğine, akıllı telefonun gözünü kırpmayan bir tanık olduğuna, suçları gözlemlediğine, meydana gelirken kaydettiğine ve hemen yayınlayıp ifşa ettiğine inandık. Şeffaflık zamanının geldiğini ve hesap sorma ilkesinin bir temel haline geldiğini, kurumların güçlüleri kontrol edebileceğini ve büyük trajedilere yol açmalarını engelleyebileceğini kabul ettik. Kurumların ve kamuoyunun denetiminin yozlaşmış imparatorlukların gücünü elinden aldığı, başarısız hükümetler çağının ciddi darbelere maruz kaldığı izlenimi egemen oldu. Daha az acımasız bir dünyaya giden yolda olduğumuza, mal, fikir ve yatırım akışıyla ‘küresel köyde’ yaşamanın daha az acı verici olacağına, teknoloji generallerinin ordu generallerinin yerini alacağına, dev şirketlerin cephanelerin önüne geçeceğine inandık.
Hitler, Mussolini, Stalin, Pol Pot ve benzerlerinden bahseden kitapların evlerimizdeki kitaplıklarda bir fazlalık haline geldiğini düşündük. Artık buluşları ve keşifleriyle gezegen sakinlerinin kaderini değiştirmek için yola çıkan yaratıcıları konu alan kitaplara yer vermemiz gerektiğini gördük. Haritaları öldürenlere, şehirleri kana bulayanlara, ülkeleri mezarlıklara ve gözyaşlarına boğanlara kitaplığımızda bir yer vermenin artık hiçbir haklı gerekçesi olmadığını, tüm çabasını sağlık ve eğitim sektörlerini iyileştirmeye, işsizlik, çölleşme ve kuraklıkla mücadele etmeye, zararlı emisyonları azaltmaya adayan politikacılara daha fazla yer vermemiz gerektiğini düşündük. Dünyanın, halkını zafer yanılsamalarıyla uyuşturan yöneticiler çağından, vatandaşlarını başarılar atölyesine dahil eden ve insanların yaşamlarını iyileştiren yöneticiler çağına geçtiğimiz yanılsamasına kapıldık.
Şimdi bu yanılsamalarımıza veda ediyoruz. 24 Şubat'ta Vladimir Putin, Berlin Duvarı'nın yıkılmasından ve Sovyetler Birliği'nin ortadan kalkmasından bu yana içinde yaşadığımız dünyayı öldüren ‘akıllı’ bir füze fırlattı. Rus ordusu uluslararası sınırları aştı ve Ukrayna haritasına girdi. Sahne her açıdan korkunç. İstilayı başlatan ülke, nükleer bir şemsiyeye sahip ve BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olan büyük bir ülke. Nitekim çok geçmeden Konsey faaliyet dışı kaldı. BM Genel Sekreteri'nin tutumları ve açıklamaları, ürkek bir şekilde de olsa uluslararası hukuku dayatmaya hazırlıktan ziyade, boğulmakta olan bir dünyanın yardım çağrısına daha yakın göründü. Dünya, Ukrayna'nın Rusya karşısında yalın ve ‘NATO’ ittifakı şemsiyesine sahip olmadığını hatırladı. Mesaj korkunçtu; güçlü size saldırırsa ve bir askeri ittifakın parçası değilseniz, kimse sizi korumak için harekete geçmez. Ders ağırdı; hiç kimse, sizi nükleer bir devletin pençesinden kurtarmak için ordusunu gönderme riskini göze almaz. Avrupa, zayıf ve duman kokusundan, harap şehirlerin görüntülerinden korkmuş görünüyor. Yapabileceği en fazla şey, sonucu zaten bilinen bir savaşta Ukraynalılara silah tedarik etmek.
Putin'in savaşının en tehlikeli yanı, bunun bir Rus-Ukrayna anlaşmazlığının sonucu değil, daha geniş bir savaşın parçası olması. Ukrayna, Putin'in dünyada 30 yıldır hüküm süren güç dengesine karşı büyük bir askeri ve siyasi başkaldırı başlatmak için uygun gördüğü bir sahne sadece. Bu nedenle, muzaffer bir dille ‘hegemonya çağının sona erdiğini’ ilan etme çabasında. Dolayısıyla büyük bir savaşla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Dünyanın Amerikan liderliğini ve onunla birlikte 30 yıl önce savaşmadan kazanan ve Sovyetler Birliği'ni yıkmayı başaran Batı modelini hedef alan bir Rus savaşı ile karşı karşıyayız. Konumu, tarihi ve etkisi nedeniyle Avrupa kıtası büyük değişimi başlatmak için en uygun yerdir. Putin, mutlak egemen ‘güçlü’ devletler tarafından kuralları belirlenecek yeni bir dünyadan söz etti.
Dünyanın içinden çıkılması zor bir ikilem içinde olduğunu söylersek abartmış olmayız. Rusya'yı askeri baskı ile Ukrayna'dan çıkarmak mümkün görünmüyor. Böyle bir seçenek, ‘Batı Cephesi’nin kaldıramayacağı, askeri, ekonomik ve politik olarak uzun ve maliyetli bir savaşın içine girmek demek. Füze savaşının petrol, gaz ve buğday savaşına karışması, birçok ülkeye boğulma tehdidi altında olduğunu hissettiriyor. Yüksek fiyatlar, enflasyon ve durgunlukla ilgili konuşmalar ve gelecekle ilgili korkular, dünyada bir istikrarsızlık dalgasını ortaya çıkarmakla tehdit ediyor. Rusya'yı geri çekilmeye zorlamak pek olası değilse, Ukrayna'nın kendisine bir yatıştırma hediyesi olarak sunulması da zor, çünkü Kremlin'in istediği Ukrayna'dan çok daha fazlası.
Ukrayna bölümünün cehennemin kapılarını açan kıvılcım olduğu açık. Bunda bir abartı yok. Dünyanın, BM ve uluslararası hukuka değil, cephaneliklere ve ordulara güvenmeye geri döndüğünün işaretleri, abartı olmadığını görmek için yeterli. Küçük ülkelerin, güçlü komşularını çeşitli bahanelerle kendilerine saldırmamaya ikna etmek için ordularına ve ittifaklarına ihtiyaç duyduklarını hissetmeleri kafi. Dünyanın savaşan tarafların savaşlarına dahil etmeyi düşünmeyeceklerine inandığı emtialarla ilgili korkular yeterli.
Son 30 yılda, ABD’nin dünya yönetimi alçakgönüllülük ve gerçekçilikten yoksundu. Rusya ve diğerleri ile ilişkilerinde birçok hata yaptı. Kendi sistemini empoze eden ve kurallarını dikte eden kibirli bir muzaffer gibi davrandı. Ancak Amerikan hataları, Putin'in demir, ateş, gaz ve buğdayla başlattığı maliyetli darbeyi asla haklı çıkarmaz. Birkaç ay dünyayı değiştirdi. Milyonlarca Ukraynalı mülteciyi, Ukrayna şehirlerinin kömürleşmiş sokaklarını görmeye neredeyse alıştık. Darbeyi tamamlayacak bir sonraki durağın Tayvan olduğundan neredeyse eminiz. İşte ‘Bir Kuşak Bir Yol’ girişimi hayali kuran Çin'in üçüncü bir uçak gemisi ile karşımıza çıktığını görüyoruz. Şimdi yakın ve uzak hükümetler kemerlerini sıkıyorlar. İşte sağlık, eğitim ve mültecilere yardım için harcanabilecek milyarlarca doların cephanelikler için harcandığını görüyoruz. Batan bir dünyanın sahneleri bunlar. Ukrayna haritası parçalara ayrılabiliyorsa, diğer haritalar neden ayrılmasın? Bölgesel kurtlar komşularının çehresini yeniden çizmek için serbest kalırlarsa ne olur?
Dünyaya zor yıllar vaat edildiği açık. Guterres'in, merhum Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'in ünlü ‘dünyayı yönetmek yılanların başında dans etmeye benzer’ sözünü alıntılaması şaşırtıcı değil. Yılanlar, onları oynatmakta, yatıştırmakta ve evcilleştirmekte ne kadar usta olursa olsun, dansçıyı ısırırlar.